marketin temizlik reyonundaki ürünleri inceliyordu. reyon görevlisini çağırıp sordu:
-bu ürünlerin en etkilisi hangisi?
-beyaz çamaşırlarda mı kullanacaksınız yoksa renklilerde mi, beyefendi?
soruya, soruyla cevap veren insanlardan nefret ederdi. ciddiyetini hiç bozmadan, reyon görevlisini cevapladı:
-çamaşır için değil, organ için. beynimi yıkayacağım!
reyon görevlisi, gülümsedi.
-henüz öyle bir temizlik ürünü icat edilmedi, beyefendi.
-eğer gülümsemeye devam edersen, beynini havaya uçurabilirim.
marketten çıktı. ''bu düşüncelerden nasıl kurtulabilirim?'' diye düşünüyordu.
''psikoloğa mı gitsem? hiçbir yararı olmaz. belki beyin cerrahı işime yarayabilir. ameliyatla beynimdeki düşünceleri alabilir mi acaba? kesinlikle hayır! nasıl beyin kanaması geçirebilirim? belki beyin kanaması geçirdiğimde, düşüncelerde kanla birlikte sel olur akıp gider. bu da çok saçma! ölmem gerek! fakat sonra dirilmem gerek. önce ölüp sonra dirilmek, bunu nasıl başarabilirim ki?''
beyninin içindeki bütün düşüncelerin kaybolmasını istiyordu. beyninin sıfırlanması, her şey yeniden öğrenmesi gerekiyordu. isteği, yeniden doğmaktı!
reklam panolarının yanından geçerken, panodaki afişe bakındı. paint ball!
çabucak paint ball oyun parkuruna gitti. parkur görevlisine:
-paint ball oynamak istiyorum.
-yardımcı olayım efendim. kaç kişisiniz?
-tekim.
parkur görevlisi gülümseyerek:
-tek başınıza oynayamazsınız efendim. paint ball bir takım oyunudur. sizi bir takıma dahil edebiliriz. bunun için biraz beklemeniz gerekir. yaklaşık yarım saat sonraya bir rezerve var. o arkadaşlardan rica eder, sizi o takımlardan birine dahil edebiliriz.
-ben tek başıma oynamak istiyorum. ücret ne kadar?
-efendim, tek başınıza oynayamayacağınızı tekrarlayayım. ücret tarifemiz, şu an mevcut kampanyamızda, giriş ücreti ve kamuflaj ücreti almıyor, sadece 50 mermi için 10 tl alıyoruz. oyun içerisinde merminiz biterse, 50 mermiyi 5 tl'ye temin edebilirsiniz.
cebinden, 200 tl çıkarıp görevliye uzattı.
-tek başıma oynamam için yeterli mi?
görevli şaşırmıştı, ama 200 tl'yi geri çevirmek istemedi.
-buyrun efendim, kamuflajlarınızı giyindirelim.
oyun parkuruna girerken, oyun kurallarını kendisine anlatan görevliye, eliyle sus işareti yaptı. oyun parkuruna girdi. etrafa bakındı. o güne kadar yaşadığı bütün acıları düşünmeye başladı. aklına hiçbir şey gelmemişti. hayatında hiç büyük bir acı yoktu ama kendisi çok acı çekiyordu. bu yüzden çok daha büyük acı çekmeye başladı. elindeki tüfeği kasketine dayadı.
görevlisinin sesini duydu:
-beyefendi, kesinlikle öyle bir şey yapmayın. yakın mesafeden ateş etmeyin!
artık çok geçti. kafasına ateş etmiş, sarsılıp yere düşmüştü. bir kaç saniye yerde hareketsiz kaldı. ''gerçekten mi öldüm acaba?'' diye düşündü.
parkur çalışanları başucunda toplanmıştı.
-bir şeyiniz yok değil mi? yaptığınız şey çok tehlikeli.
kimseyi dinlemeden, kimseden yardım almadan, kalkıp soyunma odasının yolunu tuttu. kendisini çok iyi hissediyordu. intihar etmişti ama yine dünyaya gelmişti. ikinci bir hayat yaşıyor gibiydi. parkuru terketti.
''öldüm. sonra yeniden doğdum. ama bu doğuşum diğerinden daha farklı. bu kez beni kimse doğurmadı. ben kendimi doğurdum. ben kendimin, hem babası, hem annesi, hem de kendisiyim. ben şu an üç kişiyim. anne, baba ve çocuk. tek kişiyken çektiğim acılar, üçe katlanacak şimdi! ben ne bok yedim!''
acılar içinde yürüyordu. iki saat içinde bir paket sigara içmişti.
''acı çekmek için, büyük acılar yaşamaya gerek yok. yaşamak yeterli! yaşamak, acının eş anlamlısıdır.''