yabancı dil öğrenmek

    3.
  1. dil dile değmeden dil öğrenilmez.*
    6 ...
  2. 7.
  3. Çok fena hırs yapmaktır... Şöyle anlatayım:

    ortaokuldayım. bayan bir ingilizce öğretmenimiz vardı. inanılmaz hızlı konuşuyordu. zaten yabancı bir dil ve de öğretmen hızlı konuşunca iyice azap halini alıyordu ders. 5 şubeye giriyordu ve her şubede yaklaşık 40'ar öğrenci vardı. Derslere girer, acelece anlatır, soru sormamıza fırsat vermez ve sonra ansızın çeker giderdi. Maddi durumu iyi olan öğrenciler, öğretmenden özel ders alırlardı. Böylece aileleri de dönem sonlarında öğretmen ile muhattap olmak zorunda kalmazdı. Birçok arkadaşımın olduğu gibi benim de ingilizcem berbattı. Yani 100 üzerinden 10-15 alırdım. Tüm kitabı ezberlese bile o dersi anlayamıyor, bir türlü içinden çıkamıyordum konuların. Yok arkadaş, ben başaramıyordum! Diğer derslerim çok iyiydi. Sadece ingilizcem berbat ötesiydi. Orta 2'de okuyordum. ilk dönem, dersten ödev alarak geçtim, tabi yine düşük bir not ile. Ertesi dönem yine ingilizce sınavlarım çok kötü geçiyordu. Yanımda Alman bir arkadaşım vardı. Adı Selena idi. Kendisi tam bir Almandı. ingilizcesi de çok iyiydi. En yakın arkadaşım olmasına ve sınav öncesinde söz vermesine rağmen, sınavda beni tanımaz, unuturdu. Soru sorunca da, yaptım ama yanlış gibi saçma bir cevap verirdi. Veli toplantısı zamanı geldi çattı. Tüm veliler gibi annem de ders notlarından şikayetçi idi... Benim annemin genelde çok sesi çıkmaz. Asla kavgacı, iddiacı değildir. Hakkına her zaman razı gelir. Hak etse de, etmese de... Nasıl oldu ise hocanın yanına gitmiş ve hoca ya, "Hanımefendi bu öğrencilerin durumu neden böyle kötü? Üstelik tüm şubelerinizde veliler notlardan şikayetçi" gibi bir cümle etmiş. Hoca anneme diğer velilerin de duyacağı yüksek bir sesle, " o halde siz de ailesel sorunlarınızı çocuklarınıza yansıtmayın hanımefendi! " diye agresif bir tavırla çıkışmış. Annem ezik büzük bir halde eve geldi. Ağladı dakikalarca... O sene hoca bana daha da düşük bir not verdi ve derslerde sürekli beni kaldırdı. Bilemeyeceğimi bildiği halde daha da zor sorular sordu, aşağıladı, azarladı, günlerce ağlattı. Ertesi yıl liseye başlayacaktım. Tüm arkadaşlarım süper lise denen yabancı dil ağırlıklı eğitim veren bir liseye kaydoldu. Peki ya ben ne yapacaktım. Hem zaten ingilizcem berbattı, hem de süper lisenin kitapları çok pahalıydı. Ama normal liseye gidemezdim. Çünkü onlara hocalar bile tembel gözü ile bakardı. Arkaşlarımdan ayrılmak da istemedim. Bir şekilde kayıt oldum sonunda süper liseye. Zaten not ortalaması ile alıyordu. ingilizce dışında diğer tüm notlarım çok iyiydi. Kitaplarını alamadım tabi ki. Hoca kesinlikle 2. el kitap istemiyordu. Annem evde mantı yapıp satmış günlerce. Parası ile de bana kitapları almıştı. Neyse sonunda okulun ilk günü. Herkes kendini tanıtıyor. ingilizce tabi... Ya kendimi tanıtmaktan acizdim. O kadar cümle bile kuramıyordum. Hocamız sürekli ingilizce konuşuyordu. Aptal aptal suratına bakıyordum. Ama azmettim, çalıştım. Kelimeleri, artık parmaklarım nasır tutana kadar 40 'ar belki 50' şer kez yazdım, yazdım... Ezberledim. Sürekli ingilizce yayın yapan kanalları izledim. Hatta o zamanlar Spice Girls denen ve saçma kızlar ve şarkılardan oluşan bir grup vardı. Bir albümünü kopyaladım arkadaşımdan. Sarkılarını dinledim, ezberledim. Notlarım yükseldi, hocamın gözünde parlamaya başladım. Öyle bir hırs yapmıştım ki... Annemin emeklerine ve gözyaşlarına layık bir evlat olmak için lisede 4 sene çabaladım. Üniversitede ingilizce hazırlık sınıfında muafiyet sınavına girdim, kazandım. O sene italyanca ve Almanca dil kurslarına da gittim. Her iki dilde de başarılı oldum. Aynı yöntemleri kullandım. Yazları turistik yerlerde çalıştım. Üniversite bitti ve ben şu an hala yabancı dilim sayesinde ekmek yiyorum. Bunda katkısı olan, beni bu kadar azimlendiren, kamçılayan sevgili kaprisli orta okul öğretmenime çok teşekkür ederim. Not: Kendisi beni sınıfta bıraktığı sene eşinden ayrılmıştır. Allah'ın sopası yok işte... Kısacası azimdir, hırstır, istektir, çalışmak ve pratik yapmaktır. Hayatınız boyunca iki insan türünü asla unutmazsınız... Sizi çok mutlu edenler ve çok üzenler... Çocuk kalbimi derinden yaralayan hocam sayesinde aylarca konuşmasam, pratik yapmasam bile, bu dili asla unutmayacağım. Sevgiller...
    6 ...
  4. 9.
  5. her dilde ayrı zorluklar bulunur. o yüzden "bunu öğrendin, bunun amına koyarsın" yapamıyorsun. mesela ingilizce'de gramer ana dili ingilizce olan insanları bile bıktırabiliyorken, almanca'da asıl zor kısım artikel denilen kısımdır. insanı depresyona falan sokar, "sikmişim böyle dili, amına kodumun nazileri" falan gibi ırkçı söylemlere yönlendirebilir. yapmayın. direkt ve acele ile sallayın. artık tuttuğu kadar.
    3 ...
  6. 8.
  7. beni gibi ingilizce filmi -ingilizcemde yarım yamalaktır- portekizce, ispanyolca, fransızca, italyanca vb izleyerek -bi filmle iki dil- yapamayacağınız şeydir. Ben de yapamadım zaten.

    Edit: ama portekizce birkaç kelime filan öğrendim mesela ingilizce portekizce çeviri yapiyim size:

    son = filho
    Good = bom
    Yes = sim
    no = não
    Hello = olá
    night = Noite
    Böyle birkaç basit kelime daha.
    2 ...
  8. 13.
  9. pratiğe dökülmediği sürece alınan eğitimin bir sik faydası olmaz.
    1 ...
  10. 10.
  11. Öğrenmek için gereken şey hevestir.
    1 ...
  12. 21.
  13. günümüz dünyâsında elzemdir.

    asgarî iki dilli olmak lâzım.

    hemen her alanda rakiplerini ekarte etmenizi sağlamakla kalmaz, dünyâya bakış açınızı değiştirir.

    hele hele akademisyenlik hedefiniz varsa, 2 diri, 1 ölü dil lâzım.

    nasip olursa; fransızca, rusça ve latince öğreneceğim. fransızca'da yolu yarıladık! au revoir!
    1 ...
  14. 5.
  15. kendinden farklı bi ırktan insanla konuşup, onu anlayabileceğin bir özelliğe kavuşmaktır.
    1 ...
  16. 4.
  17. eğer cermen ailesinden bir dili biliyorsanız, bir diğerini çok kolay öğrenebileceğiniz olay. * * * * * *
    1 ...
  18. 2.
  19. eğer o dil çinceyse ananızı ağlatabilir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük