yavaş ve uzun soluklu bir nöbet gibi tutuverir insanı kalbinden. tüm dengelerini bozar. düşünemez, konuşamaz, duyamazsın. yerli yerinden oynatır tüm bildiklerini. tepetaklak eder de, baştan kurmak zorunda kalırsın.
kafanı dinlediğini sanırsın. Dinginleşiyorum dersin. Aslında hiç farkında olmadan bir rengin solması gibi her geçen gün kişiliğini biraz daha siler. Seni sen yapan şeyleri götürür. Sen sadece hafiflediğini zannedersin. Ta ki yalnızlık bitip yeniden insan içine karışmaya başladığında anlarsın neden hafiflediğini.
duruyorum burada. sağımdan solumdan geçip gidiyor karmakarışık ve saçmasapan dertleriniz, düşünceleriniz. kaybolmuşsunuz eşyanın içinde. "eşya yüktür" bilmiyorsunuz.
şu köşeden binlerce kez seslendim, bağırdım, kollarınızdan çekip anlattım size. dinlemek istemediniz.