rte'nin "bop eşbaşkanıyım" deyişleri ve okuldan mezun olur olmaz fabrikaya müdür olan patron oğlu edasıyla ortalıkta dolandığı zamanlardı...
ekonomik ve siyasi krizle dibe vurmuş olan ülke her kriz sonrasında olduğu gibi büyüme ve toparlanma dönemindeydi...
türkiye abd yönetimince "ılımlı islamda model ülke" addedilmişti. rte'nin nur yüzü time kapaklarını süslüyordu! ekonomik başarımız örnek gösteriliyordu!
gel zaman git zaman "tek adam" eğilimleri, dengesiz çıkışları, iç siyasete yönelik ama dış siyasette de kendisine şüpheyle bakılmasına yol açan "van minüt" şovları rte'nin putin gibi (postmodern diktatör) görülmesine yol açtı.
artık müttefikliğinden bile şüphe duyulan ama köprü geçilene kadar dayı denilen ülke konumundayız.
demokratik model gitti diktatör rte söylemleri arttı.
sıcak para kesilince tökezlememiz üzerine ekonomik başarımız ile daşak geçilmeye başlandı.
abd nin ılımlı islam tezi çöktü. bop'un hedeflediği yerlerde kaos hakim.
komşularla sıfır sorunu olan "soft power" türkiye imajı yerini "yalnız ülke" ve suriye'de muhaliflere kimyasal silah veren ülke olarak anılır olduk.
rte ve diğer akbaşların savaş suçları işledikleri gerekçesiyle uluslararası mahkemelerde yargılanacakları konuşulur oldu!
mit'imizin imralı ile kandil arasında mektup taşımak dışındaki görevlerini o kadar da iyi yapmadığı ortaya çıktı. en gizli olması gereken toplantılarımızı sağır sultanın bile duyduğunu öğrendik!
anlayacağınız takke düştü kel göründü! başta abd olmak üzere egemen devletlerce ambalajlanan erdoğan'ın paket açıldığında o kadar da şaşaalı olmadığını anladık!
akp bayağılığının medya ayağı acun'un deyimiyle "kutumuzda büyük yoktu"!
neyse efenim bu başlığın konusu masal tadında anlatılan ve dış basında yer alan türkiye (son yıllarda ağırlıklı olarak akp hükumeti) üzerine yorumların paylaşılmasıdır.
ki kendi kendimizi kandırmaktan vazgeçelim! "gelişmiş ülkelerde olmayan demokrasi bizde var" nidaları artarken gelişmiş devletler gözünden nasıl bir imajımız olduğunu görelim.
"mısır'daki darbenin arkasında israil var" diyen rte'ye ilişkin dış basında yer alan yorumları değerli yazarımız jorge lois borges aktarmıştı
(bkz: erdoğan ın şamar oğlanı olması/#21062099)
marc pierini görüşleri (arada cengiz çandar yorumları da var.)
Batının bugünün Türkiyesi'yle ilgili sorunu oldukça basit: AKPnin Mayıs 2013ten beri seçtiği yol, bir liberal demokrasinin kriterleriyle artık uyumlu değil. Sadece kutuplaşma Türk toplumunu daha fazla bölmekle kalmadı, hukukun üstünlüğü önemli ölçüde geriledi.
Üç dönem sınırlamasından ötürü, gelecek yılın seçimleriyle birlikte deneyimli siyasetçiler kuşağının tümü sahneden yok olacak. Yerlerini daha genç, her şeylerini yeni seçilmiş cumhurbaşkanına borçlu olacak gelen-giden milletvekilleri alacak. Temizlenmiş bir yargı, polis ve idare ve susturulmuş bir basınla Türkiyede cumhurbaşkanlığı yetkilerinin boyutları görülmemiş ölçüde olacak.
Bu yeni siyasi çerçeve ve Türkiyenin Batı dünyası ile ilişkilerinde hiç kuşkusuz uyumsuzluk söz konusu olacak. Türkiyenin demokrasi tipi artık liberal olarak addedilmeyecek.
------
...Washingtonda Türkiyeye karşı nasıl davranılması gerektiği konusunda tartışmalar yaşandığından ama giderek Türkiyeye bir 'Avrupalı ülke yerine, ABD ile yakın ilişkilerinin korunmasına çalışılan bir Ortadoğulu, örneğin bir Ürdün gibi davranmak' trendinin ağır basmaya başladığını anlattı.
-----
Türkiyenin 'demokrasi eşiği'ni bir türlü atlayamaması, 'soğuk savaş' sayesinde Batı dünyasının güvenlik sisteminde NATO- yer almasının üzerine, AByi ekleyememesi ve giderek Tayyip Erdoğanın 'tek adamlık' hesapları ile simgelenen bir 'Üçüncü Dünya' ülkesi olmaya doğru direksiyon kırması, ekonomide gerekli eşiği bir türlü atlayamamasıyla ilgili olabilir mi?
-----
Financial Times önceki gün dört sayfalık mükemmel bir Türkiye raporu yayımladı. Manşette Daniel Dombeyin 'Danger lies ahead on lonely road' (Yalnızlık yolunun üzerinde tehlike yatıyor) başlıklı yazısı var. Yazıda da çok önemli bir tespit. Ali Babacanın 2007-2008de kişi başına düşen milli gelirde 10.000 dolara ulaşıldığını, ama o gün bugündür, 10.000 dolardan 11.000 dolara çıkabilmekte dahi çok sorun yaşandığını söylediğine gönderme yapan Dombey şu bilgiyi aktarıyor:
"Çok kez nüfus yapısıyla övünen ülke, OECD ülkeleri arasında 15-29 yaş grubu arasında işsizlik ve eğitimsizlik oranı en yüksek olan ülke. OECD ortalaması yüzde 16 iken, Türkiyede bu oran yüzde 35. Bu tür eğitimsel özellikler, ekonomide de yansıyor: Sanayi ürünleri ihracatında yüksek teknoloji ürünlerinin oranı yüzde 2. Bu oran, on yıl öncekinin altında, Polonya, Meksika, Güney Afrika ve Rusyanın çok altında."
bazıları götüm götüm örnekler verip, ilk okul edasıyla tanım yapmış .
ağzından nefret, kin, pislik, kusan birini alkışlarken o alkış tutan ellerin sonucunda 2000 tır gitti suriyeye ve şimdi sizinde elleriniz kanlı .
neye nereden nasıl baktığınla alakalıdır tabi ki her şey ama önce o at gözlüklerini çıkarıp bakmayı öğrenin sonra zaten gerisi gelir .
Manisanın Soma ilçesindeki maden ocağında meydana gelen yangında yaşanan facia dünya basınında geniş yer aldı.
BBC, Analistler, Türkiyenin kömür madenlerindeki güvenlik sicilinin çoğu sanayileşmiş ülkelerinkinin gerisinde kaldığını söylüyorlar derken
Deusche Welle: Türkiye, yeni güne kapkara bir haberle başladı. Maden kazalarının sürekli adreslerinden biri olarak bilinen Türkiyede, Soma faciasının önlenip önlenemeyeceği büyük tartışma konusu oldu. Maden kazalarının tarihi Türkiyede işçilerin çalışma koşullarının ne denli ağır olduğunu ortaya koyuyor.
Rusyanın Sesi: Türkiyede özellikle güvenlik kurallarına sıkça uyulmuyor. Özel madenlerde patlama ve göçük olayları oldukça yaygın.
Erdoğan'ın 1800'lü yıllardan örnekler vermesi ve protesto edilmesi yurtdışında da büyük yankı uyandırdı.
Erdoğan'a en sert tepkilerden biri de Der Spiegel'den geldi.
Alman Der Spiegel dergisinin internet sitesinde "Cehenneme git Erdoğan" başlığı kullanıldı. http://www.odatv.com/n.ph...me-git-erdogan-1505141200
Amerikan NSNBC (bizim yandaş NTVMSNBC değil) son yayınında (http://nsnbc.me/2014/05/1...-minister-erdogans-sanity ) Erdoğanın son olaylarda sergilediği tutum ve davranışların, ulusal güvenlik açısından büyük tehlike oluşturduğunu savundu. Bu konuda bazı milletvekilleri ile doktorlara dayandırılan bu görüş çok sayıda Amerikan gazetesinde de yer alıyor. Washington Post, New York Times, Wall Street Journal, Avrupa gazetelerinin tümü ve daha niceleri bu konuyu ve tutumu tartışıyor. Ve hepsi Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ile bizimkini karşılaştırıyor.
Sonuç; ingiltere, Türklerin AB ülkelerinde serbest dolaşımının yasaklanmasını istedi.
açıkçası sikimizde olmaması gereken bakış açısıdır.
hoca, burada bir tezat mı var sanki? biz "milli" kaygılar yaşıyoruz di mi? ülke bu adamla nereye gidiyor diyoruz. hatta ülke elden gidiyor diye endişe ediyoruz.
bir noktada da yabancı medyanın erdoğan'ı nasıl tehlikeli gördüğünden, onu nasıl "çok yanlış" bir adam olarak nitelediğinden bahsedip abd basınını, ingiliz hükümetini refere ediyoruz.
peki bu adamlar kim? "milli" kaygılarla hareket eden, ulusalcı, kemalist, ülkücü insanlar. aynı adamlar 10 sene önce "bunlar hepsi amerikanın oyunu", "olum yahudiler acayip oyun kuruyor lan. hükümetleri deviriyorlar. milliyetçileri öldürüyorlar. mossad var ya offff" diyen adamlardı. 10 sene sonra da aynı şeyi diyecek adamlar.
erdoğan'ı savunmuyorum ama erdoğan'ı eleştirirken sığlığa düşülürse aciz muhalefete bir 40 sene daha maruz kalırız. ben tam da bundan korkuyorum.
evet, erdoğan kontrolü kaybedeli çok oldu. ama hayır, bu savımı desteklemek için abd'nin ting tang kuruluşlarını ya da manipülatif ingiliz hükümet hamlelerini refere etmeme gerek yok.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Taksim'de Gezi'nin yıl dönümünü izlerken gözaltına alınan CNN International istanbul muhabiri Ivan Watson'a yönelik sözlerine ABD'den sert tepki geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, Başbakan Erdoğan'ın, CNN muhabiri Watson'ın ajan olduğu yönündeki sözlerini, 'gülünç ve saçma' olarak değerlendirdi. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26544329.asp
işid'in musul'u ele geçirip, elçiliğimizi basıp, konsolosumuzu ve kahraman (!) özel harekatçılarımızı tek bir kurşun sıkmadan rehin alması sonrası dış basından yorumlar;
Alman 1'inci Kanalı ARD'nin Tahran muhabiri Reinhard Baumgarten, Musul'daki Başkonoslosluk baskınından Türkiye'nin izlediği dış politikayı sorumlu tuttu. Benzer bir yorum, Fransız Le Figaro gazetesinde de yer aldı.
ARD'de Baumgarten imzasıyla "Ankara ve Cihatçılar" başlığıyla yayımlanan haberde, Ak Parti hükümetinin kısa süre önce El Nusra'yı terör örgütü olarak tanımlamasının baskının yapılmasına yol açtığı, Türkiye'nin son üç yıldır Suriye'ye karşı izlediği dış politikayla aşırı grupların güçlenmesine neden olduğu iddia edildi.
Türkiye'nin özellikle Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesi için aşırı islamcı gruplara destek olduğu kaydedilen yorumda, "Türkiye, kısa süre öncesine kadar, Suriye'deki iç savaşta, islami grupların yanında yer aldı. Şeytandan kurtulmak için iblise destek oldu" ifadesi kullanıldı.
Analizde, bölgedeki gelişmelerin Kuzey Irak petrolünde söz sahibi olma mücadelesi olduğu da dillendirildi.
Fransız Le Figaro gazetesinde ise Laure Marchand'ın imzasıyla istanbul mahreçli haberinde Türkiye'nin Iraktaki kasırgaya tutulduğu ifade edildi ve Musul'daki Türk Konsolosluğu'nun neden daha önce tahliye edilmediği eleştirilerine yer verildi. "Türkiye ağa takıldı" başlıklı haberde, şöyle denildi:
Zaman zaman uluslararası baskıya maruz kalan Türkiye, IŞiDin de aralarında olduğu Beşar Esada karşı savaşan cihat yanlısı örgütlere verdiği desteğin kendi toprak bütünlüğü için bir tehlike olabileceğini fark ederek son aylarda bundan vazgeçti. Birçok uzmana göre Musuldaki konsolosluk saldırısı, Ankaranın bu geri adımına karşılık bir misilleme. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26604357.asp
Amerikanın önde gelen düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü uzmanlarından Ömer Taşpınar, IŞiD terör örgütünün ilerlemesiyle başlayan ve Irakta son günlerde artan şiddet olaylarını Amerikanın Sesine değerlendirdi.
Erdoğanın Washingtonda imajı, eski, bundan üç yıl önceki Erdoğan gibi değil. Hatta birçok insan Erdoğanı üç lidere benzetmeye başladı. Putin, hep duyduğumuz, Berlusconi, çünkü yolsuzluklar ve biraz da Chavez. Bu üçü arasında bir isim olarak görülüyor. Dolayısıyla Amerika Başkanı açısından aynı kare içinde görünmek çok da mantıklı gelmiyor Obamaya. http://www.odatv.com/n.ph...ozunde-negatif-1806141200
özetle: türkiye kuzey ırak'ın hamisi olarak ırak'ı parçalıyor.
kürtler ırak'taki aşırı unsurlara karşı türkiye açısından tampon bölge konumundalar!
time dergisi: Türkiyenin Kürtler ile detantı Irakın parçalanmasını kolaylaştırdı. On yıl önce Irakın birliğinin korunması konusunda çok kararlı olan bir komşu, şimdi ülkenin en ateşli ayrılıkçıları olan Kürtler ile müttefiktir, böylece Sünni Müslüman aşırı unsurlarının toprak kazanımlarını kaydederken ülkenin parçalanmasındaki kilit bir engel kalkıyor.
Mart 2003te ABDnin Irak işgali başladığında Iraklı Kürtlerin bağımsızlık özleminden korkan Türkiyenin güney sınırında 200 bin asker bulundurduğuna dikkat çeken Time, analizinde 11 yıl sonra Kürtlerin planlarını uygulayarak Kerküke güç gönderdiğini belirterek, Türkiyenin, Iraklı Kürdistanın düşmanından kilit bir müteffike dönüşümü, adeta tamamlandı diyor. Analizde şöyle devam ediliyor:
Türk milliyetçiliği artık Irakın sınırlarını yerinde kalmasını sağlamaya katkıda bulunmuyor. Bunun yerinde 1924 yılında belki dünyanın en ateşli ulus devletinin ifadesi olarak kurulan bir ülke, egemen ulus kıyafetini giyen ayrılıkçı bir hareketin yanında yer almış durumda, ABDin işgalinden sonra oluşturulan Kürdistan Bölgesel Hükümetinin kendi bayrağı, başbakanı, ordusu, petrol kuyuları, sınır kontrolleri ve dışişleri bakanı var.
Time, Irakın Kürt bölgesinin Türkiyenin Ortadoğudaki en iyi müttefiki olduğu görüşünü de aktardığı analizinde Türkiye ile Kürt bölgesi arasında gelişmiş ticaret ve ekonomik ilişkilere dikkat çekiyor.
Analizde Türkiyenin son yıllarda Kürt bölgesinin hamisi haline geldiğini ancak yeni ilişkinin Türkiyenin güvenliğini de güçlendirdiği savunulduktan sonra Iraklı Kürtlerin artık bir çeşit tampon bölgesini oluşturdukları belirtilerek Kürt bölgesi, bir çeşit duvar sağlayarak Türkiyeyi, mülteci akımı dahil, (Iraktaki) çatışmaların en kötü etkilerinden, izole ediyor denildi.
Bu çerçevede bir uzmanın Kürtler olmazsa Türkiye, IŞiDin komşusu olurdu değerlendirmesinin de yansıtan Time, Türkiye ile Kürtler arasındaki iyileşmiş ilişkinin Türkiyedekiseçim siyasetini de etkilediğini belirterek PKK ile barış sürecine dikkat çekiyor. Analizde Sızdırılan belgelere göre, Türkiyenin en büyük Kürt partisinin Erdoğanın daha güçlü bir cumhurbaşkanlığı çabasını desteklemeyi kabul etti savına yer veriliyor. http://www.odatv.com/n.ph...rdogan-kuruyor-2006141200
New York Times gazetesi: Türkiyenin, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esadın devrilmesi çabası çerçevesinde bir zamanlar her türlü çizgiden isyancı gruplara Suriyedeki savaş alanlarına kolay erişimi sağladığı ancak şimdi yaratmaya yardımcı olduğu kaos için ağır bir bedel ödediği iddiaları dile getiriliyor.
geçen yıl Irak'a 12 milyar dolar tutarında ihracat yaptı dedikten sonra bu tutarın bu yıl dörtte biri veya daha fazla gerilebileceği tahminlerini aktarıyor.
Türkiyenin kayıplarının yüzbinlerce Suriyeli mültecinin sınırı geçmesi üzerine ortaya çıktığı, Türkiyenin mülteciler için şimdiye kadar 1.5 milyar dolar harcadığı belirtildiği haberde Irakta yeni çatışmalar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi için bir dizi yurt içi ve yurt dışı politika aksaklıklarından sadece sonuncusudur yorumu yapılıyor.
NYT, haberinin geri kalan bölümünde ise, Iraka mal taşıyan Türk kamyoncularının maddi kayıpları ve karşı karşı bulundukları tehlikelere vurgu yaparken Tehlike, çoğu kamyoncuyu Iraka girmekten vazgeçirmedi diyor ve haberini, hala 47 bin doları borcu bulunan kamyonu için her ay 2 bin 700 doları ödemek zorunda kalan bir Türk vatandaşının Iraka gitmeliyiz, başka seçeneğiz yok sözleriyle noktalıyor. http://www.odatv.com/n.ph...r-bedel-oduyor-2506141200
Financial Times: başbakanın keyfi ve despotik tavırları ülkenin refahı için bir tehdit arz ediyor.
ekonomi zayıflıyor ve Erdoğan uluslararası itibarını yitiriyor.
rte Atatürk'ten ziyade Putin gibi. http://www.odatv.com/n.ph...ime-benzetiyor-0707141200
işid konusunda ahan da böyledir.
CIA danışmanı Henry Barkey ise Suriyedeki Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesi konusunda da rehine krizi benzeri bir sorun yaşanabileceğini öne sürerken, konuyla ilgili yazısını Kısacası Türkiyenin ikilemi, inisiyatifi IŞiDe kaptırmış olmak. Rehinelerini kurtarmış olsa da hâlâ IŞiDe tutsak diye bitirdi.
Barkey, Türkiyenin diğer bir sorunu da kendi topraklarındaki cihatçılara destek alt yapısının oluşturması dedi.
yazının bütünlüğü bozulmasın diye arslan bulut'un yorumlarını kesmedim.
--- alıntı ---
Kenan Evren, hangi projenin adamı olduğunu, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne hiçbir şart öne sürmeden “evet” diyerek ortaya koymuştu ama terörü sona erdirdiği için halk nezdinde bir itibarın sahibiydi. Bir defasında Mehmet Ali Birand’a “Türk Silahlı Kuvvetleri zaten Barış Harekâtı’nda epey ileri gitti, planlanandan daha fazla toprak aldı” diyerek Kıbrıs’ta toprak tavizi verilebileceğini, söyleyince bu itibarı yok etmeye başladı. Evren, 2007 yılında da “Bavyera’da üç bayrak gördüm. Nedir diye sordum, ‘AB bayrağı, Almanya bayrağı ve Bavyera bayrağı’ dediler. Biz, bölge valiliklerini eyalet olur diye düşünmüştük. Türkiye’yi 8 eyalet olarak planlamıştık. Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir”itirafında bulunmuştu.
Kenan Evren’in Türkiye’yi 8 eyalete bölme düşüncesine 1980’de de sahip olduğu anlaşıldıktan sonra, Refah Partisi içinde Tayyip Erdoğan ekibine neden yol verildiği de ortaya çıkmıştı. Öyle ki 2009 yılı Temmuz ayında TheGuardian gazetesi yazarı SimonTisdall, “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün aşınan ultra milliyetçi mirasına şimdiye kadar en büyük darbeyi vurmak üzere olabilir. Türkiye’yi yaratan Lozan Antlaşması’ndan 86 yıl sonra Atatürk’ün şekil verdiği gömleğin gevşemesine yönelik karşı konulması zor baskılar büyüyor” diyecekti.
Atatürk’ün mirası millî devlet idi. işte şimdi çözülmek istenen miras oydu.
Independent: 2002’den bu yana iktidarda olan AKP hükümetinde, sadece Türkiye yasadışı-haydut (rogue) bir devlet olarak görülme riskiyle karşı karşıya değil; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yasadışı-haydut (rogue) bir Cumhurbaşkanı olarak damgalanma riski var…
Sözlükte “rogue state”, “haydut devlet” olarak geçiyor. http://www.sozcu.com.tr/2...e-haydut-dediler-1124142/
objektif basın ile olayları tüm çıplaklığı ile öğrenen ülke vatandaşlarının korku ile takip etmeleridir. medya'yı bilemem ancak tanıdığım tüm yabancılar ülkeyi somaliden sonra en güvensiz ülke olarak görüyorlar.