yalnızlık, sıcak yaz akşamında soğuk bir nefes ensede. evet, çok güzeldi. hala güzel. işin ilginç kısmı, sevgilim/di. hani bazı dostlar gibi uzaktan da sevmedik. sevdik biz, seviştik. mutlu olduk, üzüldük hatta beraber ağladık. beraber koştuk, ama erken yorulduk, gene beraber.
evet, doğruydu her şey. tek yalanımız, ''seni özledim''di. çünkü ben onu hiç özlemezdim, hiç kaybetmezdim vesselam.
derdi nedir bu akşamların? neden böyle peşinde insanın, yalnızlık. uzaklara dalıyor gözlerim yokluğunu fırsat bilip. sensiz geçen geceleri mesken tutuyor özlemin. ve artık gözyaşlarım fırsat kolluyor süzülmek için.
isyanım seni bu kadar çabuk kaybetmeme. ben senin için çok uğraştım, '' kolay elde etmedim ki çabuk bırakayım'' demiştim, '' beni bırakıcaksın...'' dediğinde. uzaklara gitmeni hiç istemezdim, beni böyle bir piç gibi bırakıp benden göçmeni bu denli beklemezdim.
kokun muydu? yatağıma sinmiş. peşimde hatta. gözlerin mi? baktığım her yerde. kalbim mi? param parça. tek istediğim seni tekrar sahiplenmek. dedim ya '' kolay elde etmedim ki çabuk bırakayım''...
tanım : bir sarhoşun yalnız kalması üzerine yazdığı saçmalıklar.
yalnizlik ve mutluluk
insan doğduğunda çıplaktır.ikiz, üçüz,dördüz bile doğsa kendine özgü vücut pısı ile tektir. bireysel farklılıkları ve kişisel özellikleriyle tüm diğer canlılardan (insanlar,hayvanlar,bitkiler ve mantarlar dahil.) farklıdır. dolayısıyla bir eşi daha yoktur.
tüm özelliklerinin farklılığı ya da sadece bir özelliğinin farklılığı onu diğer herşeyden (maddeden-canlıdan) arındırır.arınır yani kendi olur.kendini bulur. yani aslında hepimiz birer yalnızız.yani yeryüzündeki herkes birer yalnızlığı nitelemekte.peki yalnızların oluşturduğu bir kümede yaşadığımız düşünelim.herkes yalnızsa yanyana olmaları aynı kümede olmaları onları yalnızlıklarından arındırır mı? yoksa yalnızlıkları pekiştirir mi?
hepimiz yalnız olmadığımızı sanırız bu kümede...aslında bir insandan bir insana,evden-eve,işten-eve,,bara diskoya,caddeye koşuşumuz da insanlarla yanyana yüzyüze gelip yanlarından geçip gidip seslerini duyup bize aslında kendi yalnızlığımızı unutturduğu için değil midir?
tüm bunlar yalnızlığımızı gidermez öldürmez yok edemez...sadece bir süreliğine unutturur.biz durumlar, insanlar, avuntular değiştikçe mutluluğumuz kullanım süresi dolana dek güncelleriz..
bu unutum süresinde de avunuruz..yalnız değil,toplumsal olduğumuz için avunuruz.(avuntu:bknz halk dilinde mutluluk...)
evet burada başlıklı bir yazının özünü şematik olarak göstermiş bulunuyoruz. şemayı yorumlarsak avuntularımızı mutluluk sanıyoruz. mutlu olduğumuz sanarak;kendimizi, hayatımızdaki kişileri,(sevgilimizidostumuz..vs) kandırıyoruz.
pragmatist yaklaşacak olursak; her iki tarafın da çıkarlarına uyan ilişkiler ağı, hatta yumağı, hatta kördüğümlerin yumaklaşması yani çözülemez avuntularımız çıkarlarımıza hizmet eder gibi görünse de insana çok büyük de bir kötülük yapar aslında. onu kendinden uzaklaştırır,kandırır.var olmayan ,yalancı sahte bir dünyaya yapıştırır.ama bu düşündüğünüz gibi kuvvetli bir yapışkan değildir. sadece tükürüklenmiştir. ve kuruyunca,insan oradan düşüp yalnızlığıyla yüzyüze eldiğinde tüm sahte hislerden arınacak ve alkol vücudundan çıkmış olacaktır.
peki ne kadar ne zamana kadar sürecek bu sarhoşluk ?
cevap:eğer şanslıysanız uzun sürer.şimdi aklınızdan şöyle bir soru geçebilir."bu nasıl bir çelişki?"evet bu bir çelişki bu bir kısır döngü.ben buna kendi̇ni̇ kandirabi̇lmek di̇yorum.
-abilmek ;çünkü bu bir yetenek işi.şimdi kendini kandırma yeteneğinden yoksun birçok insan (sayısını bilmemekle birlikte;tek tanıdığım kişi kendimim.)neden yaşadığını ne yapması gerektiğini bilemeden fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayarak yaşamakta...
eğer kişi materyalist ise durum daha da vahim.çünkü yaşamın anlamsızlığı çok daha belirgin.
mutluluk yani avuntu:sadece bir kaçma-kovalama eylemidir.kaçan mutluluktur.hep kaçar..
kovalayan da biz insancıklar---ben=siz insancıklar... bazen yaklaşıyorsunuz işte o zaman sahip olduğunuzu sanıp kocaman kocaman aidiyet cümleleri kuruyorsunuz...ona sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. (bu bir insan ya da madde olabilir)sonra tüm avuntular gibi gidveriyor. yıkılıyorsunuz....yikildiniz çünkü; sahip olduğunuzu sandınız. kendi bencilliğinizdir aslında sizi yıkan sevdiğinizi sandığınız herşeye sahip olma arzusu. avuntularınızı öyle benimsiyor, içselleştiriyorsunuz ki kendi gerçekliğinizden uzaklaşıyorsunuz...
bir eli tutuyoruz ya da elimizi tutana sımsıskı sarılıyoruz.ne zamana kadar? taa ki daha güzeli daha yakışıklısı iyisi, hoşu, ...vs.. bir takım yönleriyle eski avuntumuzu geçen yeni avuntu bulana dek...
ya da bazen değiştirmiyoruz.bir süre sonra artık avunamadığımızı bilsek de sevgisiz dolayısıyla mutsuz kalsak bile değiştiremiyorz. psycheninreenkarnesi
edit: eksilediğine göre iyi saçmalamamış mı oluyorum anlamadım ki ben?
Yalnız değiliz odamızda. Tek başımızalığımız mı yalnızlık? Değil. Kitap okurken, film izlerken, müzik dinlerken ve internette cirit atarken değiliz yalnız. Düşünceler var, sesler var, insanlara ait onlar ve yalnız değiliz biz. Burada başlamaz yalnızlık; ne de tüm insanlıktan soyutlandığımızda başlar...
Yeşillerin ve cıvıltıların, tıslamaların arasında bir ormanda yürürken de değiliz yalnız. Onlar da yoldaştır ve konuşturur kendilerine doğru. Bir ağacın nefes alışı, bir böceğin toprağı kazıp yumurta bırakışı ve kuşların dallarda cilvelenişi... Hayır, değiliz yalnız. Ne de çorak bir düzlükte yürürken yalnızız...
Rüzgâr var, sesler taşır belki duyamayız ama hissederiz. Kokular taşır, kime ve neye ait olduğunu bilmediğimiz... Bulutlar var, sürünürler gökyüzünde bizi karşılamaya gelirler ya da bizimle yolculuk ederler ve yoldaştır rüzgârlar da, bulutlar da. Hepsi gitse bile, değiliz yalnız.
Durgunluğunda havanın biz de durgunuz. Ve güneşin alnında başbaşa, karanlık gelince yıldızların şahitliğinde ay ile evlilik masasına yürür gibiyiz. Hayır, ah hayır. Tüm güdülerimiz yokluğa düştüyse, biz kendimiz varız ve bizde sadece biz olmaktan çok daha fazlası var. Biz bir değil, bu bedende milyarız. içimize baktığımızda aslında en kalabalığı görürüz ve hiçbir hisse gerek yoktur bunun için...
Ah yaşarken biz yalnız değiliz; belki ölünce bile. *
Yıkılmayacak kadar yalnızım. Aşkın karşısında ölüp ölüp dirilen acılar için söz veriyorum, sana henüz ölmedim, yaşıyorum numarası yapabilen herkes için söz veriyorum boşuna tinerlemedim sokakları, boşuna durup durup küsmedim, boşu boşuna küfretmedim hayata... boşuna ezberlemedim bu kurum tutmuş tarihi. sen hiiiiiiiç duymuyosun diye baba.
olmaz. mümkün değil. saçmalamanın konusu mu olur ? baktım zaten hiçbiri saçma değil. sadece romantik. ya da vazgeçtim romantik olmak da saçma. kurtardınız.
siz yarım kova sabunlu suyla yıkanmak ne demek ? biliyor musunuz ?
yine geldik. haydeee. bu başlığı sol fıreyme getiriyorum ama sözlüklerini yeni açanlar değil geceden beri burada olanlar dahil olsun saçmalamaya. yeni gelenler bu saatte uyanıp sözlüğe girdikleri için zaten haklarını kaybettiler.
ama açılın güneşin doğuşunu izlemeden önce bizim de -bütün gece uyumayanların da- saçmalayacakları var.