-sinemeya tek kişilik bilet aldığınız zaman,
-çift kişilik değil de tek kişilik yatak kullandığınız zaman,
-telefon çaldığında koştuğunuz ve telefonun yanlış numarayı aradığını duyduğunuz zaman,
-küçük pizza ısmarladığınız zaman,
-buzdolabının bomboş ya da ağzına kadar dolu olduğunu gördüğünüz zaman,
-salıncakta sizi sallayacak kişinin olmadığını anladığınız zaman,
-tatil planlarını tek kişilik yaptığınız zaman,
-adresinize gelen tek mektubun faturalar olduğunu gördüğünüz zaman,
-diş macununun ortadan sıkıldığını görüp, kimsenin size kızmadığını farkettiğiniz zaman,
-bayramlarda kapıyı çalan tek kişinin şeker isteyen çocuklar olduğunu gördüğünüz zaman,
-ampülleri değiştiren tek kişinin siz olduğunu farkettiğiniz an,
-rüyalarınızı tabir edecek, falınıza bakan kişinin olmadığını anladığınız an,
-yağmurda yalnız başına yürüdüğünüz an,
-duygusal şarkılara nedensiz yere ağladığınız an,
-banyoda saatlerce kalıp, kimsenin kapıyı çalmadığını farkettiğiniz an,
-saçlarınızı kurutmadığınız, odanızı toplamadığınız, bilgisayar başında çok kaldığınız, çok az yemek yediğiniz için size kızan birilerinin olmadığını farkettiğiniz an işte o an yalnızsınızdır.
aziz nesin üstadın bu olayı anlatan cok iyi bir dörtlüğüyle katılmak isterim konuya
''eve gidip kafanı yastıga koydugunda,
kalbinin her atısı an be an kulaklarında cınlıyorsa,
sana eslik eden tek sey sadece 4 duvar ve aldıgın kesik nefeslerse,
bilki yalnızsındır...
bir eti browni bir bardak kahveyle ba$ba$a sozlukte entry girerken ya$anilan anlardir. "cok yalnizim be sozluk coook" diye aglamak ister bunye mamafih erkekler aglamaz.
ailenizden birisinin lanet bir hastalığa yakalandığını öğrendikten sonra telefon açıp ağlayabileceğiniz bir arkadaşınızın olmadığını anladığınız anlardır.