başı sıkışan arkadaşlar ve işten gelen aramalar dışında telefonum çalmıyor ulan. zaten hiç bilmediğimiz bir şehre geldik bütün eşimiz dostumuz çok uzaklarda kaldı.. kaybedenler kulübündeki kadıköyün beti eleman gibi hissediyorum kendimi..
acilen etrafındaki insanları değiştirmesi gereken kişidir. doğru çevreyi bulana kadar yalnız hissetmeye devam etse de, o insanlarla olduğundaki kadar yalnızlık koymayacaktır.
Kardeş kalabalığın içinde yanlız olmayı iyi bilirim. Fakat bu benim tercihmdir. Gereksiz muhabetten hoşlanmam. Saçma ilişkiler beni bozar. Yalan dolabı sevmem.
Bu durumu okadar benimsedimki. Garipler mezarlığı bile şirin gözükmeye başladı. Tabi insan bu tercihi durduk yere yapmıyor. Yaşadıklarından sonra ne kadar az insan okadar az problem. Şöyle biraz vakit geçtikten sonra Muğla'da bir magra bulup orada yaşayacağım. Yada terkedilmiş bir köy bulup orada kalacağım.
Kişinin Kalabalık bir ortamda olması yalnız olmadığı anlamına gelmez. Bazen yanında bir sürü insan olur ama hiçbirisi seni anlamadığından, sana yakın olmadığından ya da sen onlara yakın olmadığından kendini yalnız hissedersin. Senin yanında olmasını istediğin insan yanında olmadıktan sonra istediği kadar kalabalık olsun arkadaş çevren, ne farkeder ki?
Bazen insanlarla suratımda yapmacık bir tebessümle konuşurken, içimden yalnızım ben tutun elimden diye şarkı söylüyorum. Ama kimseler duymuyor sadece duvarlar ağlıyor...
ergenlik çağında kendini gösterir. kişi toplumca anlaşılmadığı kanaatine varır. ergenlikten çıkınca da bazı bünyelerde devam eder. sürekli isyan halindedir bu durumu yaşadıklarını ileri süren insanlar. oysa bunu gerçekten ta içinde hissedenler çekilir köşelerine usulca izlerler hayatı, dahil olamadıkları hayatı. bunun farkındalarsa sıkılırlar kendilerinden bazen ve nereye kadar bu yalnızlık diyerekten ufak çaplı girişimlerde bulunurlar ve o an anlarlar ki buraya kadardır bu yalnızlık, herkes yalnızdır işte. ne gerek vardır mağarasından çıkmasına insanın.