imbd'de 5.5 puanı ile pek kendini belli etmese de şöyle bir izlemeye değer olan filmdir.
Baş rolleri paylaşan iki isim filmi tutan ana elemanlar olmuş.
Ezel dizisinden hatırladığımız baris falay ise ayrı bir noktada dikkat çekiyor.
Kısacası aşk teması üzerine kurulmuş olan film aşk ve evliliğe ayrı bir noktadan bakma seçiminde bulunmuş.
Adından da anlaşılacağı gibi ya sonra ne olacak bunları tartıştıran güzel bir film.
öncelikle belirtmek istemekteyim ki özcan deniz yüzünden önyargılarım sayesinde izlemeyi hep ertelediğim filmdi. fakat uykusuz bir gecede elimdeki tüm filmleri izlediğimden son çare ya sonra'yı izlemek geldi aklıma.
son zamanlardaki en izlemelik türk filmi. özellikle aşk tesadüfleri sever'den çok çok daha iyi bir film. türk sineması için iyi bir adım. her ne kadar şarkıcıların şarkıcılık, yönetmenlerin yönetmenlik yapmasından yana da olsam özcan deniz bu işi mahsun kırmızıgül'den çok daha iyi yapmış, helal olsun.
deniz çakır'sa nasıl içten ağlanır, nasıl yaşadığı üzüntüyü karşı tarafa hissettirilirin dersini vermiştir. ayrıca kutluyoruz kendisini.
filmde gerçekten eş, karı-koca olmanın nasıl bir şey olduğunu özetle iyi anlatılmış. elmanın yarısı kaybolursa, kalan yarısı çürür.
romantik komedi nedir sorusuna da hoş bir cevap olabilecek film. özellikle çeşmedeki tekne sahesinde kayıkçıların muhabbetleri, onun yanı sıra adem'in babasının telefondaki sekreter takıntısı güldürmüştür.
film müzikleri içinse sürekli ajda pekkan'dan ya sonra'yı beklesem de çalmaması şaşırtmıştır. yasemin mori ise iyi bir renk olmuştur.
sadece fragmanından ibaret olan filmler gibi geliyor.
hala izlemedim ama mutlaka izlemek istiyorum.
zira bizler türk filmlerine hele ki beklemediğimiz insanlardan beklemediğimiz işler çıkmasına inanılmaz bir ön yargıyla yaklaşıyoruz.
bu da o filmlerden birisi mi acaba ?
aynı filmin sonuna yabancı bir yönetmenin ismini yazsak gene aynı şekilde mi eleştireceğiz.
izleyip görmek lazım.
özcan deniz'den keyifli bir pazar filmi. gayet güncel donatılmış ve özcan bey'in gerçekten çok emek verdiği bir film. New york'ta beş minare'ye beş basar. Süslü senaryo kaygısı olmadan artık hayallere düşen aşkla evliliğin ancak karşılıklı çabayla sürdürebileceğini anlatmıştır. evlenip evlenip boşananlara tavsiye olunur. ajda pekkan'ın şarkısının adını taşıdığı için telif hakkı da ödenmiş, bilginize.
ajda pekkanın seslendirdiği çok sevdiğim şarkı. yine dinlerim ama orjinal kopyası olduğunu öğrendiğim için tılsımını yitirdi.ayrıca orjinali çok daha güzelmiş.. http://www.youtube.com/watch?v=Hq-vxcPyfmw
iğrenç bir türk filmi kız arkadaşların zoruyla gittim ve ilk yarısından sonra sinemadan çıktım. ne konusu konu nede oyuncuları oyuncu. özcan denizin yönettiği film.
özcan deniz'den zerre haz etmediğim için zorla götürüldüğüm fakat aşk tesadüfleri sever faciasından sonra en azından yüzümün güldüğü, içten içe takdir edip beğendiğim film. hem komik hem duygusal hem de aşk tesadüfleri sever gibi perdeye kovayla kadın zihni boşaltmamış olan filmdir. olaylar bazında olmasa da duygusal açıdan gerçekçidir.
özcan deniz'in film sektörüne merhaba dediği film. müziklerde oldukça güzel seçilmiş.
--spoiler--
film öncelikle evlilik klişeleriyle geçmekte ve imkansızlaşan bir ilişkiye doğru sürüklenmektedir. günümüzün de sorunu olan "kadınlar artık tek başına ayakta durabiliyor" sözüne atıfta bulunarak ilerlemekte ve aşkın kariyeyeri bertaraf etmesiyle devam eden bir filmdir. ha sorarsanız sinemada izlenir mi izlenmez. para değil harcadığın zamana yazık. bir iki ay sonra netten bulunarak evlilik düşüncesinde olan bünyeye izlettirilebilir. ayrıca düğün bölümünde ki at sahnesi pek bi absürttü.
film özcan denizin senayosunu yazdığı için büyük bir beklentim yoktu. romantik olmaktan çok komedi filmi gibi bazı sahneler çok zorlama olmuş güldürmek için. böyle herkesin hayatından bir kesit varmış gibi toplama bir film. başlangıç sahnesi çok klişeydi çok mutlulular felan böyle evleniyorlar. özcan çevresine bakmış herkesin ilişkisinden ilginç olcağını düşündüğü şeyleri bir araya koymuş o yüzdende karakterler iyi oturmamış. ilgimi çeken tek dialog ben senin bekar hayatından kalma hizmetçinim diyor kadın. vurucu bir cümleydi. ama beğenenler çıkacaktır ne tarz film sevdiğiniz önemli bir ölçüt tabi.
çok mükemmel bir film olmamakla birlikte yazıldığı gibi çok kötü bir filmde değildir.
hatta salakça ağzımızı açarak seyrettiğimiz hollywood usulü romantik komedilerden çok daha iyi bir film. çünkü daha samimi.
yani öyle uzun uzun sinemografik açıdan değerlendirmeye, yok efendim rejisi iyi değildi, yok sahne geçişleri kötüydü falan diye bakmaya hiç gerek yok. filmi teknik açıdan değerlendirmenin hiç bir anlamı yok. netice de hiç birimiz profosyonel sinema eleştirmeni değiliz. olanlarımız varsada mümkünse eleştirilerini daha üst düzey bir platformda dile getirsinler.
yani demem o ki film güzel bir hafta sonu filmidir, gidilir, izlenilir ve tebessümle çıkılır.
bu gün sinemada izleyip beğendiğim film. bu tür filmleri pek haz etmem ancak bu çok hoşuma gitti. kimi zaman hüzünlü, kimi zaman komik olaylar mevcut. beni tek sinir eden, son kısımlardaki abartılan öpüşme sahneleriydi.
oyunculuklar oldukça hoştu, aynı zamanda eğlenceli de bir film. inanılmaz derecede ön yargıyla gittiğim halde memnun kalarak sinemadan mutlu bir şekilde çıkmama sebep olmuş filmdir. en azından mahsunun filmi gibi tamamen balon değil, öyle altı ay geriden deli gibi reklamla gelmedi. çok mükemmel bi film değildi ama izlenmesi tavsiye olunur.
ikinci türkücü vakası. lan gerçi özcan deniz tam olarak türkücü de sayılmaz. sahi neciydi o? böyle bi'olgunluğa erişmiş, sesi felan da kartlaşmış ama kır saç ve sakal kombinasyonu da eklenince kendisine, "ben neden film çekmiyorum ki?" demiş sanki. lakin keşke hiç kalkışmasaymış bu işe. son derece basit bi'senaryoya sahip, son derece gereksiz bir film. hatta yarısında çıkılacak olanlardan diyor ve kendime bir viski koymaya gidiyorum. yakşamlar.
