Sheraton Ankara Otel'de düzenlenen bir resepsiyon öncesi tıkınan 60'lı yaşlarına varmış birkaç godoman eşi elinde fotoğraf makinası olan bana "bizi çekermisin" demeleri ancak bu sözleri "bişi yermisin" şeklinde anlamam sonrasında sağ elimle sol bağrıma vurarak külhanbeyi selamı verdikten sonra güler yüzlü bir tavırla "teşekkür ederim efendim birazdan yiyeceğiz" demem sonrasında gelişen olaylar...
- Bir kaç kadının Gülşen Bubikoğlu'nun fakir ama gururlu Ediz Hun'a attığı hor görme kahkalarını andıran kahkahalarının ardından bana sarf edilen kelimeleri yanlış anladığını fark ederek yerin dibine giren ben
Daha sonra kadınların hunharca alay edişleri ve kahkahaları halen aklımda olup o an için beni yaşamaktan soğutmuş fakat zaman içinde etkisini kaybederek komik bir anı olmaktan öteye geçememiştir...
askere bir an önce gidip kurtulayım amacıyla son başvuru tarihine kadar okuldan bir an önce diplomanı almak istemen ve okulun askerliğe son başvuru süresinden bir hafta sonra diplomayı vermesi akabinde 5-6 ay boş yatman.
karşıdan karşıya geçmeye çalışan görme engelli vatandaş yavaş hareket edince abaza türk şoförünün bağırarak ''kör müsün ulan hızlı yürüsene''diyerek tüylerimi havaya kaldırmasıdır.
dersane çıkışı minicik *, elleri donmuş bir çocuğun 'nolur yardım edin' diye milletin ayaklarına sarıldığını ve insanların o'nu itip geçtiğini görmek. o çocuğun ve onun gibi binlercesinin anne-babaları çocuklarına yaşattıklarının hesabını nasıl verecekler gerçekten merak ediyorum.
cep telefonunda tus kilidini acik unutup, cepte duran, kendi kendine evi ve is yerini arayan potansiyel ispiyoncu telefonunun diger ucunda aile fertlerinden birisinin daha sonra da is yerinde patronun telefona cikip, sevgiliyle kur yaparken söylenen herseyi dinlemeleri yetmiyormus gibi; ne dinledilerse hepsini bir de size anlattiklari andir. ***
ameliyathane hemşiresi ev arkadaşının anlattığı her vaka. ama bu en korkuncuydu, nasıl uyuyacağım bilmiyorum.
6 aylık kız bebeği kıskanan 5 yaşındaki abisinin, anne mutfaktayken çakmağı çakıp beşiği ateşe vermesi. bebeğin, baştan aşağı yanmış bir halde acile getirilmesi. aksi takdirde yanık yukarı bölgelere yürüyeceğinden ötürü, elleri kömür olan bebeğin ellerinin doktor tarafından kesilip, hemşirenin eline konması... bebeğin ses tellerinin de yanmış olması, yalnızca gözünden akan yaşlar ve kasılıp titremesinden ağladığının anlaşılabilmesi, ses çıkaramaması. hayati derecede yanık bir vaka olmasından ötürü, anne sütünü dahi gırtlağına takılan bir hortumla alabilecek olması.
en korkuncu da, "eğer onu gene eve getirirseniz, daha kötüsünü yaparım!" diyen abinin terapi görmesi ya da ıslahevine yollanmasının şart olduğunu ailenin bir türlü kabul etmemesi.
kadriye hanım;
bunu bana neden yaptın. seni gördüğüm her zaman kaçar aman bu kadın bana bulaşmasın derdim. aksiliğin kavgacılığınla meşhur bir hastaydın nazarımda ve herkeste seni öyle tanır. taki akşam durakta beraber otobüs bekleyene kadar. bütün yaptıklarının hayatla başetme taktiğin dayanağın ve ciddiye almak istemediğin için olduğunu söylemen, hayat hikayen gözlerinin dolması beni çok üzdü ve yaşamaktan soğuttu gerçekten. hayat neden bazı insanlara bu kadar yüklenir...
sevdiğin kızı seven ve senin de sevdiğini bilmeyen arkadaşının sevdiği kıza açılmak için senden yardım istediği;
hayatı fazlasıyla sorgulayıp aklını allak bullak edip her şeyi anlamsızlaştırdığın;
tanrı kavramını yitirdiğin;
yalnız geçirdiğin zamanın günbegün arttığını farkettiğin;
insanlarla konuşma yetinin bir gün birisiyle dertleşmeye kalkışırken nasıl da azaldığını gördüğün;
kendi kendine aynaya bakarak konuşmaya başladığın;
yaşamın, gelecek kaygısının, yaşamak için yapman gereken her şeyin zahmetli olduğunu ve ölümün huzur getireceğini düşündüğün;
dünyanın hâlinden nefret ettiğin; her ne kadar küçük mutlulukların olmasını istesen de bu küçük mutlulukların nasıl böylesine saçma, düşüncesizce davranışlar sonucunda ortaya çıktığına anlam veremediğin;
kendi ahlakî yapın etrafındaki kimseyle uyuşmadığı için etrafını izleyip öfke kusmamak için kendini tuttuğun;
kararsızlığın dibine vurduğun;
özkıyım yapmak istediğin ama bunu yapmak için bile hazırladığın plânı gerçekleştirmeye teşebbüs etmeye üşendiğin;
kendini öldürmeyi düşünmenin ardından babanı hatırladıkça: "nasıl? nasıl bırakırım seni babacığım? bu en büyük kötülüğü nasıl yaparım sana?" deyip ağlamaya başladığın ve dilemmaya kapıldığın;
sıkıştığın; daraldığın; her şeyin üstüne üstüne geldiği ama aslında kimsenin seninle ilgilenmediği ve sanki sen değil gökler gürleyecekmiş gibi yüksek bir sesle haykırmak istediğin; fakat sessiz kaldığın;