DNA ' nın çift sarmalı tarafından biçimlendirilen bir genetik bağ, karmaşık Yahudi tarihi kilimine yeni bir ilmek olarak ekleniyor. Yahudi çalışmaları yapan uzmanlara göre bu yeni DNA bilgisi, tarihçilerin üzerinde durmak için pek vakit bulamadıkları fakat tarihi verilerle uzlaşan, Yahudi tarihine ilişkin farklı bir açılımı gündeme getirmektedir.
Biri iki sene önce, diğeri bu ay içinde yayımlanan iki çalışmanın neticesinde ortaya konan genetik resim, Yahudi toplumlarını kuran erkek ve kadınların şaşırtıcı bir biçimde farklı bir genetik geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.
Arizona Üniversitesi ' nden Dr. Michael Hammer tarafından yönetilen ilk çalışmada, erkeğe ait Y kromozomu üzerine yapılan analizler, yedi topluluktan Yahudi erkeklerin birbirleriyle ve günümüz Suriye ve Filistin halklarıyla akraba olduğunu fakat ev sahibi topluluklarla bağının olmadığını göstermektedir.
Bulgular, toplulukları kuran Yahudi erkeklerin soylarının Araplar, Yahudiler ve diğer insanların da atası olan 4000 yıl önceki Ortadoğu toplumlarına uzandığını ileri sürmekte. Bu durum, Yahudi nüfusunun genetik birliğini gösterirken Yahudiliği benimseyen bir Türk kabilesi olan Hazarlar gibi daha sonra katılanların Yahudi nüfusunun çoğunu oluşturduğu fikriyle ters düşmektedir.
Gürcistan ' dan Fas ' a kadar dokuz farklı Yahudi topluluğunun kadınları üzerinde yapılan araştırma ise erkeklerinkinden çok farklı genetik geçmişleri olduğunu gösterdi. Sadece kadınlar üzerinden aktarılan genetik bir unsur olan mitokondriyal DNA ' lardan her bir topluluktaki kadınlar çok az iz taşımaktadır. Bu da, topluluğun çok az sayıda kurucu anneye sahip olduğunu ve kuruluştan sonra ev sahibi toplulukla çok az alışveriş olduğunu göstermektedir. Bu kadınların kimlikleri ise bir sır; çünkü erkeklerin aksine genetik işaretleri birbirleriyle ve günümüz Ortadoğu toplumları ile bağlantılı değildir.
Diğer çalışma ise Londra daki University College ' dan Dr. David Goldstein, Dr. Mark Thomas ve Dr. Neil Bradman ile diğer meslektaşları tarafında yapılmış ve Amerikan insan Genetiği Dergisi ' nin bu ayki sayısında yayımlanmıştır. Dr. Goldstein, bu genetik kanıtları değerlendirmenin tarihçilerin işi olduğunu söylüyor. Kendi düşüncesine göre ise birçok Yahudi topluluğu Yahudi erkekler ile yerel kadınlar tarafından kurulmuştur ve kadınların kökleri genetik olarak belirsizdir.
Dr. Goldstein düşüncelerini şöyle açıklıyor: "Erkekler Yakın Doğu ' dan belki de tüccar olarak gelmişlerdi. Önceleri muhtemelen yerel kadınlarla yerel topluluklar kurdular. Fakat topluluk kurulduktan sonra birtakım sınırların koyulması gerekti, çünkü aksi takdirde mitokondriyal çeşitlilik artmış olurdu."
Antik israil ' de, papazlık babadan oğula geçiyordu. Fakat M.Ö. 200 ila M.S. 500 yılları arasında, Yahudilik anne soyuna bağlı olarak tanımlanmaya başladı. Birçok Yahudi topluluğunun anneleri Yahudi doğmamışlardı fakat torunları öyleydi.
Dr. Goldstein, bu geleneğin kuruluş vakıasını görmemizi sağladığını söylüyor.
Çalışmada ele alınan diğer Yahudi toplulukları gibi Kuzey ve Orta Avrupa ' da yaşayan ve Amerikan Yahudilerinin atası olan Aşkenazi topluluğunun mitokondriyal DNA ' larında da, beklenenden az çeşitlilik görülmektedir. Bu durum belki de Yahudiliğin anneye bağlı tanımlanmasını yansıtmaktadır. Fakat diğer Yahudi topluluklarının aksine çok az kadın kurucu olduğunun işaretlerini taşımamaktadır. Dr. Goldstein ' ın dediğine göre Aşkenazi topluluğu, diğerleri gibi farklı toplulukların mozaiği olabilir.
New York Üniversitesi ' nde tıbbi genetikçi olan Dr. Harry Ostrer, Aşkenazilerde bulunan ve "kurucu unsurlar" olarak nitelendirilen 26 genetik hastalığın, bu ufak toplulukların mozaiği fikri ile açıklanabileceğini belirtiyor. Bu kurucu unsurlar, küçük bir toplulukta var olan bir mutasyonun daha sonra genişlemesini de mümkün kılmaktadır.
Dr. Ostrer, bu çalışmanın ilgi çekici yeni çalışmalara kapı aralayacağını söylüyor.
Birçok Yahudi topluluğunun Yahudi erkekler ve yerel kadınlar tarafından kurulduğu fikri, genel kurucu geleneklerle çelişmektedir. Birçok Yahudi topluluğu, zulümden kaçan ya da yerel hükümdarlar tarafından o bölgeye yerleşmeye davet edilen ailelerden geldiklerini düşünmektedir.
Örneğin Iraklı Yahudiler, kendilerinin M.Ö. 586 yılında ilk Mabet ' in yıkılmasıyla Babil ' e sürülenlerin soyundan geldiklerini söylemektedir. Bombay ' daki Yahudi topluluğu üyeleri ise, M.Ö. 150 ' de Makabi isyanını bastıran Antiokus Epifenes ' in zulmünden kaçan Yahudilerin çocukları olduklarını söylemektedir.
Bu kuruluş hikayelerinin çoğu güçlü tarihi arka plandan yoksundur. New York Üniversitesi ' nde ibranice ve Musevilik üzerine araştırmalar yapan Dr. Lawrence H. Schiffman, bu yeni genetik verinin başka bölgelere dağılmış Yahudi topluluklarının nasıl oluştuklarını iyi bir biçimde açıklayabileceğini söylüyor. Fakat bu genetik bilginin, zulümden kaçmış ya da bir hükümdar tarafından davet edilmiş olması muhtemel daha büyük Yahudi topluluklarının menşeini gösterip gösteremeyeceği hakkında da şüphe ediyor.
Harvard ' da Yahudi edebiyatı ve felsefesi profesörü olan Dr. Shaye Cohen ise bu yaklaşımlara karşı mesafeli durarak yeni genetik bulguların ima ettiği sonuçların ve Yahudi topluluklarının tüccarlar tarafında kurulduğu fikrinin kesinlikle mantıksız olduğunu söylüyor.
Dr. Cohen, sadece Hindistan ' daki küçük toplulukların değil, Amerikan Yahudilerini ortaya çıkaran bir ana akım olan Aşkenazi kültürü gibi birçok Yahudi topluluğun tarihi kökenlerinin de bilinmediği konusunda yazarların haklı olduğunu söylüyor.
"Yahudiliğin Kökenleri" adlı yeni kitabında Dr. Cohen, uzaklara dağılmış Yahudi topluluklarının Yahudilikteki anadan gelen soy fikrini yedi, sekiz ve dokuzuncu yüzyıldaki islam fetihlerinden sonra benimsediklerini savunuyor.
Dr. Cohen e göre, Goldstein ' ın ekibinin analizlerinde ortaya konulan “Yahudilikteki anadan gelen soy fikrinin her bir topluluğun kuruluşundan sonra uygulanmaya başlandığı fikri, bu toplulukların 7-10. yüzyıllar arasında doğmuş olması durumunda bu sonuca uygun olurdu.
Dr. Hammer, Dr. Goldstein ve diğer topluluk genetikçilerinin ürettikleri veriler, Yahudilerin bir ırk olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusuna da değiniyor. Dr. Cohen, Nazilerin ve onların anti-Semitik takipçilerinin Yahudilerin bir ırk olduğunu ve dolayısıyla ev sahibi toplumla uzlaşmaz olduklarını öne sürerken, Yahudilerin buna karşı çıkarak Yahudiliği benimseyenleri aralarına kabul ettiklerini söylüyor.
Dr. Cohen, eğer Yahudi topluluklarının kurucu anneleri yerel insanlarsa, bu Yahudilerin ev sahibi topluluklara olan benzerliklerini açıklarken, Yahudi topluluklarını kuran babaların da toplulukların ortak özelliklerini açıklayabileceğini söylüyor.
Yahudiliğin, Yahudi annenin soyuna bağlı olarak tanımlanması ve kadim ile modern topluluklar arasındaki sürekliliklerin olması ihtimaline karşın, yakın zamana kadar genetik biliminin Yahudi kimliği hakkındaki muammaya ne tür bir katkı yapacağı açık değildi.
Bazı bilim adamları, Yahudi toplulukların evlenme ve din değiştirme yoluyla yerel topluluklarla aralarındaki farkların azaldığını iddia etmektedir. Çoğu bilim adamı Yahudiliğin, kültürel ya da dini tanımlamalar dışında etnik bir şekilde tanımlansa bile, etnik bir grubun genetik olarak tanımlanmasının imkansız ve mantık dışı olacağına inanıyor.
Dr. Schiffman, Yahudi Araştırmaları Derneği başkanı olarak, elde edilen verilerin genetikçilerle tarihçiler tarafından ortak olarak yorumlanması için bir toplantı düzenlemeyi düşündüklerini söyledi. Irk farklılarının araştırılmasının geçmişte felaketlere yol açtığının altını çizen Schiffman, genetik farklılıklar üzerine yapılan yeni analizlerin ise kötü emellere değil iyiye hizmet eden bir ırk bilimi şekli olduğunu da ifade etti.
Dr. Schiffman, "Irk bilimi, birçok korkunç sonuca zemin olmuştu. Fakat şimdi toplulukların ırk genetiklerini araştırmak bir norm haline geldi. Bunun şaşırtıcı bir fark olduğunu düşünüyorum" dedi.
Genetikçiler, toplulukların hareketlerini anlamak için ebeveynden çocuğa genetik çaprazlamalara uğramadan geçen Y kromozomu ve mitokondriyal DNA üzerine araştırmalar yapıyor. Y kromozomu sadece babadan çocuğa geçtiği ve mitokondriyal DNA da sadece anneden alındığı için, ayrı ayrı erkek ve kadının genetik geçmişi bu iki unsur sayesinde izlenebiliyor.
Fakat Y kromozomu ve mitokondriyal DNA her bin yılda bir, yani insan topluluklarının bölündüğü zaman aralığında değişime uğradığından, değişik etnik gruplar, karakteristik mutasyon desenlerine sahip olabiliyor.
Bugünkü Yahudi topluluğunun Y kromozomları ve mitokondriyal DNA ' ları, kendi erkek ve kadın atalarını yansıtabilir, fakat genlerin geri kalanı hakkında çok az şey gösterir. Muhtemelen bunlar da her topluluğun kurucularından gelen karışık gen kümeleridir.
Yahudi topluluklarının Ortadoğu kökenlerine işaret eden Y kromozomları ile mitokondriyal DNA ' ların muhtemel yerel kaynaklarını göz önünde tutan Dr. Goldstein, genlerin çoğunu taşıyan sıradan kromozomların nasıl bir kompozisyona sahip olduğunu anlamanın pek mümkün olmadığını söylüyor: "Tahminim, genlerin geri kalanı bu ikisinin karışımı olacak."
yahudi olunmaz, yahudi doğulur. istesen de yahudi olamazsın. taşaklarındaki (testis) sperm ya da testesteron miktarı değil, rahmindeki yumurtlama (ovum) ve döllenme (zigot) kabiliyetinin önemli olduğu konudur.
islâm dinine girmemek için kimi müşrikler Hz. Muhammed'in erkek çocuğu olmamasını bahane eder ve derlerdi ki"soyu kesik olana mı tâbi olalım?".
Buna cevap olarak Kevser Suresi'nin son ayetinde Allah der ki:"Asıl soyu kesik olan sana soyu kesik diyendir."
Mutlaka bazıları bu son ayeti alelade bir cevap olarak değerlendirecektir, saygım var, ancak benim şahsi kanaatim, Allah'ın bu bilimsel gerçeği Kuran'da söz konusu ayetle bildirmiş olmasıdır.
Yahudilere daha önceden inen kitaplar da Kuran'ın tasdik ettiği hak kitaplardır. Tabii değiştirilmeden önce. Bu nedenle Yahudiler bu bilgiyi çok önceden beri biliyorlardı. Hatta Kuran indiğinde Kuran'ı inceleyen birçok Arap ve ibrani yahudisi Müslüman olmuştur. Sadece bahsettiğim Kevser Suresi dolayısıyla değil; birçoklarının gözünden kaçan cehennem zebani sayısının bildirildiği ki çok alay konusu olmuştur "cehennemin üzerinde 19 vardır" der ayet, işte bunun gibi çokça ayeti incelemişlerdir ve Müslüman olmuşlardır.
Ancak dünyanın ırkçılık konusunda en evvelden gelen milleti israiloğullarıdır ki bir çoğu zaten beklenmekte olan son peygamberin, daha öncekiler gibi kendilerinden değil de ismailoğulları'ndan (Araplar'dan) gelmesini hazmedemedikleri için, islâm'ı reddetmişlerdir.
embryo'ya mitokondrilerin anneden gelmesiyle ilgilidir ve bilgidigimiz gibi mitokondri de dna tasir. yanlis hatirlamiyorsam 27 gen icerir. bu durumda yahuduligi tasiyan sey mitokondri oluyor. yahudu bu kadinin cocugu yahudi mitokondrisi tasir. ancak yahudi bir baba yahuduligi o mitokondriler ile aktaramaz cocuga. bu yonden ele alirsak olayi mantiklidir kendilerince.
kadını hiç yerine koyan anlayış asıl yahudilerde olduğu için soy anneden geçer, yahudilerde ne anne ne baba ne de evlat önemlidir, önemli olan yahudilik ve yahudiliğin devamıdır; bunun içindir ki tevrata safi soy devamı için başka adam kalmamış da bu yüzden mübahmış, mübah olurmuş böyle bir durumda fetvasını koymak için lut'un kızlarının babalarından hamile kalma hikayesi sokulmuştur. asıl yahudilikte kadın bir hiçtir öyle bir hiçtir ki hem de kullanılacak bir metadır, bu yüzden muayyen günlerinde pis sayılır ve bu muayyen günlerince evin bir odasına kapanır ve bu odadan hiç çıkamaz, bu günlerde pişirdiği yenmez vs. vs.
Herşey bir helakın sonunda oldu. Herkes helak olmuştu bir tane kadın kalana kadar. Kadın herkesin helak olduğunu görünce bir erkekten sperm sıvazladı ve kendi kendisini dölledi. O yüzdendir ki Yahudilerde ırk kadından geçer.