muhtemelen ya öğrencidir ya da iş sebebiyle vs. ailesinden ayrı olan insandır. bu evde yemek pişmez, perdeler açılıp kapatılmaz, yatak ilk geldiğinde bir kere açılmıştır bidaha evden taşınana kadar açılmaz. iyi tarafları; yalnız başına olunur, dırdır edecek insan olmaz, ev istenildiği şekilde dekore edilebilir böyle konularda karışan olmaz. kötü tarafları; 'okey, batak, tavla' gibi oyunları uzunca bir süre oynayamazsın, bir süre sonra kendinle konuşmaya başlarsın, can sıkıntısından şiir gibi uğraşlar içine girersin.
zaman kavramı yoktur, sonsuza kadar uyumayabilirsiniz. televizyon ve bilgisayar hep açıktır. dolap ıvır zıvır hazır yiyeceklerle doludur. etraftaki dürümcülerin, dönercilerin filan telefonları dolapta asılıdır hep, yine de yemek yemeye üşenirsiniz. yalnızlığın en güzel yanlarından biri hiç kimseye hesap vermeden günlerce gecelerce aynı şeyi yapabilmektir. ayrıca sabaha kadar oturup güneşin doğuşuyla soluğu bir kahvaltıcıda almak, karnını iyice doyurup çayını depoladıktan sonra eve koşup sıcak yatağında istediğin kadar uyumak... demek istediğim o ki, güzeldir yalnız yaşamak.
büyük ihtimal bu kişi türk silahlı kuvvetlerinde çalışan yeni subaylardan olabilir. teğmenler göreve ilk başladıklarında yanlız kalırlar hep askeri lojmanlarda. bunların içinde sivil polis memurları da vardır. bunların aileleri memlekettedirler ve kendileri başka şehirde görev yapmaktadırlar.
çalışmıyorsa her gün; çalışıyorsa tatil günlerinde sabahın 4üne kadar nette kendi istediği filmi izleyen *, istediği saatte yapayalnız çift kişilik yatağa yatıp ertesi gün 14:00 civarı uyanabilen *, dolayısıyla akşam yemeğini de 22:00 sularına çekebilen insandır. yalnız başına yaşama durumu uzun sürerse dönem dönem bundan sıkılsa da; evine birileri geldiğinde kalma durumu uzarsa tedirgin, sıkılgan ve gergin olur. yani alışıldı mı başka biriyle yaşama durumu zul haline gelir bu kişiler için.
güçlü ve yalnzlığın tadını alabilen,
elbette zaman zaman başkalarına ihtiyaç duyan ama başkalarına bağımlı olmayan,
evin tamamında söz sahibi olmanın keyfini bilen,
istedigi an istedigi filmde aglayabilen,
istedigi muzigi dinleyebilen,
evini istedigi renge boyayabilen, istediği gibi dekore edebilen,
tuvaleti ve banyoyu birileriyle paylasmak zorunda olmayan,
evin içinde istediği kılıkta hatta çıplak dolaşabilen,
eve gec gidecegi zaman birine haber vermek zorunda olmayan,
sadece kendi sorumluluğunu taşıyan,
istediği zaman yatan istediği zaman kalkan,
ve en önemlisi birileri istediği için birşeyler yapmak zorunda olmayan, sanıldığının aksine mutlu insanlardır.
toplumun geneline ayak uyduramamış insandır. hani toplum bir an sapıtmaya başlar, sen yetişemezsin saçmalıklarına, oyununu oynayamazsan, o zaman türünün sonunun geldiğini hissedersin, aynı hayvanlar ve bitkiler gibi yok olursun, ayak uyduramazsın. sürekli yalnız kalır, sonunda yavaş yavaş yok olacağını bilirsin.
(bkz: okan bayülgen'den çalıntı yaptım)
(bkz: atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara)
elektrik, su, doğalgaz ve kira tarihlerini unutmazsa, yemek yapmayı biliyor ve az çok da derleyip toparlama konusunda uşengeç değilse mis gibi yaşayan inandır. *