mevlana, tebriz sokaklarında üstadı şems'i ararken berduşun teki adresini vermiş. mevlana bunun üzerine göz kamaştıran cüppesini çıkartıp berduşun sırtına koymuş.
aman, demişler, ne yapıyorsunuz, yalan söylediği her halinden belli; öyle bir mahalle, öyle bir sokak yok tebriz'de! gülmüş mevlana:
"ben cüppemi onun yalanıyla bana kurdurttuğu hayale verdim, gerçekten şems'in yerini söyleseydi canımı verirdim!"
büyürken insana o kadar çok yalan anlatılır ki. saysan sayılmaz. karanlıktan öcü geldiği, annesinin elini sokakta tutmayan çocukların cehennemde yanacağı, tabakta bırakılan lokmaların arkamızdan ağlayacağı falan filan.
annelerimiz bizi korumak amaçlı söylerdi bu yalanları. küçük çocuk tabi durdan anlamaz sustan anlamaz. anlayacağı tek şey cezadır. onlar da kendilerinin de çocuk olduğunu unutup bir yetişkinin görevini yerine getirir ve yalan-korku imparatorluğunda bizleri yetiştirdiler.
hayata, arkadaşlığa, doğruya, yanlışa, sekse, ilişkilere ve hatta dine dair o kadar yalan söylendi ki bu yalanlar olmadan yaşayamaz olduk. çünkü o yalanlarla öğrendik abc yi. hayatı öyle tanıdık. sevgili dostum avon barksdale'ın da dediği gibi "i am a gangster and i want my corners" biz sadece yalanlarımızla mutlu küçük çocuklardık. doğru olanla kirlensin istemedik yalan dünyamız. aslında istediğimiz kendi mutlu dünyamızın yıkılmamasıydı. ona o kadar bağlandık ki. dünyamız o ya dünyamız. atıyorum ilk aşkı keşfedeceğin 14 yaşına kadar olan dünyan.
sonra bir anda her şey yıkıldı. hayat, kendi doğrularını zorla vura vura kabul ettirdi. etmek zorunda kaldık. yetiştiğimiz ev gibi değildi dışarısı. ve şimdi düşünüyorum acaba annelerimiz bize o kadar yalanı bunu bildikleri halde mi söylediler. yani bir gün onlar da hayatın doğruyu yanlışı sike sike bize öğreteceğinin farkındaydılar da sadece küçük çocuklarını korumak için daha rahat etmemiz ve etmeleri için bu yalanları bilerek mi söylediler.
kendi basit hayatlarımıza çok mu anlam veriyoruz acaba. dünya için en ufak bir önemi olmayan küçücük beyinlerimiz ve egolarımız o kadar çok ele geçirmiş ki bizi. yaşamın şifresi bu belki de. o cansız kayalardan tek hücreliler bu gizli egoları sayesinde mi evrildi acaba. fakat şu kesin ki insanlık olarak kendimizi nereye koyduysak asıl en büyük yalan bu.
ve sözlük artık biliyorum ki hayatın doğrusu tek. zamanı geldiğinde o da senin dünyanı yıkarak kendi doğrusunu sana o kadar güzel anlatıyor ki. hayran kalıp zevk almaya bakmaktan başka elinden bir şey gelmiyor. bir şey tecrübe ediyorsun ve hayata dair bildiğin her şey yıkılıyor. ne muhteşem ve ne korkunç. yaşamak bu lan sözlük. her an yeni bir şeyler öğrenmek ve her kurduğun dünyanın aslında boktan birer pembe hayal olduğunu sanmak mı? sanırım öyle
ama sözlük ben kendi çocuğuma yalan söylemeyecek. hayatın onu benim beynime tecavüz ettiği gibi etmesine izin vermeyeceğim. ona her şeyi en ince detayına kadar doğrusu neyse anlatacağım. leylek nedir bilmeyecek. öcü nedir bilmeyecek. evet belki kafası gözü yarılacak bu yüzen çok yaramaz da bir çocuk olacak fakat sözlük inan ki bedenin yarası geçiyor. ruhtaki geçmiyor. üstündeki bu yenilmişlik hissini atmak o kadar zor ki. ben ona asla yalanları anlatmayacağım. evet hayat ona da dersler verecek ben bunun önüne geçemem ama o en azından belirli bir mesafeden başlayacak. babasının kaldığı yerden.
beyinlerimize o kadar yalan sokmuşlar ki yıkıp atmak o kadar zor ki. işte bu yüzden de güzel bir yandan. yenilenmek başka bir insana evrilmek. yalanlardan başka yalanlara akmak. hayatın göreceli doğruları arasında dolaşmak. yaşamak güzel lan sözlük. ama çoktan unuturdum ben seni ah bu şarkıların gözü kör olsun.
dünyada bir insana yapılabilecek en kötü şeyin öznesi. ama daha kötüsü ve en cezayı hak edeni, bu sebeple hayatı mahvolmuş bir insanın tüm uyarılarına rağmen gözünün içine baka baka hayati bir meselede yalan söylenmesi, hayatının mahvolmuş dönemlerine geri dönmesine, yeniden doktor kapılarına düşmesine sebep olmaktır. bunun bedelini kim hangi dünyada öder bilemiyorum. (biraz aklı biraz vicdanı, biraz insafı olan herkes için kim haksızlığa uğramış, kim nasıl uyuyor, kim kimi tanıdığına ve hayatına soktuğuna pişman, kim insanlıktan nasibini almamış, bu muhasebeyi yapmak artık daha kolay.)
candan erçetin'den önce ibrahim tatlıses şarkısıdır.ne kadar ürün sahibini beğenmesek de bu şarkı her rakı masası playlistinde ilk 5 e girmesi zorunludur.
--spoiler--
Yalnız kendine inkarın
Sadece senden kaçarsın
Halin ele verir anlamazsın
Yok, halin saf değil
Niyetin başka başka güzel
Yok, halin saf değil
Niyetin başka başka güzel
--spoiler--
güzel bir athena şarkısı
çocukluğumuzda pinokyo ile eşleştirdiğimiz bir kavramdır. büyüdükçe işin boyutları büyür, ciddileşir. sevgiliniz pembe yalanlar başlığı altında yalanlar söyler ama siz hepsini bilirsiniz sadece yüzgöz olmamak için bildiğinizi demezsiniz.
yalnız kendine inkarın...
kimseye değil kahpe düzene elde ettiğin kar'ın..
sadece senden değil, acı bu belki de.. benden de elbet kaçarsın..
ama bir bilsen 7 düvel üstüme gelse, dillerin göğsüme damla damla damlayan inadına yakıcı kaynar su olsa..
sensin yine benim hünkar'ım..
başın dara düşse, boynun bir daha dik duramayak olsa da..
çığlıkların dört nala gelen bir yankı da olsa..
hani olmayacak dediğin bütün kötülükler benliğinde hüküm bile sürse..
bulmak istediğinde o gün olacağım yürek kar'ın..
dip not : mısralarımı çalarsanız, duygularıma hakaret edersiniz.. hakaret etmek isterseniz yüzüme buyrunuz.. ama duygularıma asla!
mide bulandırır. gerçek anlamda.
sinirlere dokunduğu için deyim anlamı aşıp, gerçek anımlamıyla bütünleşir. bütün gün boyunca yer bitirir sizi. açsınızdır, ama ağzınıza atıcağınız her lokmada aklınızda belirir.. kare kare, kelime kelime.. öğürmeye bağlarsınız. yıpratıcı.
mideyi zorlattırıcı, içini birileri tırnaklıyor gibi..
derken bi minik çıkar karşınıza, 2-3 laf eder. içinizdeki güzel tanımlamayı yapar. ağlama kusma derken rahatlarsınız.
boşa dememişler paşam, akıl yaşta değil baştadır diye!
doğrularla başa çıkamayacağını bildiğiniz kimselere söylenendir.
bazen kendi kendimize söylediğimiz , mutsuzluğumuzun azalmasına sebep olan kandırmacadır.bir o yana bir bu yana sallanırken kulağımıza rüzgarla fısıldanan sahte bir şarkıdır...
o olmadan yaşanılmaz olur zaman içinde çünkü kurduğunuz hayatın temelinde de yine o vardır. onu çıkardığınızdaysa hiçbir şey kalır elinizde... yalan, yalancı suratların yalancı dudaklarına dokunmaktan zevk alır. "elimi tutan kimselerin hepsi gerçek bir yalandı" diyen bir kadının yazdığı şiirin son kelimesidir..