yalnızlık, sıcak yaz akşamında soğuk bir nefes ensede. evet, çok güzeldi. hala güzel. işin ilginç kısmı, sevgilim/di. hani bazı dostlar gibi uzaktan da sevmedik. sevdik biz, seviştik. mutlu olduk, üzüldük hatta beraber ağladık. beraber koştuk, ama erken yorulduk, gene beraber.
evet, doğruydu her şey. tek yalanımız, ''seni özledim''di. çünkü ben onu hiç özlemezdim, hiç kaybetmezdim vesselam.
derdi nedir bu akşamların? neden böyle peşinde insanın, yalnızlık. uzaklara dalıyor gözlerim yokluğunu fırsat bilip. sensiz geçen geceleri mesken tutuyor özlemin. ve artık gözyaşlarım fırsat kolluyor süzülmek için.
isyanım seni bu kadar çabuk kaybetmeme. ben senin için çok uğraştım, '' kolay elde etmedim ki çabuk bırakayım'' demiştim, '' beni bırakıcaksın...'' dediğinde. uzaklara gitmeni hiç istemezdim, beni böyle bir piç gibi bırakıp benden göçmeni bu denli beklemezdim.
kokun muydu? yatağıma sinmiş. peşimde hatta. gözlerin mi? baktığım her yerde. kalbim mi? param parça. tek istediğim seni tekrar sahiplenmek. dedim ya '' kolay elde etmedim ki çabuk bırakayım''...
tanım : bir sarhoşun yalnız kalması üzerine yazdığı saçmalıklar.
Yalnız değiliz odamızda. Tek başımızalığımız mı yalnızlık? Değil. Kitap okurken, film izlerken, müzik dinlerken ve internette cirit atarken değiliz yalnız. Düşünceler var, sesler var, insanlara ait onlar ve yalnız değiliz biz. Burada başlamaz yalnızlık; ne de tüm insanlıktan soyutlandığımızda başlar...
Yeşillerin ve cıvıltıların, tıslamaların arasında bir ormanda yürürken de değiliz yalnız. Onlar da yoldaştır ve konuşturur kendilerine doğru. Bir ağacın nefes alışı, bir böceğin toprağı kazıp yumurta bırakışı ve kuşların dallarda cilvelenişi... Hayır, değiliz yalnız. Ne de çorak bir düzlükte yürürken yalnızız...
Rüzgâr var, sesler taşır belki duyamayız ama hissederiz. Kokular taşır, kime ve neye ait olduğunu bilmediğimiz... Bulutlar var, sürünürler gökyüzünde bizi karşılamaya gelirler ya da bizimle yolculuk ederler ve yoldaştır rüzgârlar da, bulutlar da. Hepsi gitse bile, değiliz yalnız.
Durgunluğunda havanın biz de durgunuz. Ve güneşin alnında başbaşa, karanlık gelince yıldızların şahitliğinde ay ile evlilik masasına yürür gibiyiz. Hayır, ah hayır. Tüm güdülerimiz yokluğa düştüyse, biz kendimiz varız ve bizde sadece biz olmaktan çok daha fazlası var. Biz bir değil, bu bedende milyarız. içimize baktığımızda aslında en kalabalığı görürüz ve hiçbir hisse gerek yoktur bunun için...
Ah yaşarken biz yalnız değiliz; belki ölünce bile. *
Yıkılmayacak kadar yalnızım. Aşkın karşısında ölüp ölüp dirilen acılar için söz veriyorum, sana henüz ölmedim, yaşıyorum numarası yapabilen herkes için söz veriyorum boşuna tinerlemedim sokakları, boşuna durup durup küsmedim, boşu boşuna küfretmedim hayata... boşuna ezberlemedim bu kurum tutmuş tarihi. sen hiiiiiiiç duymuyosun diye baba.
yine geldik. haydeee. bu başlığı sol fıreyme getiriyorum ama sözlüklerini yeni açanlar değil geceden beri burada olanlar dahil olsun saçmalamaya. yeni gelenler bu saatte uyanıp sözlüğe girdikleri için zaten haklarını kaybettiler.
ama açılın güneşin doğuşunu izlemeden önce bizim de -bütün gece uyumayanların da- saçmalayacakları var.