Gerçekleştirmeyi düşündüğüm eylemdir.
Amma velakin diğer liselerde bu olay varmi bilmiyorum ama and lisesinde artık bölüm seçimi 11.sınıfın başında olacakmış.
Artık bir çok okulda olmayan güzel bölüm, bölümüm. Genelde matematikten kurtulmak için seçilse de bu amaçla seçenler başarılı olamaz. ingilizcesi mükemmel olan ve dili seven öğrenciler için ise adeta bir cennetir. Genelde bu sınıflarda 10-15 kişi olduğu için arşiv, hademe odası vb. mekanlar dil sınıfına dönüştürülür. Sınıf işleriyle bizzat öğrenciler ilgilenir. Dil sınıfları sevilse de küçük oldukları için pek önemsenmezler. Her şeye rağmen kıskanılırlar.
Bu sınıflar aile gibidir. Bir süre sonra birbirinden ayrılamayan bireyler haline dönüşürler. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez. Öğle yemekleri birlikte yenilir. Hatta bazen kahvaltı bile yapılır.
Öğretmenlerle arkadaş gibi olunur. Kısa bir süre içinde onların öğretmen olduğu bile unutulabilir.
Kısaca dil sınıfı candır, eğlencedir, rahatlıktır ve en önemlisi dostluktur.
artık bir çok lisede bulunmayan bölümdür. hele de yabancı dille eğitim yapıyor denilen anadolu liselerinde. evet hepimiz sayısalcı olmalıyız hıhı, kazık gibi mühendislik dersleri almalıyız çünkü biz milletçe güdülmesi kolay ve acıya meyilli insanlarız. kendimiz gibi düşünmeyen ve hayalleri farklı olanları salak sanarız. fizikte matematikte süper de olsak vasat da olsak( ki öss sonuçları her yıl bunu söylüyor) hepimiz sayısalcıyız yuppi. sözelciler veya yabancı dilciler aptal çünkü evet hıhı.
eğer dil yeteneğiniz varsa mükemmel ötesi bir bölümdür. seçmeden önce çok düşünürsünüz ama lise yıllarında okulda herkesten daha az ders çalışır, en eğlenceli sınıfta okursunuz. üniversite sınavı geldiğinde iyi üniversitelerde okuma şansınız herkesten daha yüksektir. çünkü bir okulda 90 eşit ağırlık öğrencisi varsa sadece 10 tane dil öğrencisi bulunur. sınıfa kettle alabilir ingilizce derslerinde kahve içerek paragraf soruları çözebilir, hayata farklı gözlerle bakabilen insanların olduğu sınıfta okuyabilirsiniz. ama gel gelelim eğer dil yeteneğiniz yoksa, genel kültürden hoşlanmıyorsanız, sırf sayısalınız iyi değil diye seçtiyseniz hayatınızı iğrençleştirirsiniz. bu arada sınıfın yüzde seksen ya da doksanı kızlardan oluşur.
'sözelci misin yoksa sayısalcı mısın?' sorusuna verilen dilciyim cevabı lise hayatım boyunca hep içten içe hoşuma gitmiştir. değişik ve güzel bir bölümdür. en azından o zamanlar öyleydi. dersinize giren öğretmenler ve o bölümde okuyan öğrenciler dışında derslerde neler döndüğü konusunda pek fikri olmaz kimsenin.
benim sınıfım da on iki kız, ben ve başka bir arkadaş olmak üzere iki erkek vardı. baya baya sağlık meslek lisesinde okuyan erkek sağlıkçı triplerindeydik yani. bu yüzden biraz daha meraklıdırlar diğer bölümde ki arkadaşlar, çünkü ne hikmetse dilci kızlar hep ortalamanın üstünde kızlar olmuştur. 'olm nasıl geçiyor dersler, çüş bunları siz mi çeviriyorsunuz-textlerden bahsediyor-' sorularından tutunda 'ee ayşe'nin dersleri nasıl?-sanki velisi ibne-,derken ayşe'yle bir izdivaç için ön ayak olmanızı isteyen(pezevenklik) dostlar ve ayşe 'nin durumunda on tane başka kız daha ve maruz kalınan bu muhabbetler benim lise hayatımın eğlencelerinin bel kemiğini oluşturmuştur.
okul müdürü bile o zamanlar açılan ilk dil bölümü öğrencileri olduğumuz için böyle biraz daha bizi el üstünde tutardı sanki diğer bölümlere göre. bu ve buna benzer nedenlerden ötürü biz kendimizi ayrıcalıklı görmekten alıkoyamazdık. ünüversite yıllarında ızdıraba dönüşecek olan bu karizmanın sonsuza kadar süreceğini düşünürdüm o zamanlarda. tabii ki fakülte kapısından girildiği anda iki senede bölümün verdiği havanın, bünyeden, üniversite hayatı boyunca ince bir 'tıs' sesi eşliğinde sönmeye başlayacağını tahmin etmek çok zordu.
aile'de bu dil konusuyla alakalı pek fikir sahibi değilse değmeyin keyfinize. derslere bırak karışmayı yorum dahi yapamadıkları için çok ulvi bir bölümde(!) olduğu sonucuna varıyordu insan ister istemez. yakın akrabalar ve aile dostlarının 'demek dil okyosun' diyip, guzide ingilizceleriyle 'hadi bakalım ver ar yu furom o zaman' ya da 'hadi biraz ingilizce konuş bakalım akıcı konuşabiliyor musun?' diyip insanı garip duygulara sevk etmeleri dışında dil öğrenciliği lise öğretiminin en zevkli yegane bölümüdür bence.
ancak lise bittikten sonra mümkünse üniversite tercih formuna ing. dil. ve edb. yazılacaksa iki kez hatta on iki kez düşünmelidir. çünkü bu bölümde gerçekten çalışmayana ekmek yoktur, vizeden bir gün önce finalden bir hafta önce çalışayım söylemleri bu bölüm için asla kullanılmaz. dersleri asmak demek bölümü bitirememek demektir zira. analiz ve projelerden bahsetmiyorum bile hepsi küçük çaplı tezciklerdir. yaptığınız üstünkörü bir proje öğretmene, sizin tüm akademik hayatınızı zehir etmeye yemin ettirtebilir.
3 sene önce hem sevinç hem hüzünle mezun olduğum lise bölümüdür.
yabancı dil sınıfları candır, hocaları kandır, arkadaşlar canandır. ehö.
yabancı dil insanları aynı anda hem inek, hem sosyal, hem popüler, hem hayat dolu, hemde kültürlü olmayı başarabilir.
seçilmiş bölümün, seçilmiş öğrencileri, meslektaşlarım, yoldaşlarım sizi vesileyle selamlıyorum.
severek seçtiğim ve gayet de iyi gittiğim bölüm. ama bu bölümde olan bazı insanları kıskanmıyor değilim. şöyle ki;
izmir'de ve istanbul'da tanıdığım ve benim gibi yabancı dil öğrencileri olan arkadaşlarım var. bu adamların sınıflarında kızlar ezici bir üstünlük kurmuş rakamsal olarak. baya fazlalar yani. 2 erkekse, 10 kız falan gibisinden. öyle ama kızların da hepsi mi güzel olur. hepsi mi kafa olur. bunu da şöyle öğrendim, tatillerde istanbul'a gittiğimde o ortama girerek.
kıskandığım yönü şu. benim sınıfımda 20 kişi falan var ve kız erkek oranı yarı yarıya. yani benim sınıfımda da 10 kız falan var, tam bilmiyorum işte rakamı. kızların fazla olduğunu biliyorum ama. yahu kızlardan kafa olan iki ya da üç tane var. bu istanbul ve izmir'deki insanların sınıflarındaki bütün kızlar taş olurken, benim sınıfımda bu rakam yine ikiye üçe iniyor. neden ha neden!?
şimdi diyeceksiniz ki, "lan gavat, karı kız için mi girdin oraya?" hayır, öyle bir niyetim yok. dili seviyorum, açılmak istiyorum, yararı olacak falan, oluyor da.
ama bu itlerin sınıflarındaki kızları görüp, bizim kartlara bakınca, cidden acıyorum halime. böyle adalet olmaz olsun lan.
seçmeden önce binlerce kez düşündüren, sonrasında "iyi ki gelmişim ulan şappieaa!" dedirtip insana taklalar attıran güzelliktir. kısaca inceleyecek olursak,
genelde yabancı dili iyi olan öğrencilerin tercih ettiği bir bölümdür. buradan çıkanların seçebilecekleri mesleklerin çoğunluğu dille ilgili olduğundan, yabancı dilleri iyi olsa dahi, bu işle uğraşmayı istemeyenler bu bölüme gelmezler. bu sebeptendir ki diğer sınıflarda en az 24 kişi olurken, yabancı dil sınıfları maksimum 20 kişinin katılımıyla yaşamına devam eder. pekçok anadolu lisesinde inceleme yaptım efendim. şu ana kadar gördüğüm en kalabalık yabancı dil sınıfı 18 kişilikti. benim okuduğumda 12 kişi var.
ilk günlerde "gaçhayım" tepkisi vermeye sebep olur. sınıfınız genelde ayrı ve küçüktür, okulda ayrı bir havanız, bununla beraber "küçük sınıf" olma dezavantajınız da vardır. istisnasız herkes birbiriyle yakın zamanda arkadaşlık kurar. zevkleriniz, düşünceleriniz nasıl olursa olsun... normal öğrencilerseniz, garanti enseye şaplak göte parmak moduna bir hafta içerisinde girer ve lise hayatında nirvanaya ulaşırsınız.
az öğrenci olduğundan, sağlam arkadaşlık denen şey, gerçekten en sağlamından yaşanır dil sınıfında. arka planda kalmak, sınıfın kuul çocuğu olmak gibi gubidik durumlar yoktur. herkes birlikte güler, herkes birlikte ağlar, herkes birlikte hareket eder. gruplaşma olmaz. tabi ki 12 kişi kol kola gezilmez ama sınıfta olay başkadır. biz üçüncü günümüzde voltran oluşturmuş, hocayı aramıza almış ve dersi sabote etmek suçundan müdürün odasında yargılanmıştık. bir yerde biz de sorunluyduk ama 12 kişilik sınıfta daha farklı şeyler olamıyor.
her neyse. şimdi şöyle özetlemek gerekirse,
* ortamı harikadır. okul dışındaki aktivitelere çağrılmayan tek insan olmaz, herkes yine birliktedir. birkaç can dostunuz, 10 tane sağlam arkadaşınız olur. kızları gerçekten kafa olur bir de bu bölümün, sizinle iddaa kuponu yapar, maçlara gelirler. "skeceğam!" diye haykırmadan önce arkadaş olmaya bakın.
* derslerde sakin olmayı becerirseniz, eğitim kalitesi çok yüksektir. az öğrenci çok verim. okulunuz da biraz kaliteliyse iş biter zaten. efendime söyleyeyim test çözmesiymiş, konuşma egzersiziymiş, her haltı yaparsınız. sözlüden, ödevden kaçış yoktur; eşek gibi yapar, çalışkan öğrenci olursunuz. ama çok eğlenirsiniz.
* isteyerek gitmişseniz ve biraz yetenekliyseniz, karizmanıza karizma katar. genelde hocayla ingilizce konuşmak zorundasınızdır, sınıfta konuşmaları anlayamayan en azından 6 kişi olacaktır. siz bülbül gibi şakar iken onlar "vay amısına koyim" diyerek izleyebilirler. dilinizle artistik yapmaya kalkmayın ama bu bölümde. lütuf değil hocayla ingilizce/almanca/fransızca konuşmak, işiniz.
* en büyük sıkıntı sosyal faaliyetlerde yaşanır. hiçbir olaya katılacak adam bulunamaz sınıfta. en fazla basketbol turnuvasına girilir, onda da sınıfın en yetenekli 5 elemanı seçilebilir, ne kadar oynanırsa... beden eğitimi derslerinde futbol oynamak isteyen erkekler zaten sıçışın resmi olurlar. 7 kişiyle uçsuz bucaksız sahada çift kale maç yapmak pek eğlenceli olmuyor. tek kalede de "kim kaleci lan?" kavgası çıkıyor tabi.
* olası bir sınıf kavgasında istisnasız dayak yiyen taraf olur yabancı dil bölümü. niye? saldırı gücü düşük. ama genelde sınıf özelse (ulan taktın özele diyeceksiniz, az öğrenci varsa dil sınıfları özel yapılır, sonradan açılır falan) kapının anahtarı olur. kendinizi kilitlemek suretiyle bir süreliğine ipnelik yapabilirsiniz. aslında düşündüm de gereksiz bu, çıkışta yine çekerler sopayı. vazifeye atılmak için çıkışı beklemeyin, allah ne verdiyse dalın. ama zaten okul içinde sınıf kavgası olmaz pek, en fazla birkaç eleman karşılıklı girişir.
* dili çok sevmiyorsanız, gitmeyin. özellikle 10. sınıfta sadece sözel derslerle birlikte 16 saat ingilizce + 2 saat almanca(iki üç saat oynayabilir) görüyorsunuz. çok sevseniz de sıkılacak ve nefret edeceksiniz, bunu bilin. her hafta durmaksızın 135 dakika test çözmek zorunda kalacağınız günler olacak. liseyi bitirdiğinizde, 2 sene sadece 2 saat matematik görmüş olduğunuz halde, fen/matematik bölümlerini çözeceksiniz. küfretmeyin, çalışın. fuck the system dinleyin, hem ingilizce, kulak şeyi olur hehe.
son olarak,
dil biliyor ve seviyorsanız şanslısınız, koşun lan koşun.
birçok lisede bulunan, alan seçimlerinde öğrencilerin karşısına çıkabilen bir bölümdür. zamanında bu bölümde okumuş biri olarak edebi yeteneği ve güçlü hafızası olan kişilerin seçmesi kendine yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Sayılarla arası iyi olmayanlar ve sosyal yönü güçlü olanlar ve iyi bir yabancı dil* altyapısına sahip insanlar seçtikten sonra pişman olmayacaklardır. ingilizce bu devirde ne işe yarar diye tepkiler alınırsa insan bu işten soğur. bu tepkileri verenler işin profesyonel boyutunu bilmezler. ilk olarak ingilizce kendine yetecek kadar değil edebi alanda güzel benzetmeler kurabilecek mecazları anlayabilecek kadar öğrenildiğinde tam öğrenilmiş olur. tıpkı diğer herhangi bir dil gibi. bunun yanı sıra ingilizce veya herhangi başka bir dil temeli iyi oturtularak öğretilirse üçüncü ve hatta dördüncü bir dili öğrenmek ilklere nazaran daha kolay olacaktır.