bindokuzyüz bilmemkaçlarda yayınlanmaya başlamış, beni hiç alakadar etmez. doksanlı yıllarda çocuk olmuş birisi olarak hayatımda pembe dizinin tanımını bana yapan ve o yıllarda bir erkek çocuk olarak pembe dizilerden nefret etme sebeplerini arka arkaya sıralayan manyak uzun dizidir bu. orta okul, lise hiç fark etmedi. annem her sene bu lanet şeyi izledi. bir de neden bunu hala izliyorsun deyince; " ben bunu taa kardeşin doğduğundan beri izliyorum. hey yavrum heeey!" * cevabı ile beni daha da tarumar etti. o izledi ben küfrettim. o izledi ben...
hala aklımda bütün karakterleri. insanı en çok gaza getiren, hiç unutmamasını sağlayan şey ne diye soracak olursanız direkt cevap budur; "nefret", o yüzdendir ki beynime kazındı dizideki kaypak hayatlı şerefsizler! hepsinin isminin yazılışını bilemiycem ayrı ayrı ama okunuşunu bilirim. mesela abbott şirketi vardı. başında john vardı, oğlu jack ve kendinden genç, garip yürüyüşlü karısı jill mi ne.
john salağın tekiydi, hep arkasından iş çevirirlerdi, kimisi şirketi toptan zimmetine geçirmeye çalışır, kimisi para araklar, kimisi karısını araklar... en son bu salak duyardı bütün olayları, üzülürdü falan, sonra baba tripleri, saf işte... napsın...
en çok bu saf adama üzülürdüm, zoraki izlediğim zamanlarda.
jack vardı. bu adamı hep yavuz sultan selim'e benzetirim. babasını pasif olarak görüp sonradan tahta çıkacak birisi düşün. işte jack bu. küpesi falan yoktu ama pek de acımazdı kimseye. gerekirse icabına bakardı, sokaklarda süründürürdü cenova kentinde... hey gidi jack heyy...
victor vardı sonra. garip adamın biriydi. zengin biri düşün, kim dara düşse bunun kucağına düşüyor aynı zamanda. aslında adam özünde iyi biriydi ama çok da pislik yaptı zamanında unutmam o kötülükleri! son bölümlerde bi tane kör kadın bulmuştu, onunla evlendi, hacca gitti. umreye'de niyeti vardı ama gitti mi bilemem. ben o ara üniversiteyi kazanmıştım.
victor'un ilk karısı vardı nicky mi neydi sarışın afet bi kadındı zamanında, ama dizi 100 sene sürdüğü için gözümün önünde yaşlandı, liseye geçtiğimde pörsümüştü. mihrap da gitti anlayacağın. bir de bunların bir kızı vardı victoria, işte o tam bi taştı. bi de kocası vardı ryan mı ne? bunların seks hayatında sorunlar vardı. kızda vaginismus vardı kesin, bi tanısını koyamadılar koca cenova kentinde! ben dedim türk hekimlerine emanet edin diye...
ketrin vardı, zengin moruk karı. bi de hizmetçisi. bunlar da işte her bok sonradan müdahil olan 2 tip. para var, pul var gerisi yok anlayacağın. bunları pek sevmemişler, dışlamışlar sanki. hatta bi kere ketrin'i aralarına alıp "piç piç piç" diye dalga geçtiklerini gördüm... ya da belki karıştırıyorumdur...
nina vardı. bunu çok anlatırım da özetliyim size. bu kız baştan kahpenin tekiydi, sonra bi evlend falan çocuk sahibi olunca evinin kadını çocuklarının anası oldu. düzeldi, takdir ettim. benden tam not aldı.
cricket mı ne vardı. güzel kızdı bu. sarışın bomba, tam afet. bu da kırılgan, güzel ama başı beladan kurtulmayan avukat kızı oynuyordu. sevgilisi de ricky mi neydi. adam rock yıldızı. görsen aynı elvis çakması. bunlar bir dargın bir barışık, gidip dururlardı. biz de mal gibi izlerdik, hatta izletilirdik, cebren ve hile ile...
bu dizi kadar illet dizi dünyaya bir daha gelemez arkadaşlar. 2 insanın efendi gibi konuşması, yalanım varsa şerefsizim, 5 bölüm sürer mi a.k ya! sonra neden 21323 senedir bu dizi devam ediyor derler. işte bu yüzden... adamlar özürlü! konuşamıyor bir bölümde, geninde yok! dizide o kadar adam var ki, yetmiyor süre. en kıytırık karakterin, hizmetçisinin eski sevgilisiyle olan seks hayatını irdelersen 12 bölümde bitmez o dizi!
bu satırları yazarken, bunları bana yazma fırsatını veren mi diyeyim, bu şanssızlığı bana yaşatan mı diyeyim, işte o kişi olan sevgili annem diğer odada yemek yapıp dizilerini takip etmekte ve ben içimde kalmış bu derin yalan rüzgarı çelişkisi ile henüz başedemedim gördüğünüz gibi. ona suç buluyor falan değilim ama ne diyeyim onu da bilemiyorum. bir erkek yalan rüzgarı hakkında nasıl bu kadar konuşup yazabilir dersen, onu ben de anlamadım... bu entry neden bu kadar uzun oldu onu da çözemedim... vay a.k sayın seyirciler!
yalan rüzgarı dizisini aratmayan bir dizi bölümü yazıyorum size:
şimdi ayrı iki çiftin geçirdiği ayrı yazın ardıdan dan dan dan...
A:-benim hayatıma kimse girmedi, aslında girmek istedi ama ben istemedim bütün yazımı seni düşünerek geçirdim.
G:-bundan eminim.
bu arada herşey çok güzel devam etmektedir...
ve ve ve yine ayrılırlar...karşılaşırlar ve sohbete başlarlar..
A:-benim hayatımda ayşe die ankaralı bir kadın var..
G:-benim hayatımdaki ismi biliyorsun zaten.
ve komedi başlar
G:-bana yalan söyledin......hadi anlat söylediğin yalanları..
A:-peki aslında ben yazın aylin adında bir doktorla bereberdim.tatilide onunla geçirdim. sen hayatıma tekrar girdiğinde hem aylinle hem ayşeyle hem de seninle birlikteydim.( o yüzden 3 kadar telefon taşiyordu).bide içimde kalmasın ayşe merzifonlu...sık sık gidip görüşüyordum.yani sadece 1 defa buluştum da kocaman bir yalandı.farkındayım adi herifin tekiyim.
G:-sen sadece midesizsin gerisini sittir et gitsin...
-son-
türk tv tarihi kendi yalan rüzgarlarını çekmeden önce baba işten gelince, ninja kaplumbağalardan sonra seyredilen dizidir. ketrın çenslır ı olsun, eşli si olsun, eşilinin kızı viktorya olsun, cek ebıt olsun, hizmetçi ester olsun sevilerek izlenirdi.
çocukluğumu zikip atan dizidir bu, herkes power rangers izlerken ben victorun maceralarını seyrediyordum, reva mı lan bu. belki bende bu gün acayip davranış bozuklukları mevcut ise bu dizi yüzündendir.
bu dizi yayınlanırken ben ilkokula gitmiyordum muhtemelen ama victor neoman diye bir hıyar vardı dizide, ne kadar kadın varsa hepsiyle yatmayı bırak evlenmişti. hatta birkaçıyla birden fazla evlenip boşanmıştı.
1988'de trt'de yayınlanmaya başlanan dizi. zenginler de ağlar bitince başladı bu. Zenginler de ağlar kadar ağlak değildi yalnız. Okuldan gelince soğuk kış günlerinde pırasa yediğimiz günleri hatırlatır bana. saat 18.00'de yayınlanırdı.
Burada en çok aklıma gelenler Lauren fenmore, paul nevman, Viktor, nick, victoria, Ashley Abbot, John abbot, Jack abbot, Cricket, Danny, Catharine Chandler, Ester, shawn'dır.
Ha bir de nasıl unutulur ki Jill. Aslında jill'i oynayan aktör değişmişti bir ara ve yeni gelen jil her zaman bana eskisini aratmıştır. Neden derseniz:
Eski Jill'in Bembeyaz yüzünde kırmızı ve parlak ruju sürüp sinirlendiğinde o dudaklarını büzmesi onu tam bir kötü karakter yapıyordu. Cadalozluk o jill'e yakışıyordu, yerine gelene değil. Bir de bu Jill Catharine Chandler'la hiç anlaşamazdı. Genç bir oğlan vardı. Catharine Chandler onu evine almıştı. Kocamın oğlu diye miydi neydi ama oğlan Jill'in mi oğluydu ama bunlar benim hayal ürünüm olabilir. çünkü ilerleyen bölümlerde jill, Catharine Chandler'ın kızı mı ne çıkıyormuş. E o zaman bu akrabalık ilişkileri de çürür. Aynı adam olmadığı sürece. SAnırım Catharine Chandler eşinin ölümü üzerine eşinin çocuğunu onun yadigarı olarak görüp sevip bağrına basmak istiyordu. Catharine Chandler, Jill'den bu çocuğu uzak tutuyordu. Çocuk diyorum ama bildiğin liseli veya üniversiteli genç.
Bir ester vardı. Catharine Chandler'ın hizmetçisi. KAdın bu hizmetçiyi çok aşağılardı ama hizmetçi onu çok severdi. aslında kadın da onu severdi ama sevgisi göstermezdi. taş kalpliydi bu oğlan işte onun taş kalbini pamuk yaptı.
Bir de paul, lauren ve shawn'ın aşk üçgeni vardı. Paul ve lauren boşanmak üzere olan bir çiftti. shawn da lauren'ı kandırarak onun aşığı olan bir genç. kötü bir karakterdi. paul polis miydi neydi? Bunlar boşanacak ama birbirlerini sevdiklerinin farkında değiller. hem shawn bunları ayırmak için sürekli entrikalar çeviriyor. e boşuna yalan rüzgarı değil adı. her neyse. bu olayın çözümü anneannem ve annenmin "Anaaaa, tü tü tü!" gibi ünlemleri eşliğinde oldu. Shaw bu salak, laftan anlamaz lauren'ı bir meazara gömdü. onu oradan paul kurtardı ve sonsuza kadar mutlu mesut yaşadılar. shaw öldü tabi.
Abbot bir parfüm şirketiydi. Ashley'nin parfümleri koklayıp test erttiğini hatırlarım. Jack vardı, ashley'nin kardeşi. Ailenin yaramaz oğlu, yüz karası. Bu da değişti Jil gibi. Sarı saçlı, kel olmaya yaklaşmış, mavi gözlü biriyken birden esmer, yine mavi veya yeşil gözlü, gür saçlı birine dönüşütü. Sürekli babasının arkadasından iş çevirirdi. John da baba yüreği işte n'apsın, affederdi.
Bu jack'ın Victor'un karısı Nicky'le bir ilişkisi mi ne olduydu ya da başka bir sebepten victor'la kanlı bıçaklıydılar. Jill de abbot şirketinde çalışıyordu. John'la evlenmişti galiba. Şirketi ele geçirmek istiyordu. Herkesin sevmedi tek kişiydi dizide.
Nina vardı. Dudakları hep uçuklu muydu, kuru muydu neydi? Bir ruj süremediler kızın dudaklarına. Acırdım kıza. BU Catharine Chandler'ın kanatları altına aldığı çocuktan bir bebeği oluyordu. Sokak kızı gibi bir şeydi ama sonradan iyi bir kişiye döndü. çocuğunun babasına aşık oldu.
Catharine Chandler ve jill o bebeğin babası ölünce bebeğin peşine düşüyorlardı. Nina ise çocuğuna sahip çıkmaya çalışıyordu.
Bu diziden benim öğrendiğim tek şey şu sahnedendir:
Ashley kumsalda güneşlenirken yanına bir yakışıklı gelir (Galiba sonra evleniyor o yakışıklıyla. Adama kötü insandan iyi insanda dönüyor. Jill'in sözünü dinleyip entrikalar çevirmekten bir süre sonra vazgeçiyor. NEyse çok uzattım aklıma geldikçe yazıyorum.) Adama bekar olduğunu söylüyor. Ashley'de akıllı kadın. Adamın parmağındaki yüzük izini göstererek onun oltasına gelmediğini uygun bir dille söylüyor. Adam eline baktığında güneşten bronzlaşmış elindeki yüzük izini görüyor.
Neymiş Efendim? Bir sahilde bir adam size yaklaştığında yüzük izinin olup olmadığına bakarak onun medeni halinde bilgiler elde edebilirmişsiniz.
NOT: Gece gece bunları yazdırdın bana yalan rüzgarı. hem de bunca yıldan sonra. helal sana.
1973'te başlamıştır.zannedildiği gibi 90lar değil. baş karakterler ; victor, paul gibi isimler 35 yıldır devam ediyor dizide.
adamlar bildiğin memur.emekli olmak istemiyorlar diretiyorlar gibi. http://www.imdb.com/title/tt0069658/?ref_=fn_al_tt_1
uzun zaman önce galiba show tv de yayınlanırdı bu dizi.. o zamanlar 7 8 yaşlarındaydım veya daha küçük.. acayip bir diziydi bu.. hatırladığım en eski anılarımdan biri bu dizi..
Pembe dizilerin türkiyede sektörleşmesini sağlayan ilk dizilerdendir. Şu an bıkmadan izlenen akşam dizileri işte bu pembe dizilerin ürünüdur.
Ana tema hep bellidir. iki aşık.
Aşklarını zor yaşaar,
Ayrilirlar kavusurlar,
Biraz öpüşme sahnesi,
Çifti ayırmaya çalışan kötu insanlar
ve mutlu son.
Çocukluğumda böyle bir dizi vardı. Dizi sektörünün şimdiki gibi gelişmediği ülkemizde, bir dönem hemen hemen bütün hanımların seyrettiği bir diziydi hatırladığım kadarıyla.
Okuldan eve geldiğimde, babaannem ve annem agzi acik izlerlerdi.. bi bu bi de cesur ve guzel vardi..
Daha sonraki donemlerde thalia damga vurdu, rosalinda, marimar falan bildigin kanser ediyordu okuldan geldigimde.
Hayır bir de merak da ediyordum, acaba simdi nolcak falan diye..
Esir alıyor bu sacma diziler adami.