bugün

Saçmadır çünkü bizde avrupa ülkelerinden bi aileden doğmuş olsak bizde hristiyan olup islamiyete kötü düşünceler beslerdik, yani çoğu kafir dedikleriniz ailelerinden dolayı hristiyanlar yada yahudiler. Of be yine mantıksal felsefe yaptım amk.
Kur'an ayetlerini incelersek, allah'ın çizmiş olduğu bir insan, daha öz tanımla müslüman, daha öz tanımla mümin vasıfları vardır. allah'ın yarattığı insanlardan istediği şekil, kalıp, örnek işte bu vasıflardır. allah tüm bu vasıfları (yarattığı tüm insanlarda) görmek ister. insanın maya'sın da bu vasıflar yaratıcı tarafından, yaratılana yerleştirilmiştir. fakat kullanımı insanın kendi takdirine, seçeneğine, seçimine bırakılmıştır, maya olarak, tohum olarak mevcuttur. insanları yaratan ve yarattığı insanlığı imtihana tabi tutan yaratıcı, gerçekleştirdiği bu imtihan esnasında yarattığı kullarına, açık tabirle kopya vermektedir. sınav cevaplarını vermektedir, karşılaşacağı sorunlarda ne yapması gerektiğinin bilgisini vermektedir. allah buna neden gerek duyuyor, neden imtihan olmak zorundayım ki? gibi sorular bu konunun mevzusu değil o yüzden ona girmeyeceğim enrty uzuyor.

insanın hayatı boyunca, doğumundan ölümüne kadar olan ki ömür sürecinde, bu ömrü en doğru, en sağlıklı, en mutlu şekilde geçerilebilmesi için, allah insana tüm sorunlarının altından nasıl kalkabileceğinin cevaplarını veriyor. allah'ın kitap, dolayısı ile peygamber göndermesinde ki, en temel sebep bu dur.

tek rab olan allah, kendi varlığından insanları haberdar ediyor, bakın başıboş değilsiniz! bu dünya'ya geliş amacınız şu dur, şu nedenle geldiniz, şunlar başınıza gelecek, şunları yapın, şunları yapmayın! ve bilin ki, yaptıklarınızdan ve yapmadıklarından da hesaba çekileceksiniz, kabul etsenizde etmeseniz de hayat dediğiniz, dünya dediğiniz şey işte bu dur! içinde sevgiler, hırslar, aşklar, kadınlar, hayvanlar, metresler, ağaçlar olan tüm bu gördükleriniz ve göremedikleriniz, görmeye kadar varamadıklarınız işte hepsi bu. Rab olan allah kendi rahmetinin bir eseri olarak insanlara "işlerine yarayacak" tüm bilgilerin cevaplarını vermiş, başlıklar konular örnekler halinde sıralamış ve insanlığa teslim etmiş. alın okuyun ve buna göre yaşayın, emin olun mağlup olmayacaksınız, emin olun hüsrana uğramayacaksınız demiş. peygamber göndermiş, haberdar etmiş, her gönderdiği peygamber muhatap oldukları insanlar tarafından, yalanlanmış, öldürülmüş, sallanmamış, inkar edilmiş. önce inkar edip sonra rableştirmişler. getirilen mesaja değil, getirenin derdine düşmüşler. neden melek değil, insanla haber mi gönderilir, yakın bunu demişler. allah'ın emirlerini öğütlerini ve uyarılarını bir kenara bırakıp, peygamberlerin eylemlerine kafayı takmışlar, allah sevgisinden üste çekmişler peygamber sevgilerini, bu öyle bir hal almış ki, peygamber rab oluvermiş.

insanlar gönderilen kitap ne diyor derdine düşecekleri yerde, kendi inandıkları gerçekleri dinleştirerek onların peşlerine düşmüşler. kendi şeytanlıklarını, hevalarını allah'ın ayeti, allah'ın sözü gibi insanlara servis edip, işte din bu dur demişler. kendi sözlerini kitabın içine sokmuşlar, insanlar gerçek bilgilerle doldurulmaları gerekirken, din alimi diye öne atılanlar, allah'ın sözlerini bozmuşlar, sözlerin manasını değiştirmişler, hakkın üzerini örmüşler. gerçeğin üzeri örtülünce, yerini ne alır? gerçek olmayan alır.

allah matbaa sahibi değil, durmadan kitap göndersin. allah'ın gönderdiği kitaba insan mudahalesi olduğu an, allah buna müdahale eder, çünkü rab allah'dır, yasa koyan sistem koyan ve en önemlisi yaratan! yaratmak ona kolaydır, ama kolay olduğu kadar rab adildir, hakim dir! her sıfatı muhkemdir, gerçektir hak'tır. bu nedenle allah insanların kontrollerini birilerinin eline, şeytanın eline bırakma taraftarı değildir! ne zaman insanlar sapkınlığa düşmüş allah'ı unutur olmuşlar, o zaman allah adil sıfatıyla, merhamet sıfatıyla olaya tecelli eder, duruma el koyar, lut, semud kavimleri bunlara örnektir. insanlar kendi kafalarına göre yaşasın diye yaratmamıştır allah. sistemi bozan düzeni bozan topluluğa kitap göndermiş, kişiler bu kitabı almış bozmuş, yenisi gönderilmiş başka bir dönemde. bu son kitap olan kur'an-ı kerim e kadar böyle gelişmiştir. bu ve bunun gibi daha nice bilgileri kur'an-ı kerim üzerinden rab olan allah bize bildirmektedir.

işin özü allah'ı birlemek, tek yaratıcı, her şeye mudahale eden, her davranışa karışan, kişinin hayatına karışan bir allah düşüncesi ile hareket edilmesini istemektedir. birini rab olarak kabul ediyorsanız, artık onun her istediğini yapmak zorundasınız. allah'ın kitap gönderdiği tüm milletlerden bunu istemiştir allah, öncelik bu dur; tek rab olarak allah'ı tanı ve salih amel işle. mevzu bu.

allah'ın kitabının üstünün örtüldüğü, hakkın gizlendiği, allah'ın emirlerinden haberdar edilmeyen, allah'ın emrettiklerini saptıran yorumlar içeren bir kitapla, bir inle insanları yönetirseniz, insanları gerçek bilgiden uzak tutar onun yerine, şeyh, papaz, haham, hacı, hoca vb. gibi kişiler üzerinden dini öğrenir, bu öğrendiğiniz din ile yaşar, gerçeğin ne olduğunun kaygısına düşmez ve bu şekilde yaşar, inanır ölürseniz! tüm bu durumlara sebep olanlarla birlikte gireceğiniz yer alacağınız karşılık kur'an da belirtilmiştir.

tüm müslümanların cennete gireceğini iddia etmek kadar büyük bir iddia bu gerçekten. kendine müslüman diyen ama, etiket müslüman olan, tarikat müslümanı olan, mezhep müslümanı olan, risale müslümanı olan, kısaca kur'an harici her hangi "bir kitab" haricinde yazılan, düşüncelerin kitapların sizi cennete götüreceğini sanıyorsanız, hala nefes alabiliyorken, hala ölmemişken bu düşüncelerinizi (kur'an) allah sözleri ekseninde tekrar gözden geçirmek gerekir.

buraya kadar anlatılmak istenen şey, allah'ın birlenmesi, yani tek rab olarak allah'ı kabul etmek ve allah'ın emirlerine ve yasaklarına uymak temel en temel faktör bu dur!
nasıl ki, kendisine her müslümanım diyen cennete giremeyecekse, bir yerlerden cennete garantisi uman diğer dinlerin hiç bir şansı yoktur.
allah muhatap ettiği insanların, içlerinde kimin ne şekilde davrandığını en iyi bilendir.

Üstelik bir de Musevi ve Hıristiyanlar’ın iyi fiilerinin karşılığının verileceği, aralarında iyilerin olduğunun vurgulanması da bu tezin tamamen Kuran’a aykırı olduğunu ve mezhepçilerin yalanlarından biri olduğunu gösterir.

"Şu bir gerçek ki iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, din değiştirenlerden; Allah’a ve ahiret gününe inanıp, salih amellerde bulunanların, Allah katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzgün olmayacaklardır." (bakara/62)

yukarıdaki ayette geçen vurguya dikkat edelim "allah'a ve ahiret gününe inanıp, salih amellerde bulunanların" şeklinde belirtilmesi, bir yaratıcı olduğuna ve ahiret gününe inanma koşulunu getiriyor. Kendilerine gönderilen ve tahrif edilmiş tevrat, incil gibi uyarıcı kitaplarda da öz "allah ve ahiret" inancı vurgusudur. fakat dejenere edilmiştir kitaplar, hükmü kalkmıştır. kafir ile müşrik ile, münafık ile, karıştırılmaması gereken kavramlardır.

Rum Suresi'nde Müslümanların, Hıristiyanların savaş kaybetmelerinden dolayı üzüldüklerinin anlatılması; Yahudi ve Hıristiyanlar'ı toptan cehennemlik ilan eden zihniyetin nasıl Kuran'la çeliştiğini gösterir. Aşağıdaki ayet, Yahudi ve Hıristiyanların içinde iyi kişiler olduğunu, hepsinin bir olmadığını gösterir:

"Onların hepsi bir değildir. Kitap ehlinden bir topluluk vardır ki gece vaktinde ayakta durup, Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar." (Al-i imran/113)

bu tablo bizi şu sonuca çıkarmaz; hak din sadece islam değildir, diğer dinlerin de hükmü sürmektedir.
islam'ı seçmenin hiç bir artısı yok, diğer dinlerde olup allah'a inanırsak cennete gireriz! böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. yukarıda vurgulanmak istenen şey tüm gerekli olan, eksiksiz olan tam olan din'in islam din'i, son kitap olan kur'an-ı kerim'in de bozulmamış, insanlar tarafından her hangi bir değişime açık olmayan kitap olmasıdır, kurtuluş bu dur demiştir allah, sizin için en güzeli, bu dur demiştir. bunun dışında diğer kitapların hükmünün ve geçerliliğinin kalktığını bildirmiştir.

hak din ve son din bozulmamış ve müdahale edilmemiş din islam'dır, allah katında din islam'dır. lakin her önümüze geleni bu dinin sahibi biz mişiz gibi davranıp allah rolüne soyunmak, birilerini cehennemlik ilan etmek yanlıştır.

doğruyu bilen sadece mutlak bilginin sahibi allah'tır.

edit: edit'den önce yazdıklarım kısa ve anlaşılabilir olmadığından, yazıyı editleyip ayrıntılama gereği duydum.
kuran'da tam tersi iddia edilir.
doğru. çünkü bir hristiyana göre ne müslüman ne yahudi; bir yahudiye göre de ne müslüman ne de hristiyan cennete giremeyecektir.
yani götü mutlaka bir kesim kurtarıyor. diğerleri ise yağlı kazıklara...
islamı duymamışsa gerçek islamın kuran islamının tebliği ona sunulmamışsa, cehenneme gitmiyceği kesindir. adam ortadoğudaki sahte Müslüman kafa kesen el ayak kesen yamyam yobazlara bakıp nasıl Müslüman olabilir sorarım vicdanlara ?
--spoiler--
islamiyet öncesi yaşayan insanlar Allah'a tek bir ilah olarak iman etmiş iseler, kendilerine gönderilen peygamberlere ve peygamberlerinin getirmiş olduğu inanç esaslarına eksiksiz bir şekilde inanmış iseler bu kimseler zaten müslümandır ve Cennete de gireceklerdir. Ancak islamiyet ile birlikte önceki dinlerin ve kitapların hükmü ortadan kalkmıştır ve bir kimseye müslüman ya da mü'min diyebilmemiz için Allah (c.c.)'ne ortak koşmaksızın tek bir ilah olarak inanması, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e ve O'nun getirmiş olduğu esaslara iman etmesi gerekir. Bu esaslardan bir tanesini dahi inkar etmesi kişiyi imanından eder ve o kişi kafir hükmünü alır. Dolayısıyla islamiyet öncesi veya sonrası hristiyan, yahudi vs. bir kimse Allah'a ortak koşuyorsa, kitaplardan veya peygamberlerden birini dahi kabul etmiyorsa kısacası inanması gereken esaslardan bir tanesini dahi inkar ediyorsa bu kişi kafirdir ve Cennet'e giremez. Bu günki hristiyan, yahudi ve diğer din mensupları islam'ın getirdiği esaslara iman etmediği sürece, iman esaslarının tamamını eksiksiz bir şekilde kabul etmediği sürece Cennet'e giremez ve ebedi olarak Cehennemliktirler. Bakara 62. ayet-i kerimenin tefsiri ile ilgili Başkanlığımızın Kur'an Yolu Tefsirinin ilgili bölümünü size gönderiyorum: "Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiilerden (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir)." Bundan önceki ayetlerde yahudilerin tarihte Allah’ın hükümlerini çiğneyip pek çok kötülük işlediklerine işaret edildikten sonra bu ayette de müslümanlarla birlikte Ehl-i kitabın imanları doğru, işleri düzgün olanlarından söz edilmekte, onlara müjdeler verilmektedir. Burada dört dini topluluktan söz edildiği görülmektedir: 1. Müslümanlar. “iman edenler”den maksat müslümanlardır. Hariciler ve Mu‘tezile dışındaki bütün islam mezhepleri, ameli bakımdan kusurları, günahları ne kadar çok olursa olsun, iman esaslarına içtenlikle inanan bütün müslümanların, ameli durumlarına göre, doğrudan veya bir süre cehennemde kaldıktan sonra mutlaka cennete gireceklerini kabul ederler. Hariciler’le Mu‘tezile alimleri ise büyük günahlardan birini veya birkaçını işleyip de tövbe etmeden ölenlerin cehennemde ebedi olarak kalacaklarını savunmuşlardır. 2. Yahudiler. Hz. Musa’nın tebliğ ettiği ilahi dinin mensupları bu isimle anılırlar. Yahudi kelimesi, Hz. Ya‘kub’un on iki oğlundan dördüncüsü olan Yahuda’dan gelmektedir. Önceleri bir şahıs ismi olan bu kelime, daha sonra Yahuda sıptına (soy) mensup olanlar için kullanılmış; bu kabilenin yerleştiği bölgeye de ad olmuştur. Babil esareti (m.ö. 586-538) sonrasında ise israil (Ya‘kub) nesli yahudiler diye anılmaya, Hz. Musa’nın tebliğ ettiği ilahi dine de Yahudilik denmeye başlanmıştır. Yahudilik milli bir din olduğu için bu dinin mensuplarına yahudiler denildiği gibi israiloğulları da denilmektedir. Günümüzde, dünyanın çeşitli bölgelerinde 15-20 milyon civarında yahudi nüfusu bulunmaktadır. 3. Hıristiyanlar. Hz. isa’nın tebliğ ettiği ilahi dinin mensuplarına verilen isimdir. islami kaynaklara göre isa’nın doğduğu yerin ismi olan Nasıra’dan dolayı nasrani (çoğulu nasara) olarak adlandırılmışlardır (Taberi, I, 318). Hıristiyan (christian) kelimesi, Hz. isa’nın kutsal ve kurtarıcı niteliğini ifade eden Mesih kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı olan christ (Grekçe aslı: christos) kelimesinden gelmekte olup “Mesih’e tabi olan” demektir. Kelime ilk defa 44 yılında bu dini kabul eden Antakyalılar için kullanılmış, daha sonra giderek bu dinin her mezhepten bağlılarını ifade etmiştir. Hz. isa’nın tebliğ ettiği dine ise Hıristiyanlık (Christianisme) denilmiştir. Bugün yeryüzünde, birbirinden derin çizgilerle ayrılmış olan çeşitli mezheplere bağlı 1,5 milyarın üstünde hıristiyan yaşamaktadır. 4. Sabiiler. Sabii kelimesinin aslı, Aramice’nin Mandence lehçesindeki “sb’” kökü olup bu kök, “vaftiz olmak, suya dalmak, yıkanmak” anlamına gelmektedir. Bu kelime aynı zamanda Sabiiler’in en belirgin özelliği olan akarsuya dalıp çıkmak suretiyle vaftiz olmayı ifade etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de üç yerde müslümanlar, yahudiler ve hıristiyanlarla birlikte Sabiiler de anılmakta (Bakara 2/62; Maide 5/69; Hac 22/17); bu ayetlerden, yahudiler ve hıristiyanlar gibi Sabiiler’in de aslı itibariyle bir hak dine mensup oldukları anlaşılmaktadır. Bununla birlikte onların tarihleri ve inançları hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. ilk dönem islam kaynaklarındaki malumata göre Sabiiler monoteist bir inanç taşıyorlardı; Sabiilik de Yahudilik, Hıristiyanlık ve Mecusilik arası bir yapıya sahipti. Mensupları Irak’ta yaşıyorlardı. Halife Me’mun sonrası kaynaklarda ise Kur’an’da sözü edilen, Güney Mezopotamya’da yaşayan bu Sabiiler’le Harran’da yaşayan ve yıldızperest olan Sabiiler birbirine karıştırılmıştır. Kur’an’da anılan Sabiiler, günümüzde Bağdat ve Basra’da yaşayan, Ginza isimli bir kutsal kitapları bulunan ve kendilerini Mandenler (bilenler) veya Nasuralar (dini yükümlülükleri gözetenler) olarak adlandıran toplulukla tamamen uyuşmaktadır. Bu topluluk yıldızlara tapmadığı gibi tapanları da lanetlemekte, putperestliği de yasaklamaktadırlar. Günümüzde, üçte ikisi Irak ve iran sınırları içinde olmak üzere dünyada 60-70 bin civarında Sabii bulunduğu tahmin edilmektedir (Sabiiler hakkında bilgi için bk. Şinasi Gündüz, Sabiiler Son Gnostikler, Ankara 1996). Tefsirlerde bu ayetin iniş sebebi olarak şu olay anlatılmaktadır: Sahabeden Selman-ı Farisi daha önce hıristiyan olmuş ve bir süre hıristiyanlarla birlikte yaşamıştı. Hz. Peygamber’in hicretini takiben o da Medine’ye gelip islam dinine girmiş ve arkadaşlık etmiş olduğu hıristiyanları ve onların amellerinden gördüklerini Hz. Peygamber’e anlatmış, Hz. Peygamber de “Onlar islam dini üzere ölmediler” buyurmuşlardır. Selman diyor ki: (Hz. Peygamber böyle buyurunca) dünyam karardı. Sonra Selman hıristiyanların (dini hayatlarındaki) gayretlerini de anlatmış, bunun üzerine “Şüphesiz, iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve Sabiiler’den de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler” mealindeki ayet inmiştir. Ardından Hz. Peygamber Selman’ı çağırıp şöyle buyurdu: “Bu ayet senin arkadaşların hakkında indi. Kim benim peygamber olarak geldiğimi işitmeden önce isa’nın dini ve islam üzere ölürse o hayırdadır. Ama bugün kim beni işitir de bana iman etmezse o da helak olmuştur” (bk. Taberi, I, Klasik tefsirlere göre bu ayette zikredilen islamiyet dışındaki dinlerin mensupları, Hz. Muhammed’e ve Kur’an’a inanıp “islam milleti”ne girmedikçe iman etmiş sayılmayacaklar, bu sebeple de ayette ifade buyurulan ahiret ecrine ve güvenliğine nail olamayacaklar, yani ebedi olarak cehennemde kalacaklardır (mesela bk. Zemahşeri, I, 73; Şevkani, I, 102). Bu ayetin farklı yorumları için (bk. Reşid Rıza, I, 334-336; Ateş, I, 174-175; a.mlf., “Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir”, islami Araştırmalar, III/1, s. 7-24). Uhrevi kurtuluş konusunda Kur’an-ı Kerim’in ısrarla üzerinde durup vazgeçilmez gördüğü şartlar, Allah’ın varlık ve birliği ile ahirete inanmak, Hz. Muhammed’in peygamberliğini ve öğretisini tanımak, Allah’ın razı olduğu güzel işler yapmaktır (özellikle bk. Bakara 2/136-137; Nisa 4/47, 116, 136, 150-152, 171-173). Geçmişteki peygamberlerin tebliğ ettiği bütün ilahi dinler gibi islamiyet’in de özü budur.

--spoiler--

Din işleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Platformu.
aksini söyleyen diyalogçudur. kelime-i şahadetten de zaten ''peygambere atıf gönderen kısım '' çıkartılabilir. sorun yok zaten.
islam'dan başka din olmadığına göre doğrudur.

Her kim islam'dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.
ÂLi iMRÂN-85
Sen Allah mısın ne biliyorsun kardeş dedirtir. Bildiğiniz üzere Allah en günahkar kişiyi bile cennete alacaktır en sonunda. Cezasını çeken girebilir diye okudum ben kuranda.
anlaşman mı var anacım?
islamdan önceki tarihlerde yaşayan hak din mensupları için yanlış bir düşüncedir.
görsel
insan olma vasfına haiz, düzgün her insan cennete girecek, şarap ırmaklarından kana kana içecek, hurilerle oynaşacak, devasa ağaç gölgelerine kurulmuş hamaklarda mırıldanarak şarkı söyleyeceklerdir.
Ve bu olumsuz fikre sahip olan zihniyete de, cennetten nanik yapacaklardır!
Yazın bunu bir kenara!
Tabii cennet ve cehennem varsa! Bilemiyoruz, hep beraber göreceğiz!
şimdi düşünüyorum da adam hristiyan ama çok ama çok iyi biri.

lan bu adam girmeyecek de bu çomarlar mı girecek?

zaten bu çomarlar girerse oraya cennet cehennem olur aq!
niye sen giriyorsunya.. sen giriyorsan herkes girer bence.
pek üzüleceklerini sanmıyorum. nihayetinde yahudi ve hristiyanların cenneti müslümanların olduğu yer olamaz. tıpkı şimdi olduğu gibi sınırlar var. sadece cennet ile cehennem arasında hayal etme sınırları, cennetler ve cehennemler de kendi içlerinde ayrılmış. yani müslümana cennet denilen yer yahudi ve hristiyan'a kapalı, ancak müslüman da onların cennetine giremez. yani şu an dünyada olduğu gibi "senden ve yaşam şeklinden nefret ediyorum, ama ille ülkene gidecem" demek öteki tarafta bir işe yaramaz.

bakara suresi 62. ayet "yahudi, hristiyan ve sabiiler"''in de cennete gireceğini söylemesi bundan. yani senin cennetine değil, kendi cennetlerine girecekler. ayrıca "nereden biliyon gördün mü" falan demeyin, fena gülerim...
Şirke götüren söylem.
(bkz: dinden nasıl çıkılır)
Kimin cennete kimin cehenneme gidecegini ben bilirim demiyor mu yaradan, biz kim oluyoruz ki allah adına karar verebiliyoruz.
senin leş gibi cennetini ne yapsınlar lan? onların kendi cenneti var.
düşünsene zaten arap ve arapçı dolu bir cennet. afedersin ama sikerler öyle cenneti.
Akide olarak tevhid ise girer,amel bakımından duruna göre değişir.
Peygamberi ilahlaştırmak kadar şirke girebilecek düşünce. Önemli olan allah'a iman mı yoksa onun bir kuluna inanmak mı.

Ahirette şöyle bi diyalog yaşanabilir.

+ Ey rab ben neden milyarlarca yıl cehennemde yanacağım?
- kulum Muhammed'e inanmadın.
+ Ama ben sana inandım, bir ömür sana dua ettim, ibadet ettim. Dünyada hep seni düşündüm
- olsun bana ne, sen o'nu kabul etmedin.
+ Ama o senin bir kulun, o hariç onlarca elçini kabul etmiştim. Onların izinden yürümüştüm.
- öyle olmuyor işte. O benim has adamım.
+ Peki öyle olsun.
kuranda iki görüş de biraradadır.

girer de diyor girmez de...

(Bakara: 62), (Maide: 69), (Nur: 39), Hu: 15-16), (Tevbe: 17)
imansız girilmez tabelasıyla karşılaşıp zebanilerce cehenneme postalanacaklarını düşündüğüm din mensuplarının, ölümden sonraki şoka girişlerini zamanımızda bildirilmesi.
ne biliyorsunuz kardeşim tanrı adına hüküm veriyorsunuz.