inanılmaz yakışıklı, son derece çekici olduğunuz için kızların sizi ulaşılmaz zannetmesine yol açar. mesela ben ne zaman bir kıza asılsam "bi siktirgit buradan ya, allahın öküzü" der bana. peki neden? çünkü hanım kızımız delice yakışıklılığımdan ürkmüştür haliyle özgüveni de bitmiştir o an. geçen akşam bir barda tüm ihtişamımla bir hatuna yanaşıp onunla sevişmek istediğimi beyan ettiğim an kız mutlulukla gülerek "sana vereceğime çalı çırpıya sürterim lan şebek" dedi bana, sevincinden ne diyeceğini bilemedi yani kızcağız. işte böyle dostlar. siz siz olun benim gibi insan güzellerine özenmeyin, zor iştir yakışıklı ve cazibeli olmak.
fazlasıyla çoktur. sadece bugün başıma gelen bir olayı anlatarak tipli olmanın ne denli yorucu bir şey olduğunu paylaşmak isterim.
her zamanki gibi sabah saat 14.30 da uykudan kalkmıştım. güzelce bir duşumu alıp muhabbet kuşum zall 'a yemini verdim. kapıdan çıkarken '' kuki pipini öpim, kuki pipini öpim, kuki kuki '' diye bağırıyordu. bunu zall'a ben öğretmemiştim. sanırım sürekli önünde kurulandığım için içinden geldiği gibi davranıyordu. tipini siktimin kuşu beni hep neşelendirirdi.
çıktım dışarı. parayı kıyıp aldığım güneş gözlüklerini kulağıma takıp doğru semt pazarına gittim. hava inanılmaz sıcak olduğundan üstümde sadece siyah bir atlet ve altta penisimi belli eden gri bir eşofman vardı. girdim pazara.
pazara girdiğimde balıkçı palamutu sıvazlıyordu.
yakışıklı olmanın dezavantajını daha pazara girer girmez yaşıyordum. balıkçı alt dudağını ısırıyor ve sağ elinle tuttuğu palamutu sol eline şak şak diye vurarak bana bakıyordu. anlam veremedim balıkçıya ve biraz yeşillik almak için kıvırcık satan tezgaha geldim. çok sevdiğim maydanoz demetini tezgahtara uzatırken yanımda dikilen kadın marulu ağzına götürmüş ihihihi diye gülüyordu. ne oldu dedim. kaş işaretiyle pipimi gösterdi. ya bırakın bu işleri deyip meyve satılan yere gittim.
amaçları neydi bunların?
oradaki teyzenin de beni görünce şaftı dağılmaya başladı. gözlerime bakıyor; '' şeftalim çok sulu gelll, yalvarırım gel, nolur gell '' diye bağırıyordu. tanrım, belki bu gözlüklerin suçu olabilirdi. çıkardım gözlüğü ve vavvv diye bu uğultu oluştu. kafamı çaprazıma doğru çevirdiğimde domates seçen karıların bana doğru bakıp domatesleri elleriyle patlattıklarını gördüm. tanrım, baktıkça testislerim acıyordu. vıcık vıcık hızlı hızlı sıkıp duruyorlardı. hemen uzaklaşıp karpuzcuya gittim. kurtulmalıydım oradan. dayı bana bi karpuz ver, çıkayım şu pazardan dedim. adam beni görünce karpuzu göt tutar gibi iki eliyle kavradı ve şlak şlak diye vurarak sana bunu vereyim mi yeğen bu harika dedi. korkuyordum artık. suç muydu bu kadar yakışıklı olmak diye düşündüm. hem erkekler, hem kadınlar hepsi bana sahip olmak istiyordu.
zabıta geldi. jopunu sıvazlamaya başladı. ortadaki tezgahlara kaldırın bunları dedi.. herkes bir şey kaldırıyordu, herkese bir şeyler oluyordu.
koşarak uzaklaştım ve her hafta yaşadığım bu ruhani çöküntüyle eve girdim.
eve girdiğimde zall pipini öpim kuki dedi. gel ulan dedim.
yakışıklı olmanın en önemli dezavantajı zampara zannedilmektir.çoğu kadın zampara sevse de kırk yılın başı huzur arayan bi kızdan hoşlandığınızda tanışmak için bile bin tane zorluk çıkarır tanışamazsın,
tanışsan konuşmaz ilşkisi var mı yok mu anlayamazsın.
sana ilgisi var mı yok mu onu hiç anlayamazsın.
toslarım diye üzerine gitmezsin.bu sefer tipine güveniyor kendini geri çekiyor derler.ulan ne alakası var ben nerden biliyim sevgilin var mı yok mu, bana ilgin var mı yok mu odun!
tipsiz kekeşin biri gelir gözünüzün önünde alır götürür."gulp" diye yutkunursunuz.üstüne bir de "eabi ne hanzolar ne kızlar götürüyor sende bu tip varken nasıl bulamıyosun" derler. küfür gibi gelir.
diğer elemanların "kesim top olum bu" veya "ben bunu gördüm bütün kızlara sulanıyo ipnetor" gibi laflarına maruz kalan Allah vergisi yakışıklılığı olan garip arkadaş