yığınlar arasında yalnız yaşamaktır zira istanbul. düşerken, etrafından geçen binlerce insandan bir tanesinin bile kolundan tutmamasıdır.
bu, renkten ziyade renksizliktir.
lakin kimi zaman, maviden daha mavi gelir yalnızlık insana. hayatın kalleşliğindense, duvarların sessizliğini tercih edersin. pek çokları da anlamaz bu durumu. arkadaşın çat diye odana dalar, 'çık dolaş oğlum biraz, hapsettin kendini eve' der. halbuki bilmez, hapsolan kendisidir, kendini kalabalıklara hapsetmiştir..
sahi, nasıl tatlı olabilir yalnızlık?
her gün yüzüne güldüğün, karşısında türlü şirinlikler yaparak mutlu ettiğini sandığın insanlar, bir de bakmışsın ki sendeki tüm mutluluğu kendilerine yükleyip kaçmışlar.
pilin lambayı aydınlatırken tükenmesi hesabı..
sonra zaten, o pilsen, istesen de tutunamazsın 'yalnızlık imha birlikleri' nin arasında. senin için rahat olan bi eskicinin tezgahı falandır artık.
bırak dünya karanlık kalsın.
bırak karanlık yürekleri karanlık daraltsın.
gridir. ne siyahtır ne beyaz, sadece gri..böyle boşlukta asılı kalmış gibi, böyle ne tarafta olduğu belli değil gibi..ama sadece ve sadece gri..başka renk yakışmaz yanlızlığa.