bazi zamanlarda ve durumlarda kişi yalnizliktan bezebilir ve bir çöp ugruna bu yalnizlik denen hazineyi feda edebilir. ilk başlarda farkında değildir neyi kaybettiğini. tek başına yolculuk yapmanin ve yabanci bir sehirde avare avare dolaşmanin tadının farkında değildir. kalabaliklar içinde yalniz olmanin karsisina cikacak olan suretlerin bir daha görünmeyeceğini bilme rahatlıgının kıymetini bilemez. pek matah bokmus gibi yalnizligini bile kaybetmiş insanalara burnun cama dayarak bakar bir nevi. eninde sonunda yalnizliğini feda eder ama ne için. iste bir karşi cins için olsun iste para için olsun falan filan. sonucunda bu ticaretten zararli cikar. çünkü kendini var eden yalnizliğini feda eder kişi. kendi savasini veremez. bir lejyoner gibi baskalari için dövüsür. velhasıl kelam hem kendine hem hayatini iska geçer. iste böyle birşeydir yalnizligi kaybetmek.
diyelim ki radyoda çok sevdiğiniz bir parçaya denk geldiniz,
diyelim ki canınız çok sıkkın ve katharsis olabilmek için sevdiğiniz bir parçayı dinlemek istiyorsunuz,
bu pozisyonda yapacağiniz şey müziğin sesini köklemektir elbette. müzikten başka hiçbirşeyin duygulariniza anlayisiniza girmesini istemezsiniz.
hani olur ya çok alakasız biryerlerde kağidi kalemi alir yazmaya başlarsiniz. ucu bucaği olmayan düsüncelerinizi kağida naksedersiniz. bu büyünün bitmemesini istersiniz bu da anca kağit ve sizin araniza hiçbirşeyin girmemesini gerektirir.
günümüz yaşam biçimleri ne yazık ki buna izin vermemektedir.
insanin kendi kendisiyle kalmasina ve kendini dinlemesini ve sağaltmasina izin yoktur.
müziği köklediğiniz vakit önce hane halkı - viran olası hane- hane halkı yoksa konserve kutusu gibi yanyana dizilmiş binalarda üst, alt, capraz komsulariniz ding dong kapiyi vurur. ve katharsisiniz engelenir.
elbette deve değilseniz konu-komsu rahatsiz olmasin diyerek sesi köklemezsiniz.
fakat kendinizi sagaltmak için kendi kendinize kalmak isteğiniz basarisizliğa ugrayacaktir.
son zamanlarda nedense desibeli fazla arttilirmiş makam özürlü müezzinlerin bangir bangir ezan sesi, yalniş numara aramiş deveogludeve, kişisel özgürlüğünüzü kirleten bir zorunluluk olan cep telefonu, otobus seyajatlerinde bir türlü susmak bilmeyen ve ziril ziril ağlayan bebekler, kırkpinardaymişcasina cazgirlik sanatini icra eden kicina borazan kaçmiş olan hayvan, saygisiz terbiyesiz kültürsüz toplum, sinemada kendini merada zanneden öküz, vapurda iskele verilmeden atlamayiniz diyen cirtlak, zirt pirt acaba bu ne baba diyenler, falan filan...
belki bunlarin nedeni toplu konutculuk zihniyetinin yansimasidir.
seri üretimcilik ile nerden kesersem o kadar kardir diyen kümes gibi evlerde yaşamak zorunlugudandir.
çoktandir yasama sözlüğümüzden cikmiş olan bir söz vardir.
'calişma odasi'
elbette çalışma odasinda sadece çalişilmaz kafa dinlenir.
ama ne yazık ki oda tasarrufu olsun diye modern insanin kişisel siğanaği olan bu kavram sözlüklerde sadece bir madde olmuş ve ıskartaya cikartilmiştir.
bunun yerine bodruma yerlesicem abicilik ikame edilmiş.
ve insanlar bölük pörcük bir vaziyette kaybettikleri yalnizliği aramaktadir.
belki yaşamlarimiz eksik olan deha bu yuzden eksiktir.
cünkü deha sessizlik ve huzur ister.
bunun olmadiği bir yerde ise deha değil anca ve anca hirgür vardir.
hani oğuz atay'in dediği gibi daha evini bile toplamadan ülke kurtarmaya kalkanlar komik oluyor.
vel hasıl-ı kelam yalnizliğini bile kaybetmek tanrinin eline canli canli düşmekle eşdeğerdir.