liseye kadar sulugöz olan bünyemin uzun zamandır beceremediği eylem.erkekliğe bok kondurmayalım diye kastık durduk kendimizi eee sonra ne oldu?nolcak tekrarlanmayan şeyler unutulur mantığıyla ağlamayı da attık bi kenara (yakın akraba cenazeleri dahil) şimdi en fazla yalnız olduğum, hiç olmayacak birine aşık olup acı çektiğim şu günlerde bile ağlayamıyorsam "a natural disaster"ın hakkını veremiyorum galiba demektir.
olağan bir haldir. erkekler ağlamaz sözünü, çaktırmadan ağlar şeklinde değiştirebilecek sözdür. bu ortamı sen yaratırsın aslında.
1, kendinle baş başa kalmak.
2, ışıkları kapatmak.
3, bir sigara yakmak.
4, sezen aksu dinlemek.
sökemediğim, yerinden dahi oynatamadığım şeyler var içimde...
istemeye istemeye kalbimin tam üzerine çöreklenen korkularım ve onlara esir olan günlerim var.
çözümsüzlük kadar büyük dert yok bu dünyada, elden bir şey gelmeyince insan ne yapacağını şaşırıyor.
düşünmedim değil, çok kereler beynim patlayana kadar tarttım olup bitenleri, nedenleri, sebepleri, amaçları ve elde kalanları... ama yararı olmadı.
şimdi kendimi içinde hissettiğim boşluğun bir adı yok, yeri, yönü, tarifi yok ve hiç olmadı.
her birimiz kendi ellerimizle süsleyip püsledigimiz bir dünyanın içinde masallardaki gibi "sonsuza kadar" mutlu yaşayabilecek olmaya inandık, her şeyin yolunda gittiği, kalplerin kırılmadığı, insanların acıtmadığı, gözlerin yaşlarla dolmadığı bir dünya... oysa olmadı ve ne yazık ki olmayacak.
güzeldir yalnız başına ağlamak, tıpkı kusmak gibi. ve sadece doğru zaman geldiğinde olmalıdır. kalp bilir, "daha fazla tutamayacağım" der. söner parıldayan yıldızların üzerinden.
msn açılır. birkaç tanıdık vardır.hep dinlenen şarkı bir daha dinlenmek istenir. kimse yazmaz msnde de. bir an öyle ekrana bakılır. gözlerden ufak ufak dökülür yaşlar. sonra ayak sesleri duyulur salondan odaya dogru gelen hemencecik gözler silinir.