evet tebessüm ederek yürümez ama kaşları çatık değildir. içten bir bahtiyarlık sezilir başlarda ama gözlerine uzun baktığınızda görürsünüz hayata ve insanlara kırgınlığını. ki zaten fazla göz teması kurmanıza müsaade etmez-edemez.
bir taraftan kendine güvenir gibi davranmaya çalışsa da mahcuptur. aslında suç işlememiştir ama uyum sağlayamadığı dış dünyaya katılamamak ona suçluymuş hissi verir.
kendine söyleyecek yalanı kalmadığından savunma mekanizmaları kullanmaz, hareketleri ağırdır, bakışları umarsızdır.
kimse bilmesin ister yalnızlığını; sanki utanılacak bir şey gibi. bir yerlere sığınıp kendiyle baş başa kalma isteği uyanır. aslında istediği kendisiyle baş başa kalmak değildir; başkalarının bakışlarından kaçmaktır. bir çay ocağı, kimselerin dikkatini çekmeyeceği bir duraktır aradığı.
ve yine kendinden kaçmak için çıktığı caddelerde kendine kavuşur; yine kendiyle yaşar.
gözünün içine içine baktı mı tamamdır! "Bir ekmek alabilir miyim" de desen, "falanca yere nasıl giderim" de desen.. ve hatta hiç konuşmadan otobüste öylece gidiyorken bile göz göze geldiğinde sanki bir şey söyleyecek kadar derin ve uzun bakar.
uzaklara bakarak yürür. bazende kafasını öne eğerek yürür lakin yürüdüğü yerde değildir aslında. bambaşka bir yerdedir. ama bedenen oradadır ve bu hali ile yalnızlığı resmeder bedenine.