bugün

sözleri murathan mungan'a ait bir yeni türkü şarkısından bir cümledir. ancak bir şarkı sözü tanımlasından çok fazlasını hak eden, derin bir anlam içeren bir cümledir herşeyden önce...

şikayet ederiz ama boyun eğeriz. kabullenmek istemeyiz ancak sessizliğimizle kabulleniriz. asla hoşumuza gitmeyen bir şeydir ama birşeyler elimizi kolumuzu bağlar, susar kalırız. dışımız ne kadar söylemese de içimiz reddeder. peki işe yarar mı? ya da gerçekten kabul etmemiş miyizdir? işte o zaman hatırlatmak gerekir bu cümleyi benliğimize. cesaretin, korkunun, güvenin anlamını sorgulatır insana. bir seçimin, tercihin ne olduğunu...

herhangi bir konuda "tarafsız" demek sadece bir aldatmacadır. tarafsızlık aslında baskın olanın tarafında olmaktır. bu yüzden ya içindeyizdir ya da dışında.

hadi biraz gerilerden bakalım çemberin neresinde olduğumuza. günlerce içimize içimize batan malatya çocuk yuvası'ndaki şiddetle yerimizden fırladığımız ama hani bir şey yapmak bir yana 1 hafta sonra unutmamız; tekirdağ kumbağ'daki tuğla fabrikasına satılan çocukların tarih kitaplarında yazan "köleliğin kaldırılması" masallarına inat yüzlerindeki çocuksu tebessümleriyle nasıl da köle oluşlarına kızdığımız, yerimizden fırladığımız ama 1 hafta geçmeden unutmamız; dev bir alış-veriş merkezini nasırlı ama usta elleriyle üç kuruşa yapan o müthiş insanların açılış günü "kıyafetleri düzgün değil" denerek içeriye alınmamasına kızıp, yerimizden bir daha fırlayıp ama yine unutmamız, hepimizin kanını donduran 17 aylık bebeğe tecavüz haberiyle dünyanın bilmem hangi ülkesinde yıllardır bunun yapıldığını bilmiyormuş gibi ayağa kalktığımız ama bir kez daha unutmamız; o dev alış-veriş merkezinde kazanılan milyarlarca liraya karşılık çok görülen 20 ytl'lik demir parçasının yokluğundan ölen minicik bedene "burası sirk değil" diye cevap verenler karşısında susuşumuz, unutmaya devam etmemiz; ve ağlayarak yalvaran bir kız çocuğuna "hırsızsın" diyerek indirilen sopalar, tekmeler karşısında hala bir şey yapmıyor oluşumuz, işsizlik yüzünden yaşamına nokta koyanları televizyonlardan içimiz sızlayarak izleyişimiz ama bir kaç "çık çık"lamayla kanal değiştirme süresi kadar hafızamızda yer etmemiz, unutkanlığa devam edişimiz beynimize çakar çemberin neresinde olduğumuzu...

hergün bu gerçek yaşamlarla bir tokat yiyoruz suratımıza. bütün inanç ve değer sistemimiz sarsılıyor. travma etkisi çok derin, çünkü yakalanıyoruz! çünkü unuturak, susarak, hesap sormayarak. bu derece olmasa bile başka binbir türlü rezilliğin, insanlıktan çıkmanın üreticisi, alıcısı, parçası olarak... biz de parçasıyız bunların. bu suçların ardında yalnızca bir-kaç ucube sapık olduğunu söyler geçeriz. bu seri cinayet ve tecavüz şebekesi içinde olduğumuz toplumun ta kendisi! internet forumlarında, ekran başında, arkadaş sohbetlerinde "parçalayalım" diyor herkes. ama unutuyoruz...

televizyonlarda hiç kesilmeyen bu binlerce çocuğa dayak, işkence, tecavüz haberleri arasında araya giren reklamlarda bize bir ürünü almamızı söylemek için kiralanmış, gerçekten birbirinden sevimli çocuklar boy gösteriyordu. ("ne ilgisi var?" diyorsunuz belki, "aynı şey mi?". değil tabii ki. ama çocukların bir gelir ve reklam kapısı yapıldığı, "kentli" anne-babalarının onları televizyon reklamları için seçmelere götürdüğü bir toplumda sizce yaşamını kendi bedenini pazarlayarak-pazarlatarak sürdüren "bir anne çocuğunu nasıl satar?" sorusu tek örnek midir?)

ve başa dönersek: ya içindeyizdir çemberin ya da dışında. derin anlamı var demiştim bir ukalalık yapıp. lakin evet, bu derin anlam, kavramaktır, içine itildiğimiz hastalıklı rekabet, düşmanlık ve korkulardan sıyrılmaya duyduğumuz ihtiyaçtır, yürüyen merdivenlerde kaybettiğimiz çocuklarımıza,
öldüğümüz için eğitimsizlikle suçlanışımıza, sirke gelmediğimiz hatırlatılarak palyaço yerine konuluşumuza, ürettiklerimizden yoksun kalışımız yetmiyormuş gibi "hırsız" muamelesi görüp aşağılanışımıza, kapalı kapılar ardında minicik çocuklarımızın işkenceden geçirilmesine diyecek sözümüzün olmasıdır. unutulmamasıdır, bu defa unutmayacak oluşumuzdur. hani bedenimizin burada, bu rezil dünyada olup da kafamızın yeni özlemlerde oluşu, özlemekle kalmayıp yaratmasıdır. bilinçtir...
(bkz: çember)
(bkz: to be or not to be that is the question)
Cem adrian'la birlikte düet olarak söylediği şarkıdır.
başka ihtimal varmış gibi.