yalnız yaşıyorum , korkulacak bir yanı yok, in , cin , hayalet falan gelir diye korkuyorsan o dediğin hastalıklı beyinlerin gördüğü halüsilasyonlar . rahat ol, birşey olmaz .
Yalnızlıktan korkmayın ama kendinizi yalnızlığın, yalnızlık hissinin getirdiği, bir başına kalmanın verdiği özgürlüğün, hayalî kollarına bırakıp ona terk etmeyin. yalnızlık sizin dostunuz değil, bilakis sizi kendine mahkum edebilecek kara bir kutudur.
Yalnız olmaktan artık korkmuyorsa
Gururunu dost sanıp aldanıyorsa
Ne bekliyorsa yoktan olmuyorsa
Azalıyor insan, tükeniyor insan
(bkz: bora duran insan)
16 yaşında arkadaşları tarafından dışlanmış, sevgilisi tarafından terkedilmiş, dersleri kötü olduğu için ailesi ile arası bozulmuş ve bundan dolayı odasına kapanmış biri için pek de sorun değildir yalnızlık. işte budur yalnızlıktan korkmamak. *
kendi kendine yetebildiğinde ve yorduğunda kalabalıklar... aslında kalabalığın korkuttuğu bir yaşamda olmaktansa sakin bir dinginlikte yalnızlıkla başbaşa olmak, bazen insanı güçlendirir.
etrafında korkutan o kadar şey varken yalnızlığın ne kadar masum olduğunu farkeden insanın içinde bulunduğu durumdur. artık istesede terk edilmeyeceğini, kazık yemeyeceğini düşündükçe insan daha bir sarılır hiç bir zararı olmayan yalnızlığına.
kalabalık bir şehrin uğultusundan kaçarcasına, tüm vücudunuz terden sırılsıklam olana kadar koşmak. belki bir ağacın gölgesinde soluklanmak, belki de yakıcı güneşin altında hemen köşedeki marketten aldığınız bir şişe suyu kafanızdan aşağı boşaltıp, yola devam etmek. midenizde sevdiğinizle beraber yediğiniz yemeğin son kırıntıları öğütülürken, zihnin en ucra köşelerinde tüm hatıraları, yaşanmışlıkları, yaşanabilecekleri, beklentileri, pişmanlıkları teker teker, acele etmeden imha etmek. belki bir tatlı huzur arayışı. ruhunuzun ilgi için çırpınışları sararken bedeninizi, beklentilere karşılık vermenin yollarını düşünmek. benliğinizin farkına varmak. "aslında o kadar da çekilmez biri değilmişim lan" deyip kendi kendinize katlanmayı öğrenmek. altın kadehte damıtılmış saf alkoldük biz. sevildiğinden habersiz bir adam gerçeği bulmak üzere arayışta. zaman geçtikçe kendisini sevdiğinin farkına varıyor. sonrasında önündeki şaraba uzanıp soruyor;
single player oyun oynamaya,
kulaklık ile film izlemeye,
telefonu sadece ihtiyaç halinde kullanmaya,
yemek masasına bir tabak koymaya,
minibüste 'bir kişi uzatır mısın?' demeye alışmıştır.
aslında yalnızlık o kadar kötü bir şey değildir. istisnalar dışında kötülüğü yoktur. tabi yalnızlık nereye kadar diyecek olursanız;
bazen
kendim
bile
kendime
kalabalık
geliyorum
der şair.
o halde neden korkulsun yalnızlıktan. insan ölümden yalnız olduğu için korkar. insan yalnızlıktan sonunda ölüm olduğu için korkmaz.