bugün

sırf insan içine gireyim de, belki konuşurum onlarla, bu asosyallikle de mücadele etmiş oluruz deyip yapılan
bir takım eylemlerin sonuçları gösteriyor ki; onlar hep uzaklar sana.
aralarından belki nadiren çıkar biri, kafa dengi. gerisi fos.
gidip o fos insanlarla, samimiyetsiz ve boş insanlarla, sırf onların bedenleriyle aynı ortamda bulunmanın
vereceği sahte 'yalnız olmama' duygusundansa, yıllardır misafirim olan yalnızlığı yeğlerim.

zaten yalnızlığa alışan insan için o ortamı siktir etmek zor olmaz.
sevilmeyen bir ortamda samimiyetsizlik ve sahtelik içerisinde bulunmaktansa yalnızlığı seçmek,
doğrusunu bulana dek en güvenli liman olan yalnızlığı seçmek...
unutulmuşluk.
Karanlık ve sessizliğin, üzerinde en buruşuk olduğu anda hissedilen duygu bütünüdür.
postacının getirdiği 0532'li gsm hattı faturasının sadece sabit ücretlerden ibaret olması...
dinginlik.
uzakta da olsa bir seveninin bile olmaması durumu...
kalbin derinliklerinde sızlayarak kendini hissettiren duygu boşluğu.
en büyük ceza.
pişmanlığı beraberinde getiren duygu.
tek hece olması gereken sözcük.
insanın giderek alıştığı durumdur. çünkü yanlızlık bir lükstür. çünkü bedeli ağırdır. yanlızlık size başkalarından uzak yaşama olanağını verir. böylelikle kafanız birçok konuda rahat olur. mesela eşinize karşı sorumluluğunuz yoktur, çocuk bakmıyorsunuzdur, sorumluluklarınızı asgariye indirmişsinizdir, sevgili evlilik isterse kaçarsınız. ama bunun bir bedeli de vardır çocuğunuz yoktur, eşiniz yoktur, arkadaşınız azdır veya yok denecek kadar azdır veya arkadaşlarınızı seçtiğiniz zamanlarda görürsünüz. bu kolaylıktır sizin için ama bir bakıma da eksikliktir. bedeli ağır olan bu lüksleri elde etmenin maliyetine katlanırsınız, çünkü eve gittiğinizde bir sükunet sizi karşılar, alışmışlığınızdır bu. halbuki çocuk sesine alışmış olsanız onun yokluğu bir yokluk olacaktır, varlığı ise sükunet. yanlızlık alışkanlıklarımızdır biraz. biraz da yabanilik gibi gözükür. çünkü insanlar sizin yanlızlığınızdaki rahatlığı bilmez de yanlızlığınızdaki tekilliği ve yanınıza kimseyi yaklaştırmak istemeyerek o yanlızlığı korumak isteyişinizi görürler, yabanisinizdir o sebeple.
şarkılarla paylaşılır.
yaşamak zorunda olduğumuz beraberliktir.
sözlüğe girmemizin en temel sebebi;
-çevrede vakit geçirilecek biri varsa pc açılmaz
-msnde doğru düzgün konuşacak adam* varsa sözlüğe bakılmaz
-buradasın çünkü yapacak başka bişey bulamadın
-buradasın çünkü arkadaş/muhabbet peşindesin
Bütün gün susuk kalmış bir telefon
Hiç reklam yada spam mailden başka mail gelmemiş bir inbox
facebook ta hiç yeni gelen mesajın olmadığı ve durumun ''single'' olarak aylardır durduğu

ve koca Bir günün ardından

sosyal paylaşım sitelerinde aptal aptal profiller dolaşıp, baktıktan sonra kapatıp,
msn i açıp online olan onlarca insan içinde konuşacak kimseyi bulamadan sigara yakmak
Haber sitelerini 5 dk önce okuduğun halde tekrardan firefox ta tablara dizmek acaba yeni bişey varmı diye bakmak
winamp ta aylardır yıllardır dinlediğin favorite slow şarkıları dinlemeye başlamak
gecenin ilerleyen saatlerinde windows masaüstünde aptal aptal mous ile boş kareler çizip
3-5 el soliter açıp hiç birinde as lar ile başlamdığı için sinirlenmek
ve en sonunda bu ramden hdd den lcd ekrandan oluşan kul yapısı alette olmasa ben ne yapardım diyerek sözlüğe bu yazıyı girmek olsa gerek

yalnızlık
pinhaninin yeni albümünde bulunan mükemmel ötesi şarkı. sonunda ki davul ve gitar soloları tadından yenmez.
beklemediğin anda karşına çıkandır yalnızlık. sevgiyle bakan gözlerden tutkuyla saran kollardan ayrı düşmektir. her gün eski günlerin hayaliyle yaşamak demektir.
Biri pişşştt dedi. Döndüm baktım, görmedim kimseyi. ilerlerken yine tekerrür etti sesin kendisi.
Pişşştt... pişşştt...
Sağa baktım, sola baktım, döndüm arkaya baktım, gördüğüm yalnızlığımın terkedilmişliği. Aldırış etmeden ilerledim geleceğime. Bir ses, ısrarlı son derece.
Bir pişşştt daha serzenişlerle. Dinlemezsen verecek cezasını adeta debdebesiyle.

Sağlı sollu ilerlemek maksatlı toplu taşıma modellemesi misali, müstehzi bir seyir beklemekte bizi, kendimizin seçkileriyle ve belki de yalın sesiyle şenlenmiş hayatın kafiyesi.
Kâh berikiler var yanında, kâh kendi sesinin yoldaşlığı güdük kalan tarafıyla.
Aldırış etmezsin her telden çıkan uğultucu sesinin kalabalığına. Onun içinde de meyillisin ya ıssız kalmaya. Hayır haksızlık etmiyorum elbette, bazen tercihinin dışında kaldığını kabul ediyorum pekâla. Ama bunca sadeliğin bir anlamı olmalı anlatmaya, açıklamaya.

Bir pişşştt... ve ben döner bakarım; içimin çok sesli korosuna, bir de dışımdan gelen seslenme nidasını eklerim. Bir pişşştt sesi duyarım ve yalnız olduğumu kanıksarım. içimden sesler uydurur, ıssızlığıma kılıfı giydiririm.
"yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin"

z. olcay.
"beni bilirsiniz ben nerdeysem yalnızlığın başkenti orasıdır..." (cemal süreya)
hakkında entry girmenin hafifletmediği hede.
kücük bir ayna gibi,nerede olursan ol,hangi kalabalığa dahil olursan ol,o aynaya baktığın sürece yalniz-ca kendini görüyorsun,şikayetlerin yalnızca göz altlarında giderek artan mor halkalardan ibaret oluyor,ask gibi yalnizlik,koşulsuz bırakıyorsun kendini..geri kalan hiçbirşeyin anlamı yok...
karınca gibidir, sanki mutfakta açıkta unutulmuş bir yemek gibisinizdir. siz tükenene kadar binlerce küçük gölge gibi üzerinizde gezinip sizi bitirir. zordur ona alışmak...
uğruna şiirler, nesirler, türküler yakılan/yazılan bir tuhaf hâl.
esasında herşey gibi ölçülü olmasında fayda olan birşey, ne çok başbaşa kalacaksın onunla ne de onsuz bir hayat düşleyeceksin.

ve aynı zamanda hüseyin nihal atsız'ın bir şiiridir yalnızlık.

Yine akımda bugün sen varsın,
Yine derdinle hayalim hasta.
Bürüsün kalbimi derdin sarsın
Bir ümit var bu tükenmez yasta.

Bir yaram var! Ona merhem vurman,
Bir hayaldir ki gönülden taşıyor.
Ayırırken bizi yollar ve zaman,
Sana kalbim daha çok yaklaşıyor.

Nerde bilmem o geçen günlerimiz?
Artık onlar yeniden gelmeyecek.
Nerde kırlar, uzayan yol ve deniz,
O öten kuş, o güzel pembe çiçek?

Göklerin ziyneti mesut kuşlar
Ötüşürlerdi yağarken yağmur.
Şimdi onlarda melul olmuşlar,
Çünkü artık ne ışık var, ne de nur.

Dinledik rüzgarı sessiz sessiz
Okuyorken bize bir gamlı kitap.
Suya çizmişti gümüşten bir iz,
Yükselirken gece dağdan mehtap.

Şimdi hülyaya gömülmüş ölüyüm
Ne gelen var, ne giden var, ne soran.
Iztırap yaylasıyım gam çölüyüm
Esiyor sadece gönlümde boran.

Bir hayal alemi ardında; uzak,
Sisli iklimlere sürdüm, gittim.
Varlığım burda sönüp kaybolacak...
Belki ben şimdiden öldüm
Bittim
uzun upuzun bir sahil gibidir yalnızlık... ayaklarını yakan tuzlu suyun sızısını duyarak her gün, her gece o ıssız sahilde bir başına yürümek gibi...