bugün beraber yaşadığımız, yarın ne olacağımı bilmeyen insanların, bilhassa yaşlıların çoğu, ne olduğumu görmeden öleceklerdi.
düşün.
ne olacağımızı bilmeyen ve göremeyecek olanlarla beraber yaşıyoruz!...
''insan okumakla adam olmaz.''
işte bu arkadaş biraz önce bana:
benim herkesin fikrine saygım vardır, dedi. ama sen, beni ille yenmek istiyorsun.
—benim herkesin fikrine saygım yok.
ben saygı duyduğum fikrin yanındayım.
bu çamur ortamında da, "olmayan şey"in ne olduğunu arayamayacak kadar, herkes her şeyi biliyor.
çekilen ızdırap çevreye şifa olacak şekle kanalize edilmelidir.
ben, başıma çöken dünyanın altında ezilip ufalanmama çabası içindeyken, açılan pencereden, ıstırap çekenle çekmeyeni görüyorum.
ve yine görüyorum ki, genci, gençliğin meselelerini anlayarak kuşatacak, gençliğin temsilcisi bir gençlik halkası mevcut değil.
sen ve ben
birbirimizden
uzaktayken
duyduğun ince bir sızıysa
ve duyuyorsam ince bir sızı;
üstüne üstlük
istiyorsan o an beraberliğimizi
ve duyuyorsan gerçekten
bir bütünün parçası olduğunu
demek ki sen
seviyorsun beni...
elveda!... on sekiz yaş heyecanımın hayâlleri, hatırana da elveda.
elveda!... geçiciler dünyasında bile geçici köhne yürekli dostlar.
elveda!.. yüreğimin en zengin köşesi.
elveda!.. yaşanmamışa duyduğum hasrete.
gıdasını aldığı topraktan sökülen,kök saldığı topraktan zorla koparılan bir bitki gibiyim.
hislerimi anlatmakta kadar zorluk çekiyorum,kelimeler ne kadar yetersiz ve aynı kelimelerle aynı dilden konuşamamak ne kadar ıstırap verici bir bilsen!
vakit o kadar çok ki can sıkıntısından patlıyorum. vakit o kadar az ki hangi işe başlasam yetişmeyecek gibi geliyor.
fakat bir ideâl adamı olarak, bir dakikamın bile boş geçmemesi gerek. zamanımın her saniyesini tekâmüle hasretmeliyim...