umut sarı kayanın çok güzel açıkladığı bu olguyu;
- 'Yakışıklı ne acayip di mi? ben de yürüyorum, o da yürüyor. Ağzı var yemek yiyor, eli filan da var, aynı benim gibi. Düşününce totalde aynıyız. ama o yakışıklı. Birşey yapmasına gerek yok, dursa yeter. Ağzını açtığı zaman herkes onu dinler, saçmalama kredisi sonsuzdur. Senin bir tip yakışan saçın vardır, onun hepsidir. Kazıt o saçını senin çıksın topatan kavunu gibi kafan ortaya, o ise yine yakışıklı.Bir de bu durumun farkında değil gibi orospu çocuğu, ben ise hayatım boyunca bir jöleden çok şey bekledim.'
bu tabirin neresinde olduğuna insanların çoğu zaman karar veremediği olgudur.
ulan aynaya bakıyorsun öyle hiçte yakışıklı falan gelmez suratın sana, ve sende kendini ona göre ayarlarsın, götün kalkık dolaşmazsın, ayağını yorganına göre uzatırsın bir anlamda.
taaaki işte o yaşlı hanım teyzelerden biri gelip "aaaa mübeccel hanımcığım; oğlunda çok yakışıklıymış" diyene kadar.
sonra kendine bir özgüven gelir dışarı çıkar ilk gördüğün kıza bakarsın, kızın sana bakması bir yana, senin dünyada varolduğundan haberi bile yoktur.
eee sikerim böyle tespiti der ikilmelerinle bocalarsın.
erkekler tarafından çok sevilmemek, tehlike olarak görülmek. kızların sözde arkadaşça yakınlaşmalarına bıyık altından gülmek. yine de salağa yatmak. eğlencelidir aslında. ha bir de asla "ben yakışıklıyım" diyememektir.
sanıldığı kadar kolay olmayan durumdur. Kızların türlü dedikodusuna katlanman gereken durumdur. Hele hem yakışıklı hem karizmatiksen eyvah eyvah. Çok zor iş.
ben oldum bunu. 35 kilo verdim, deri ceket falan aldım, siyah gömlek giydim vs. kesenler oldu, beğendiğini söyleyenler, ima edenler falan oldu. anlamadım yani. suratım aynı surat, lafım aynı laf...e hadi kilo verdik falan da bi insanın sıfatı bi yılda bu kadar değişebilir mi?