yahudilerin dramatizasyon yeteneği öyle bir diskür ki, kendi kendini onaylıyor onun altında yazınca da yanılsama devam ediyor. sanki öyle bir şey varmış gibi.
halbuki yok.
yahudilerin dramatizasyon yeteneği, bütün yahudi soykırımını anlatan filmler oscar ödülü alsalar, taşanlar cannes film festivalinde alkışa boğulsalar, ondan beride kalanlar istanbul film festivalinde kırmızı halı üstünde devinseler gene olmayacak.
dolayısıyla, yahudilerin dramatizasyon yeteneğini ispat etmenin tek ve yek yolu ırkçı argümanları kabul etmek olacağından mümkünatsız çaba, oscar ile, tvde gösterilen film sayısıyla olur hale getirilemiyor.
getirilemiyor ama zihinlerin gerisindeki soru net geliyor "dünyada onlarca soykırım var neden o zaman yahudi soykırımı?"
ilk cevap en basiti, neden olmasın?
yahudi soykırımı hakkında film yapmanın bir mahsuru yok. yahudi soykırımı hakkında film yapılabiliyor. yahudi soykırımı hakkındaki filmleri tercih eden insanlar varsa, bu konuda hakkında senaryo yazan senaristler, bu filme para yatıran yatırımcılar, bu filmi yayınlayan kuruluşlar varsa bu filmler sinema ekranlarından seyirci ile buluşabiliyor. bunun ne gibi bir sorunu var? yahudi soykırımı hakkında bilgi edinmek, böyle filmler izlemek mi sorun oluyor?
pianist filmini izliyoruz, schindler's list filmini izliyoruz, la vie est belle filmini izliyoruz, gözlerimiz sulanıyor. insanın insana yaptıkları karşısında nutkumuz tutuluyor. arkadaşlarımıza filmleri tavsiye ediyoruz, dvdlerini alıp evimizin bir köşesine koyuyor, posterlerini duvara asıyoruz, hassasız, duyguluyuz öfkeleniyoruz. ancak bu filmler bundan ibaret değildir, bu filmler faşist bir dönem içerisinde, totaliter bir ideolojinin kendi egemenliğini kurduğu insanlara karşı uyguladığı amansız ve haksız tahakkümü de bizlere göstermektedir.
şurası çok net, bu filmler bizlere yalnız yahudi soykırımı anlatmıyorlar. bu filmler bize, subjektif kıstaslar hasebiyle bilimsel gerçeklerle ve akılcılıkla bağını koparmış, kendi yarattığı ideolojik düsturlar içerisinde kendi insanlarına ve genel olarak tüm insanlığa karşı amansız bir baskı uygulayan bir sistemi anlatıyorlar.
bu filmler bize yalnız ölen yahudi çocuklarını ve öldüren ss subaylarını değil, ölen insanları, öldüren insanları ve ölenle, öldürenin bu yapı içine girmesine neden olan atmosferi, totaliter devlet sistemini, devletin ve iktidarın böyle militer, insanlıktan uzak ellere geçtiği durumlarda insanlığa ne gibi acılar çektirebileceğini de gösteriyorlar.
sadece ölene yahudi diye bakarsanız, yahudi kavramına takılmış fenomeninizde es geçtiğiniz nokta, totaliter devlet ile insan arasındaki hürriyet ve varoluş mücadelesi, kaybettiğiniz de nasıl bir sosyal düzen sorusu eşleniğinde bulmanız gereken cevap olur.
bu durumda ruanda'da olsa, bosna'da olsa değişmez.
eğer bunu bir film verebiliyorsa ve bunu yahudi soykırımı sahnesinde becerebiliyorsa, sorum şu, bu neden yapılmasın?
ama başka nedenler de var.
sahne yahudi soykırımı olarak genelde seçilmektedir çünkü (caponsever'e de selam ederek) yahudi soykırımı, aydınlanmanın başladığı ve medeniyetin en ileri seviyede olduğu, dönem içerisinde insan haklarının en fazla bulunduğu, demokrasi ve insan hakları fikirlerinin özgürlükçülükle beraber çağladığı bir kıtada, bu kıta içindeki insanların gözü önünde ve aktif katılımıyla işlenmiş bir insanlık suçudur. travma buradadır.
zuluların, zulu olmakla yamyamlık yapması, yamyaklık tek başına kötü olsa dahi, benzer bir travmayı bize veremez zira zuluların içinde bulunduğu sosyal çevresel atmosfer buna uygundur.
halbuki, aydınlanmın beşiğinde milyonlarca insanı fabrikalarda yakarsanız, endüstriyel yöntemlerle öldürürseniz ve bunu insanların gözünün içine baka baka yaparsanız bu durumun uyumsuzluğu büyük travma yaratır, insanın kendisini sorgulatır.
bir başka neden daha var,
avrupa devletleri ve amerika birleşik devletleri ekonomik ve sanayi olarak en gelişmiş devletler olduklarından, daha fazla kaynağa sahiptirler ve kaynakların kullanımında bu ülke pazarları içerisindeki üreticiler bir seçilim metodu olarak tüketiciye daha uygun ürün imal edebilirler. yani amerikalı bir sinemacının soykırım hakkında bir film çekmesi böyle doğal sebeplerle çinli bir sinemacıya göre daha olasıdır.
ama şunu net ve yek olarak soruyorum, ne sakıncası var yahudi soykırımı hakkında film çekilmesinin?
ne mahsuru var?
"e hep de yahudiler şekerim" diyince gelebilecek bir marjinallik ve aykırı düşünen insan estetiğine geçmek gibi egosantrik bir faydayı yok etmesi haricinde, ne gibi bir real mahsur sunuluyor bu poshlust , ölümüne klişe lafları etmek için belli değil.
"yahudiler de böyleler işte" diyerek insanlara hakaret ettiğinin farkına varmayan, koca bir insan grubunu aşağılamaktan zerre çekince duymayan insanların marjinalliği ise gözümde değersizdir.
zira sıkılıyorum, içim kalkıyor. çünkü biliyorum ki insanlara hakaret etmeden, ırkçılık yapmadan da marjinal olunabiliyor, bir de öyle denensin.