Yalnızlığım her sabah evde benden başka kimsenin olmadığını bilmemdir.
Yalnızlığım masaya koyduğum tek bardak, tek bıçak, tek çatal, tek tabaktır.
Yalnızlığım film seyrettiğinde tek başıma gülmemdir, bazen hıçkırarak ağlamamdır.
Sevinçli, hüzünlü anlarımı paylaşacak kimsenin olmamasıdır yalnızlığım.
Alışveriş merkezinde etrafa bakarak yürümek, bir kafede kahve içerken çalmamış olduğunu bildiğim telefonumu sürekli kontrol etmemdir.
Yalnızlığım benimdir, benim yalnızımdır.
sen bile parçalandın...
seni bile dağıttım bu şehrin dört bi tarafına...sonra bi nefeste çektim seni içime yeniden...
hep seninle; daha güçlü daha sakin, daha mutlu daha suskun, daha olgun daha kırgın, daha yalnız daha yorgun...
ama en çok evime hapsettim seni... mahremimdin, kimseye dokundurmadım, kimsenin yanında daha kendim olamadım...
kimse görmedi; senin gördüğün hallerimi, ben bile kendimi senden iyi tanıyamadım...
zamandan da mekandan da bağımsız, kalabalıkların ortasında bile, evvelimde de ahirimde de hep vardın...
zihnimi, fikrimi kurcalayan gecenin en sükut zamanlarında da , beni anlatan şarkıların her notasında da sen yankılandın...
ellerim cebimde bütün mesafelere inat deli gibi yürüdüğüm yollardaki her adımımdaydın...
gecenin kör vakitlerinde dönerken evime, peşimdeki gölge... ayak seslerini sadece benim duyabildiğim...köşe başlarındaki yol ayrımlarında beni bekleyendin hep...
öyle ince çalıştın, öyle işledin ki içime, benden gidenlerin, içimde bitenlerin ardından düşünmez hale getirdin beni...
canın istedi, sildin bi anda hafızamı, hayallerimi yaktın, kül yok duman yok, senden başka hiçbirşey yok...
hüzün nöbetlerini bile anlamsızlaştıracak kadar uyuşturdun bazen, bi damla gözyaşını haram eyledin kimi zaman...
canın istedi gittin, senden başka birilerim var sanmamı sağladın, sonra hepsini dağıttın etrafımdan, beni yine kendine sakladın...
sen ne ruh hastasıymışsın... ne bencil, ne gamsız, ne hırsız, ne arsızmışsın...
ve ne kadar sadık...
yüzüne tükürsem yarabbi şükür der gülersin yüzüme...
uyuz olsam da, sırf bunun için bile seviyorum seni...
senden öte huzur yok...
yeter ki kimse dokunmasın sana...
duramıyorum, ağlamaktan utanıyorum,
utandıkça ağlıyorum!
belki bir tek gözyaşının çözebileceği bir dert değildir bu
ağlamamak lazım öyleyse
sevindirmemek lazım kederleri
ya da böyle avutmamak lazım geceleri
yalnızlığımı, yapayalnızlığımı, yalpalayan yalnızlığımı..
yanlızlığımı çekmek ağır geliyor omuzlarıma ve arka arkaya birbiriyle tanışan sigaralar
her nefes gece, her gece içimde,
gündüz ellerimde
ağla yüreğim ağla
ne kadar dert varsa birbirine bağla...
siz gittiniz, gittiniz, gittiniz,
ben kaldım, kaldım, kaldım,
sesiniz kaldı, onda kaldım,
yöneldim yüzünüze baktım,
yöneldim gözlerinize baktım,
orada yansıyan bana baktım.
yalnızlığımı nasıl anlayacaktım. özdemir asaf
müthiş bir zuhal olcay şarkısıdır. defalarca dinlenir.
Yeni tanıştık belki de
Ama kimbilir belki de hep vardın
Eşlik ediyordun sessiz ve sinsice belki de
Şimdi şimdi anlıyorum
Kurnazca ayırdın beni beki de
Lime lime savurdun sevdiklerimi
Belki de
Yalnızlığım
Yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin
Yalnızlığım kanımsın canımsın
Sen benim çaresizliğimsin
Yalnızlığım
Bugünüm yarınım
Sen benim hüzünlerimsin
Yalnızlığım
Tek bilebildiğim sen benim
Vazgeçilmezimsin
Senin olmamı istedin
Ama belkide bir aşık gibi
inatla bunca zaman kendine sakladın
Belki de bir tohum gibi serpildin
Filizlendin ben oldun belki de
Yatağımı bile paylaşabilmek için
Benimle
öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
manzaraysa ayrılığa sıfır! işte her şey hazır..
acılarımla iki lafın belini kırdık.
yokluğunda bir kuş sütü eksik..
yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik...
yalnızlığım insanlar içinde,
arkadaşlarım aşklarım biçimde,
yara aldım bundan 2 yıl önce,
hiç susmadım, şarkı söyledim günlerce
.
.
.
teşekkürler büyüyorum sizinle