Okul sıralarından beri ayrılmadığımız çok sevdiğim kardeşim dediğim insanın nikah şahidim olur musun demesine hem şaşırmış hem de çok mutlu olmuştum.
Çok uzaklara gelin etmek biraz üzdü ama eşiyle çok mutlu olduğunu gördükçe iyi ki böyle güzel bir mutluluğa şahitlik yapmışım diyorum.
Böyle güzelliği ve mutluluğu herkes yaşasın.
Benimki bana geldiğinde evliydi dermişim, şakaydı. Sadece ‘hayattaki tek dileğim onunla aynı yatak odasında aynı yastıkta ölmek’ dediği bir sevgilisi vardı. O zaman çok abartılı ve rasyonel bir istek gibi gelmişti bu bana. Aradan 6 yıl geçti. Bu 6 yıl içinde nişanlandı, evlendi, hamile kaldı, doğurdu ve büyüttü. Bunların hepsini yaparken de okudu. Bu sayede bana tamamen yabancı tek bir insanın üç farklı kişilikte arkadaşım oluşunu izledim. Arada dalga geçiyorum ‘Nasrettin hocanın kazanı gibisin. Bir tane verdik üç aldık’ diye.
Onlar sayesinde yaşam çizgisinin herkeste farklı olduğunu ve bu farklılığın ne kadar ürkütücü gözükse de aslında o kadar da ürkütücü olmayabileceğini öğrendim.
Çoğu zaman onun evli ve çocuklu olduğunu unutuyoruz. Kendisi de unutuyor biz de. Sonra kafede otururken bir çocuk, annesi ve teyzeleri şeklinde oturduğumuzu fark ediyorum. Hep olduğum abla profili zaman çizgisinin hızlı gitmesi yüzünden yerini teyzeliğe bırakıyor.
Bugün gözümün önünde yaklaşık 7-8 sene evvel internetten aldığımız lazerle sigara yakmaya çalışırken disipline gitmek, yaklaşık beş katımız olan rakip tribüne yumurta atmak, okulda devamsızlığımız olmamasına rağmen okula gitmemek için satranç turnuvası uydurup okuldan izin almak gibi sadece yapmak için yaptığımız türlü saçmalıklar gözümün önünden geçerken arkadaşım bildiğin evlendi.
Sanırım her zaman çocuk hissedeceğim asla ruhum yaşlanmayacak.
artık gecenin bir vakti evli olduğunu unutmuş bir şekilde dostunuzu arayıp "kanka hadi gidiyoruz" dediğinizde "oğlum ben evlendim unuttun mu, çaya gel sen sonra olmaz mı?" sözlerini duymanıza sebep olacak olay.
2 yakın dost, peşpeşe gelen 2 evlilik ve kaybettiğimi sandığımla kilometrelerce ötesinde hala yapılan geyikler , izletilen videolar , uzun uzun dertleşmeler , damara bağlamalar , sonra kahkahalar. Hep yanımda olduğunu sandığımla , kapı komşumla ,ne düğünüme ne cenazeme, diye kapatılan son telefon.. Evlilik arkadaşlığı öldürmüyor, sahte dostluklar ölümü tercih ediyor , ikiside dost ikiside evli Mutlu , peki ben , bende mutluyum , ara ara uyuyorum sonra işe gidiyorum , bazen birine güvenmek istiyorum , sonra üzülüyorum vs vs ..
mutluluktan beni günde 20 kez arasanda, her gün yeni bir "acaba" ile kafa ütülesen de çok seviyorum ikinizide. yani şu okuldan mezun olup ilişkisini mutlu sona kavuşturan ilk çift olacaksınız. ilk gününüzü hatırlıyorum. bizim oğlan yanımda, sen de kantinin köşesinde.
-bu sefer kesin aşık oldum(okulun 2inci haftası, damat bey her gün 2 kere aşık oluyor)
-üf git be başlama yine, önüne bak.
-nasıl güzel kızım şuna bak
-kim la hangisi kırmızılı mı?
-he, gülüşe bak ya
-yan komşu o benim, iyi kız.
ve olaylar gelişir. tanıştırmalar filan. şimdi öyle sevdim ki ikinizi de kız tarafımı olsam oğlan tarafımı bilmiyorum. kız istemede kız tarafıydım. düğünde oğlan tarafı olasım var.
hayalleriniz geleceğiniz olsun, kızıl kafa. bu yazıyı size yazdım. okuyunca nasılsa arayacaksın, arama uyuyacağım ben.
çok kısa bir süre sonra, prenses elbisesi giyeceksin; prensin yanına oturacaksın.
"ayağına bas" diye seslenecekler her ikinize de.
ikiniz de sakın basmayın, olur mu?
birbirinizin elini tutun bunun yerine.
hayat, beraber yürüyen insanların,
zaman zaman birbirinin ayaklarına bastığı bir yol zaten.
birbirinizin elini tutarsanız, düşmezsiniz.
senden güzel bir kızın,
prensinden yakışıklı bir oğlun olsun.**
hepsinden önemlisi, mutlu, huzurlu bir hayatınız olsun.
'ben seninnn kulun muyummm beni sen mi yaratınnnn?'
bilmezdim ben bu arabeskin en damar yerinden kopup gelmiş şarkıyı. ta ki 4 sene boyuncak yaklaşık 150 kere paylaşırken yataklarımızı her gece hadi her gece olmasa da ortalamaya vurursak 2 gecede bir gözlerini kapatıp öyle içten içe aramızdan birisi söyleyene kadar.
aramızdan birinin düğününün beni bu kadar duygulandıracağını da bilmezdim, senelerce bilmem kaç kez yaptığımız planların ortasında halay çekerken kendimi bulmak beni bu kadar sarstı galiba.
tüm kalbinle sevinsen de, eğer senin bir sevgilin yoksa ve olmayacak gibiyse, kendine psikolojik işkence etmeye başlayacağın sürecin ilk adımlarını teşkil etmektedir.
tam 6 sene önce... dün gibi hatırlıyorum ilişkilerinin başlamasını.. oğlanın elinde güllerle kapısına dayandığı, kızın mutluluktan havalarda uçarak gelip bize anlattığı zamanları..fotoğraflarından cd yapıp, slayt hazırlayıp arkasına fon müziği koyan sevgilisinin videosunu izleyip "öff kıro bu ya" diyen de bizdik, ilk öpüşmelerine şahit olan da..kızımız biraz duygusuzdu kova burcu olduğundan. hep erkek tarafı çabalardı.o güler geçerdi. şimdi ise beraber büyüttükleri koca bir aşk ve bir nikah daveti... aslında evleneceklerini en başından beri bilsen de, insan yine de şaşırıyor.. belki biraz da kıskanıyor.. bir kendisine bakıyor, bir arkadaşına bakıyor. bir yerde yeni kurulan bir yuva görürken, diğer tarafta yıkık dökük bir virane görüp, acıyor haline.. gözlerine yaşlar hücum ederken, içine atıp, o düğünde tüm ışığıyla gülümsüyor..