yabancı bir yerde yemek yerken insan ister istemez kasılmaya başlar.
+buyur evladım,bundan da al istersen. diye bir soru geldiğini düşünelim.cevap fikstir.
-ya yok yaa..çok teşekkür ederim. ben zaten tokum.
evdeki gibi rahat rahat yemeğini yiyemeyen yabancı ise zor durumdadır. Rahat rahat ekmek bile isteyemez.
+çok özür dilerim..biraz ekmek alabilirmiyim? ( yüzde hafiften bir kızarma)
iyide rahat ol. Niçin? altı üstü bir ekmek.
Hele hele suyu bittiyse sıçtığı andır. Başka birinin bardağının bitmesini bekler ve dolum esnasında kendi bardağını karambole getirir.
hele the kene gibi doymak bilmeyenler için, feci bir durumdur. daha önce hiç görmediğiz bir yemek görürsünüz, denemek için çok az istersiniz. o da ne? yemek süperdir, bayılırsınız, tüm tencereyi yeme isteği duyarsınız. ama utancınızdan isteyemessiniz bir daha. ya da ilk teklife bir dahakinde kabul etmek için olumsuz cevap verirsiniz ama ikinci bir teklif gelmeyince dünyanız başınıza yıkılır.
ülke sınırları içerisinde gereksiz bir durumdur.yurdum insanı misafirin ne kadar yediğiyle ilgilenmez,derdi misafirini doyurabilmektir.rahat rahat yenmelidir.
en çok da tavuk gibi on parmağın onunun da içinde oldu mu tadının alındığı bir cevheri çatalla bıçakla mundar etmek, kemiklerini dişlerle sıyıramamak koyar adama. ayrıca evde 10 dakika sürmeyen bu yemek faslı ne hikmetse yabancı sofralarda bir saati bulabiliyor. sebebini halen araştırıyorum.
efendim kibarlıktan kırılmadan sofradan kalkıyorsanız yabancı bir sofrada yemek yemeyi başarıyla geçtiniz demektir. kendi evinizde hayvan gibi abandığınız yiyeceklere burda yavaş yavaş utana sıkıla saldırırsınız!* "aman beni mi izliyorlar", "çok yersem ayıp olur mu?", "iyi de ben doymadım aq", "öff nerden oturdum buraya" gibi cümleler kurdurur allah muhafaza!
herkes sizin ne kadar kasıldığınızın farkındadır, bu durum sofradaki diğer insanları da kasar. bu kadar kasılmanın sonucunda bi sakarlık yapıp domates rengini alabilirsiniz; sofradaki sürahiyi devirmek ya da çorbayı dökmek gibi. eğer sofrada yenilmesi güç bir yemek varsa, misal spagetti, bu işkence halini alır. "doğru düzgün yiyeyim de hayvan zannetmesinler" diye düşündüğünüzden gayet yavaş ve kibar hareket etmeye çalışırsınız. sofranın orta kısımlarında duran salataya ya da tuzluğa uzanmayı göze alamazsınız. sonunda, sofrada yarım saat geçmiştir, ve siz hala açsınızdır. nihayet "çok güzel olmuş, ellerinize sağlık" diyip aç aç kalkılır o sofradan. yine de, herşeye rağmen atlatmışsınızdır ve derin bir oh çekersiniz.
-okuyo musun, kaça gidiyosun, dersler nasıl?
+evet, 8, iyi.
-al oğlum utanma al ye.
+yok, sağ olun doydum ben.
-anaaaaa, bu amma utangaçmış haaaa...ih ih ihhh...bak arkadaşın nasıl yiyo ama, aslan oğlum benim..
+evet aslandır...elinize sağlık efendim.
-aaaaaaaa, oğlum çay içsene otur, otur..haaaaahhh şöyle.
yabancı bir sofra derken yabancı ülke mutfağından oluşan bir sofradan bahsediliyorsa -örneğin çin yemekleri- ya da bir iş toplantısı sırasındaki yemekten bahsediliyorsa kasılma durumu çok da olağan karşılanabilir.