yaşadığımız devirlerde cesaret gerektiren yalnızlık değil, tam tersi insanların içinde olmak, insanlarla ilişkilere girmek.
hayatımıza giren her insan bir şekilde yaralıyor bizi, keza biz de o insanları. çünkü her türlü ilişki, dostluk, arkadaşlık, sevgililik, hep bir alış veriş üzerine kuruluyor.
birisi bizle konuştuğu kadar konuşuyoruz onla,
sevildiğimiz kadar seviyoruz,
güvenimiz de güvensizliğimiz de karşılıklı,
her ilişkiden bir kar elde etme amacı güdüyoruz. ve her kazanç peşinde koşan gibi düşündüğümüz kara ulaşamıyınca bozuluyoruz. bozuldukça da bozuyor, kırıldıkça da kırıyoruz.
canımızı yakıyorlar, canlarını yakıyoruz.
evde, işte, okulda, her platformda bir satranç oyunu gibi kuruyoruz ilişkilerimiz. her daim bir elimiz tetikte hep.
yalnızlığa aşık olmak gibidir, aşık olmak zorunda olmak gibidir, bunalırsın "o"paspaye sözlerden, "o" nefret ettiğin yüzleşmelerin iğrençliğinden,
yalnızsındır ve seversin.
fetişizm üşemek gibidir, titreyerek uyanmak ve seni seviyorum diyememektir.
hangi doğru ki?
bıraktırcak sana bütün büyük yanlışlardan sonra yalnızlığı, yalnızlık bir türküdür, doya doya söylersin.
yalnızlık yeniden var olmaktır , isyandır.
neyin içinden çıkmış olursan ol, karsında kocaman bana ne ler ile yaşamak zorundasındır, kim haklı ki?
bana ne diyen mi ya da senin sorunun diyen mi,evet aslında kime nedir,
seviyorsun sen bu durumu,
kuş kadar özgür olmak istiyorsundur,kocaman kalabalık ve kaybolmaktır senin için kimi zaman,
ben seçmedimki bunu...
cesarettir,binlerce boş tenekenin içinden sıyrılıp şahşahlı hayata rest çekip yalnızlığın derin sessizliğine gem vurmaktır,burda cesaretinde asilliğini yaşatır.
gerçekler senindir artık,gözlerin sonuna kadar açık doğruyu gerçekten ayıran bir bilinçle kendikendini kandırmazsın.
seçenekleri belirleyenin insan olduğu kadar sağlam olan önermedir.
hayatta sen belirlersin olacakları.
yalnızlığı da sen, kalabalıkları da sen!
ya da kalabalıklar içinde yalnız kalmayı da sen belirlersin.
tıpkı cesaretini kabartıp etrafında kıpırdayan her şeye gelin lan hadi hepiniz deyip hayatını titretmeyi belirlediğin gibi,
tercih ettiğin gibi!
boş ellerine, çarpık düşüncelerine bakmayı da belirlersin.
kimsenin bakmadığı boş ellerine, kimsenin bakamadığı boş ellerine inat sen yalnızlığı seçersin.
yaptığın şey bir cesarettir; ama sende aksetmesi bir başkadır bu mevzunun. ruhunda ördüklerinin beynindekilerle ve gözlerinin arkasındakilerle örtüşmesidir oysa ki bu sadece.
cesarettir işte, kabul etmelisin aslında.
cesarettir yalnız kalmak çünkü, seçeneklerini yalnızlıktan yana kullanman bir cesarettir.
cesur ol da kabul et bunları haydi...
yalnız kalan bir kimse, zaman ile agresif tavırlar sergiler.
agresif tepkiler veren kişide, mutlaka öncesinde psikolojik rahatsızlıklar bulunmaktadır.
psikolojik rahatsızlıkları bulunan kişide korku ne arar? doğrudur.
"yalnızlık ceserettir" sözü bana kartalları hatırlattı. özellikle cesur olanlarını. kartalların ömrü 70 yıl civarındadır ve kırklı yaşlarda pençeleri va gagaları güçsüzleşir. böyle durumlarda bu kartalın iki seçeneği vardır. ya ölümü seçer ya da uçmasına gerek olmayan bir kayalık bulur yükseklerde. yalnızdır. önce gagasını vurarak parçalar sonra yeni çıkan gagası ile pençelerini sökerek yeni pençelerinin çıkmasını bekler. tahmini bir 150 günlük süreçtir bu. bunu bütün kartallar yapamaz. ancak cesaretli olanları başarabilir. işte gerçek bir "yalnızlık cesarettir" örneği