"yahu bunaltmayın insanı, şurada sadece küçük bir azınlık için yazıyorum, gına getirip kaçırmayın beni" dediğim şartlı ön ekli bir önerme. oğuz abimiz zamanında türlü melankoli ve romantizm ve sodomic bir kitapla etkiledi hepimizi. ama bir yere kadar. güzel ama tadında bırakılırsa güzel bir kitap. tamam mı lan?
--spoiler--
dunyada hepimiz sallantili, korkuluksuz bir koprude yurur gibiyiz. tutunacak bir sey olmadi mi insan yuvarlanir. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanir tutunurlar. kimi zenginligine tutunur, kimi mudurlugune, kimi isine, sanatina. cocuklarina tutunanlar vardir. herkes kendi tutamaginin en iyi, en yuksek olduguna inanir. gulunclugunu fark etmez. kagizman koylerinden birinde bir cift okuzune tutunan bir adam tanidim. okuzleri besiliydi, piril pirildi. herkesin <veli aga'nin okuzleri gibi okuz yoktur> demesini isterdi. daha guluncleri de vardir. ben, toplumdaki degerlerin ikiyuzlulugunu, sahteligini, gulunclugunu goreli beri, gulunc olmayan tek tutamagi ariyorum: gercek sevgiyi! bir kadin. birbirimize yetecegimiz, benimle birlik dusunen, duyan, seven bir kadin
--spoiler--
gerçekten aşık olsaydım bir kadına; bu kadar çok can yakmama gerek kalmazdı..
o muhteşem aforizmalarla süslü kitapla ilgili bir yorumda geçen cümle bu! mutsuzlar, kırık hayallere sahip insanlar, yaralı yürekler, dik yokuşlarda birilerini kaybedenler, hep kaybolanlar, bir aşkın enkazı altında kalanlar... tutunsalardı birbirlerine, birbirlerini dinleyip, birbirlerinin dertlerine çare olsalardı? birbirlerinin mucizeleri olduklarını hissedip o uğurda mücadele etseydiler? neler olurdu acaba?
belki, tanrı'nın zihni karışırdı. afallardı tahtındaki. kıyamet daha erken bir tarihe alınırdı. insanlık, dünyanın dibine dinamit döşeyip aynı anda patlatırdı. yarın denen kavramla kendini avutan ahmaklar, gözlerini cehennemin kapısı önünde açtıklartında uyanırlardı, hayat denen rüyalarından.
çok mu kötü olurdu? kimin canı yanardı ki? acılarını saklayan insanların üryanlığı, tanrı katında abes mi karşılanırdı? bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu iddaa eden tanrı, çok çok uzaklarda olduğu gerçeğini gördüğünde üzülür müydü kendi haline? canı acır mıydı o'nun da? tüm insani vasıflar kendisinde olup da, bir insan gibi hissedemeyen tanrı, hiç aşık olamadığı için salya sümük ağlar mıydı? kıskanır mıydı bir kulunu? içerler miydi, sevdiği için şiirler yazan genç bir delikanlının yüreğindeki duygulara?
kim bilebilir?
yine de, çok mu berbat bir hal alırdı dünya? tutunsaydı, tutunamayanlar birbirine? neler olurdu acaba? duyan olur muydu, çığlıklarını? anlayan? bir tokat gibi patlarlar mıydı, utançtan kızarmayan yüzlerde? bir yumruk olup da inerler miydi, çirkin kalplere? bir yemek olup da bulandırırlar mıydı, her şeyi hazmeden mideleri?