sevgili günlük,
aslında o vazoyu ben kırmıştım. Korkudan Anneme söyleyemedim. 2 yaşındaki kardeşim kırdı dedim. Evet yalan söyledim ama kardeşime kızmadı bana kesin kızardı.
Yalanın ilk adımları günlüğe böyle yansır galiba.
sevgili günlük
bugün yine çok sıkıcıydı benim için. önce üni ye uğrayıp hocalarla kavga ettim. kapıyı vurup çıktım ferrarime atlayıp istanbul turu yaptım ve akşam yemeği için adrianayı evime davet ettim. kendisi bana hayran olduğundan akşam olduğunda hemen evime geldi yemek yedik ve bu bana asılmaya başladı. ama ben adrianayı hiç güzel bulmadığım için onu reddettim ve evine gönderdim. biraz kitap okudum ve yatıp uyudum.
bugün yine hayatımdaki bütün sahtelere rağmen ve kendime rağmen gülümsedim dünyaya.
geçici sevgilerin neden peşimde olduğunu hiç bilemedim...karşıma otur sana bir şeyler anlatacağım diyene bir şey demeden karşısına oturdum.bana , senin gibi ruhunda öküz,dana, sığır ve her türlü şeyi besleyen bir insana bu hisler nasıl anlatılır ki dedi..içimden madem bu kadar öküzüm salak olmasan bana bu hisleri beslemezdin diye güldüm.. sonra yine dedim ki içimden deve ve diken ilişkisi ne kadar doğru dedim...anlattı,anlattı, anlattı bana vıcık vıcık görünen ama ona eşsiz görünen aşkını anlattı..gözlerine baktım ne kadar maviyse o kadar boşluktu bana..içimden ne kadar aptal bir insansın sen dedim... kendini küçültüyorsun gözümde dedim... sana aşık olmayan sana kötü davranan sana pislik muamelesi yapan birine bu kadar aşık olman bile itici dedim.. ama yüzüne hı hı evet dedim.. sonra ne dedim ben dedi birdenbire... ne dedin diye yüzüne malağımsı ve aptal bir ifadeyle baktım... hiç dinlemiyorsun değil mi gerçekte beni dedi... duvar gibisin karşımda ,içinde bu kadar sığır besleyen bir kadının ruhuyla yüzü bu derece birbirine zıt olur dedi.. güldüm ağlanacak halime... o anda suratına doya doya kusmak istedim onun... nasıl iğreniyordum ondan bu kadar.. bu kadar iğrenirken duvardan başka ne olabilirdim ki ona.. ve ben ondan niçin böylesine aşırı bir biçimde iğreniyordum hiç bilmedim.. tabi ki ona senden iğreniyorum ben diyemedim..biri size aşığım diye destan yazarken siz onun suratına kusamıyorsunuz genelde..gerçi ben normalde kusarım ama yapamadım işte kusamadım her şey içimde kaldı..kusamadığım için yalancıyım ben...
sen, çevrendekiler ve sen bilmesen de hayatımda gördüğüm aşık olunacak nadir kadınlardansın dediğinde bendeki kayış koptu. elimde ne varsa suratına fırlatmak istedim,iğrenme duygum en yüksek mertebeye ulaştı..ama yine öküz damgası yemeyeyim diye hı hı dedim..ve kalktım... gitmesen dedi bana yalvaran gözleriyle, nasıl öyle bakabiliyordu bana bunca yaptığım şeye rağmen..nasıl anlamadım.. gittim.. sevmediğim, yüzünü görmeyi hiç dilemediğim birinden sevda sözleri duymak kadar insana kendini kötü hissettiren bir şey yok biliyorum bu dünyada.. en kötüsü de bu sözleri söyleyen insanı anlıyormuş gibi durmak yani bir sahtekar gibi yani yalancı bir alçak gibi...
insan, doğruyu tercih ettiği zaman yargılanır olmuş bu dünyada; yanlışları, yalanları ise alkışlanır olmuş...
bugün yine hiç sevmediğim sevgilimin beni seviyor musun sorusuna "seviyorum tabi ki..." diye cevap vererek güne başladım. asıl söylemek istediğimse bir an önce ondan kaçmak isteyişime dair sözcüklerdi.
kuaförde saçını başını her saniye yaptırıp, bin türlü makyaj malzemesini yüzüne sürdüğü halde yine de "çirkin" olmaktan kurtulamayan arkadaşım nasıl olmuşum? dediğinde "güzel olmuşsun" dedim. ne yaparsan yap asla güzel olamayacak kadar iticisin ve uğraştıkça daha da iticileşiyorsun diyemedim.
sevmediğim insanlarla arkadaşlık etmeye devam edişim kendi gerizekalılığımdan mı kaynaklanıyor bilmiyorum. beni sağımdan solumdan çekiştirip görüşelim arkadaşım yemek yiyelim kahve içelim. vs.. tarzı şeyleri söyleyen, onlar aramazsa hiç aramadığım arkadaşlarıma "hiç mi bozulmuyorsunuz, sizi aramayan birini neden bu kadar arıyorsunuz, yapışık mısınız, gurursuz musunuz?" diye haykırmak istiyorum.
beş kuruş etmeyen bilgi dağarcığıyla bana bilgi veren kişilere "evet çok ilginç; anlıyorum, doğru.." şeklinde cevaplar vermektense "söylediklerinin hepsini biliyorum beynimi halletmeyi kes" şeklinde haykırmak istiyorum.
sigarayı dudaklarımın arasına aldığımda onu ezebileceğimi ve içime her kötülüğünü çekebileceğimi hissettiğim için bırakmıyorum ama bunu kimse bilmiyor.
aşkın geçici mi diyen bütün eski aşklarıma , aşık olduğumun sanıldığı her an onları aldattığımı itiraf etmek istiyorum.
unutuyorum... her şeyi, her olayı, her yüzü, her sokağı her ayrıntıyı... ama bana bir şey söylenip de hatırladın mı? diyenlere "evet hatırlamaz olur muyum" diyorum. bir konuda bir gün önce söz verdiğim birinin ertesi gün ben başkasına aynı sözü verirken bana manalı ve imalı imalı bakmasını anlayamıyorum. ta ki yanıma gelip de "dün konuşmuştuk o konuda bana söz vermiştin, aynısını bugün başkasına söyledin" diyene kadar hatırlamıyorum ve hatta daha da ileri gidiyorum bir gün evvel onunla konuştuğumu dahi hatırlamıyorum. ama tabiki biliyorum unutmadım falan diye geveleyip duruyorum...
yalancı mıyım yoksa yalanın çizdiği bir resim mi bilmiyorum. ben kendimi en çok doğru söylerken seviyorum ki bu bir yalancının günlüğü...