işin ilginç yanı bu kendinden eminliği iki yüzlülük olarak algılayan ateist ve deistlerin islam hakkında hatta sadece islam değil insanlarla iletişim hakkında hiç birşey bilmeden ateist ya da deist olmasıdır. sorsan kutsal kitapları yalayıp yutmuş sonra karar vermişlerdir dinsiz olmaya.
bir hadisi şerifte peygamber efendimiz "insanların akılları miktarınca konuşunuz" buyurmaktadır ve hz ali bunu uygulamıştır. hz ali -ki o nun imanı tam değilse zaten hiçbirimizinki tam değildir- nin böyle bir cümle kurması kendinden emin olmamasından değildir vel hasılı kelam.
tanım: ateist ve deistler tarafından yanlış anlaşılmış durum.
Hz. ali ile bir müşrik arasında geçen konuşmayla açıklanabilecek olandır.
--spoiler--
Bir gün Hz. Ali Efendimiz, namaz kılmış giderken müşriklerden biriyle karşılaşır.
Müşrik Hz. Ali Efendimize şöyle der:
Ya Ali! Şu sizin halinize bakıyorum da düşünüyorum. Ahiret var, insan bu dünyada yaptıklarından bir bir hesab verecek diye, namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz; Cennet var, Cehennem var diyorsunuz... Ben bunların hiç birine inanmıyorum. Hem aramızda ne fark var, sen de yaşıyorsun, ben de yaşıyorum. Sizin bu kadar çabanız nedir? Her gün vaktinde namaz kılacağım, oruç tutacağım diye bu kadar çaba niye?
Hz. Ali Efendimiz bütün bunları vakar ve sükunetle dinledikten sonra şu cevabı verir:
Ey kafir! Farzet ki, öldükten sonra dirilmek yok.( Var ya ) Bizim imanımız var. Farzet ki senin dediğin gibi dirilmek yok. Senin dediğin çıkarsa, o zaman ben bu yaptıklarımdan ne kaybederim. Namaz kılıyorum, dinimin emrini yerine getiriyorum, oruç tutuyorum. Bunlar benim kulluk vazifemdir. Bundan dünyada hiçbir zarar görmüyorum. Ahirette bir zararım olur mu, ne dersin?
... Adam biraz düşündükten sonra, olmaz, dedi.
Oruç tutuyorum. Burada senin gözünde bir zarar görüyor musun? Hayır der. Zekat veriyorum, hem dinimin emrini yerine getiriyorum, hem de fakir, muhtaç insanlara yardım etmiş oluyorum. Bundan benim kaybım olur mu? Ne dersin? Kafir hayır, olmaz, der.
Ya ahiret varsa! Burada yaptıklarından hesab varsa, imandan, namazdan, oruçtan, zekattan haktan, hukuktan, insan yaptığı işlediği her davranıştan hesaba çekilirse, ya bütün bunlar varsa! Ki var.
O zaman ey kafir, o zaman senin halin nice olur?
Ömrünü puta tapmakla geçiren ihtiyar müşrik, uzun uzun, derin derin düşünmeye başlar...
Ve Hz. Ali nin önüne diz çökerek:
Ya Ali! Evet varsa der! Sizin dediğiniz gibiyse!...
Öldükten sonra yeniden dirilir, allah ın huzuruna çıkarsam o vakit benim halim nice olur? der ve derhal iman eder.
--spoiler--
Ülkenin ünlü cemaatlerinde bile takipçilerine rastlayıp şok olduğum inanç şeklidir. Ayrıca insanların dinin vecibelerini yerine getirmesi için telkin edilmesi ayrı bir garipliktir. Şahit olduğum bir konuşmaya dönecek olursak; *
- şimdi sen allah var mı yok mu? diye düşünerek namaz kılmayacaksın, oruç tutmayacaksın öldüğünde ne olacak? cehenneme gideceksin. Orucunu tut, namazını kıl kendini garantiye al. varsa allah cennete gidersin.
şimdi bu akıllara zarar konuşma telkin yapanın bu düşüncede olduğunu kanıtlamaz. Ancak o ne biçim telkindir kardeşim. Namaz kıldırdığın çocuk kadar maaş mı veriyorlar sana?!
ayrıca bu konuşma bu tip kapalı bir şekilde dini yaşan grupların hepsinin dini açıdan ahmak olduğuna delalet değildir. içlerinde pek güzel insanlarda çıkabilir, çıkar. ahmakları bizdendir diye görmezden gelirler bu da en büyük günahlarıdır.
hz muhammedin mekkeyi ele gecirmesinden sonra pek cok insanın siyasi-cıkar
gerekcesiyle musluman oldugunu gosterir durum. muslumanların sıkıntısı
kendi bolgelerinde cogunlugu ele gecirene kadardı. o cagda o kosullarda
laiklikten bahsedilemeyecegine gore insanların muslumanların galibiyeti uzerine
guclunun yanında yeralmak icin islam dinine gectiklerini soyleyebiliriz.
en basta canın kurtuluyor. herhangi bir tehdit ve zorlama olmasa bile
ekonomik ve siyasi cıkar geregi guclunun yanında yeralma psikolojisi
devreye giriyor, insanlar kitleler halinde musluman oluyorlar.
zaten islamdaki munafıklık kavramı da oradan cıkıyor. hani gercekten
inandıgından-iman ettiginden degil de cıkar geregi islama gecilmesine
vurgu yapıyor munafıklık kavramı.
bu şekilde bir inanca sahip olan birisi bildiği tüm dinlerin ibadetlerini mümkün mertebe yerine getirmeye çalışır. cumaları camiye, cumartesileri sinagoga, pazarları kiliseye gider. kurban bayramında koç, dolunayda kedi keser. boynunda haç, cebinde tespih taşır, evinde buda heykelleri olur, inek eti yemez, hayatında bir kez hacca gider, en azından bir defa da ganj nehrine girer.
sağda solda çok karşılaştığım veya genel bir tanım olması için karşılaştığımız bir inanç şeklidir bu. ulan der kendi kendine şimdi tanrı/allah/yaratıcı/güç var mı yok mu diye düşüneceğime şöyle köşesinden namazımı niyazımı kılayım ne olur ne olmaz diye bir dine mensup olmaktır bu.
şimdi tanrı yoksa bir şey kaybetmiş olmam hiç yoktan namaz kılarkn spor yapmış olmuş olurum düşüncesiyle kendilerini avutur bu tür düşünceye sahip beyinler. değişiktir.
ya olduğun gibi ya da göründüğün gibi geyiklerine girmek istemiyorum. akıl ihsan diyorum, vicdan diyorum. doğru olan bildiğindir diyorum. bitiriyorum.