sözü ve müziği hüsnü arkan a ait, bir ezginin günlüğü şarkısı.
"Çok küçüktük biz, o zaman ölüm yoktu aşk vardı
Her bahar açsın, o beyaz çiçek bizdik dağlarda
Sen şarkılar söylerdin sevdalı, sen şarkılar söylerdin
Kanadı kırılmış bir beyaz kuş, rüzgârları beklerdin
Şimdi bu gökyüzü bu bulutlar, bilsen nasıl sensiz
Madem bu kadar dünya, yalansız ol iyi ol
Bir kuş uçarsa ömrüm gibi dostum gibi ağla
Belki bir düş kalır içimizde, bilsen nasıl yalnız
Kal bu akşam da bu deli yağmur dinsin öyle git
Sanki bir daha geri dönmeyecekmiş gibisin
Sen şarkılar söylerdin sevdalı, sen şarkılar söylerdin
Kanadı kırılmış bir beyaz kuş, rüzgârları beklerdin
Şimdi bir düş çalsa kapımızı, açsak nasıl aydınlık"
ahmet telli'nin yalnızlık yasak şiirinde bahsi geçen kuş'tur.
Yüklenmiş kanadına uzak kırların
ve gecelerin kar ürpertilerini
taşıyıp gelmiş buraya dek
hâlâ uğulduyor ürkek göğsünde
dağ başlarının çelik fırtınaları
Çocuksu bakışlarında yorgunluk değil
bir hasretin direnci var daha çok
ama üşüyor yanlızlıktan üşüyor
tek düşmüşlüğün acımsı utancından
boynu eğik bekliyor şafağı şimdi
Bir yanlızlık mıdır bunca çoğaltan
acıyı ve biberli yanılgıyı
ve bir yanlızlığı kabullenmek midir
inceden ve usuldan başlatan
yürekte burgaçlanan sancıyı
Sessizce çekilmiş dostların arasından
bir yanlışı sürdürmenin ortasından kendince
Ayrımına bile varılmamış o yangın günlerinde
Ama üşüyor şimdi kar fırtınasına tutulmuş
gibi üşüyor yalnız kuş
Şimdi biliyor artık yalnız kuş
biliyor ki artık gecikmiştir
yolcular varmıştır varacağı yere
Anlıyor ki şimdi yalnız kuş
yalnızlık yanlışlığın ilk adımıdır.
insanın içine işleyen sözleri olan şarkı. Yalnız hissettiriyor gerçekten, yanlış insana, insanlara harcanan zamanı hatırlatıyor. Elde kalan kocaman bir boşluk..