yalnız, sevdikleri tarafından terk edilmiş kişi. gençlik yıllarında çevresinde ki kalabalıktan mutlu olan insanın yaşlanınca kimse tarafından hatırlanmaması. hayatına son vermeyi bile düşündürüyor. arada bir ziyaretine gelenler oldu'mu çok mutlu olan yalnız insanı susturmak da mümkün olmuyor. konuşuyor, anlatıyor, anlatıyor yalnız geçen günlerini en ufak detaylarına kadar.
yalnızlığın bana yakıştığını söylüyorlar. iyi duruyormuş üzerimde. renkleri sade ve uyumluymuş dikimi kusursuzmuş. bu mahir terzinin adını öğrenmek istiyorlar. söyler miyim hiç. konfeksiyon yalnızlıklar ne güne duruyor söyler miyim hiç.. sevgili dost bana bencilce hareket ettiğimi söyleme sakın insanlara güvenimi kaybettim. terzimin adını sadece deniz fenerlerine ve kız kulesine verdim .galata kulesi de istedi ama reddettim onu. çünkü o her gece koynuna yabancıları alıyor. yalnızlık senin neyine dedim. neyine senin yalnızlık!
(bkz: posta kutusundaki mızıka)
yalnızım yalnızsın yalnız
aslında yalnız olan sadece o değil,
hepimiz yalnızız...
inanmıyormusun?
şimdi bir düşün...
hemen şuracıkta ölsen ya
ne gelir arkandan bir kaç damla göz yaşından başka?
kim cesaret eder bu dünyanın yalan güzelliklerini bırakmaya?
kim girer seninle birlikte o kara toprağa?
yalnızım yalnızsın yalnız
yalnızız..
dünyanın en yavşak kelimesi. biraz fazla oldu evet ama, bu şekilde bağırmak istiyorum. yannlıız tonlaması var mı bunda, var mı ha söyleyin? o l var ya o l "rüzğar söylüyor o yerlerdeee" tandansı yapıyor bünyemde. ya bak mesela adama çemkiriyorum, yalnız değilsin, yalnız bırakma falan falan, "türk sanat musikisi erbabı" oluyorum direkt.* o l niye doğru, niye?
yanlız dır yalnız ın doğrusu, bu kadar ciddiyetten, samimiyetten uzak başka bir l yok. al işte, adama bile bile yanlız yazdım, bana verdiği karşılıkta üç kere yalnız diye gözüme soktu. senden nefret ediyorum yalnız, iğrenç, kekeme ibne seni.