genelde bu tür vakalar ünlülere karşı yaşanır. ayrıca platoniktir ve eger bu hisse kapılan şahıs bilinçli biri ise bunun gerçekleşemeyeceginin önceden farkına varır.
toplum tarafından fazla olgunlukla karşılanmayan olaydır. mesala bir erkek kendinde yaşça küçük bir kıza aşık olursa yadırganmaz fakat kız kendinden yaşça küçük bir erkeğe aşık olursa yadırganır.
her erkeğin ilk 8 yılında mutlaka yaşadığı olay. öyledir heralde lan bilmiyorum. ben yaşadım. 5 yaşındaydım. lojmanlarda peder bey hazretlerinin astsubay bi arkadaşı vardı. onun karısına aşık olmuştum lan. kızıl saçlıydı ve adı sibel'di. başka da bi bok hatırlamıyorum. ha bi de kocası durumdan haberdardı benle taşak bile geçiyodu pezevenk. evimize geldiğinde yazı tura atıyordu tura gelirse karım bende kalacak yazı gelirse sana vericem diye... duygularımla oynadı gavat.
hikaye edilişine göre genç adam kendinden yaşça büyük olan keman hocasına aşık olmuştur.ilgisini anlayan hoca bu eserle genç adama gayet nazik bir şekilde mesajı vermiştir.eserin sözleri şöyledir:
''ben gamlı hazan, sense bahar, dinle de vazgeç
sen kendine, kendin gibi bir taze bahar seç
olmaz meleğim böyle bir aşk, bende vakit geç
sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç.''
sanılanın aksine mallık değildir, masumanedir sonuçta.
her kızın erkeğin başına gelir olayından da öte buna karşılık verip üniversitede öğrenim görüp liseli kızlarla çıkan arkadaşlarım vardı lan ve her şeyi de geçtim adam tatlı minyon biriydi herkesin kız kardeşi ölüp biterdi o piçe. kızla görüşmediler yani art niyeti de yok gibiydi ama... neyse işte sonuçta herkes yaşıyor öyle yada böyle. ben kendimden büyük evli bir bayana aşık olup benden 2 yaş küçük kızına bana baba de derdim.
jigoloları mesleki açıdan olumsuz yönde etkileyebilecek ihtimaldir.
orlando bloom'un gönül yazara aşık olması gibi bir durum ortaya çıkar ki, iç açıcı bir olay değildir.
akıl yaşta değil baştadır diyerek topladım bigün cesaretimi, aşık olduğumu bir çırpıda ilan ettim.
aylardır görüşüyor, beraber çok eğleniyorduk. saatlerce beraber gülebiliyorduk. arkadaşça birbirimizin omzuna vuruyor, yerim seni, ne tatlısın sen gibi kelimeler söylüyorduk birbirimize. beni kedi gibi sevdiğini, Tekiri okşar gibi okşadığını nerden bileyim.
Tekir bunun kedisiydi. hiç sevmezdi beni şerefsiz mahlukat. daha olgun aşkımın beni eve ilk davet ettiği gün numaradan hastalandı. birbirimize şiirler okuyacağımız, sabahlara kadar kahve ve sigara eşliğinde gülüp eğleneceğimiz geceyi nöbetçi veterinerde geçirdik. yolda götürürken gözünü gözümden ayırmadı. resmen "bu kızdan uzak dur, belanı skerim senin" der gibi yüzüme bakıyordu. Veterinerde saatler ilerliyor ve hayvanoğlu hayvanın iyileşmediği her dakika sinirden renk değiştiriyordum. beni o halde görünce mutlu mutlu gülümsediğini, zevkten mırladığını gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum. sonraki günlerde de rahat bırakmadı bizi. sokaktan toplayıp getirdiği kedilerle sabaha kadar alem yapıyor, çıkardığı seslerle gecemizin içine sıçıyordu.
2 hafta sonra olgun aşkım büyük bir depresyona girdi. 5 senedir yanından ayırmadığı kedisi Tekir yediği bir şeyden zehirlenmiş, tuvalette kusarken geberip gitmişti. nedenini olgun aşkım bir türlü anlayamadı. o öteki odada ağlarken çaktırmadan veterinerlik fakültesinde okuyan amca oğlumu arayıp önerdiği zehir için teşekkür ettim ve birinin belasını sikmiş Erol Taş gibi güldüm. aramızdaki en büyük engel kalkmış, başbaşa kalmıştık. Sığınacak tek limanı ben kalmıştım. Yaşadığı üzüntü bizi daha da birbirimize bağlamıştı. Onu avutuyor, saçlarını okşuyor, üzülmemesini, kendisini hiç bırakmayacağımı söylüyordum. O da okşayışlarıma minnet dolu gözlerle karşılık veriyor, bazen beni kucağına yatırıp saçlarımı okşuyordu. deli gibi aşık olmuştum işte. aşk yaşa bakmıyordu.
akıl yaşta değil baştadır ki diyerek topladım bigün cesaretimi, aşık olduğumu bir çırpıda ilan ettim. Saçlarımın arasında gezinen parmakları hareketi kesti. gözleri kısılmaya başladı. saç köklerimin acımaya başladığını hissettiğimde gözleri tamamen kapanmıştı. ölümüme şahit olmak istemiyor diye düşündüm. kıyamazdı ki o bana. ama kıyıyordu sanki. saçımı ustaca kavramış döndürmeye başlamıştı bile. "aşkım dur napıon? anam! lan! dur ahhhh!" larım işe yaramıyordu. kafamı duvara vurunca bayılmışım. oda çıkmış gitmiş. iki satır mektup karalayıp.. ben doğduğumda ilkokul mezunu olduğundan girmiş, ben pipimi daha yeni farkettiğimde kendisinin aşktan aşka yelken açtığından çıkmış.
Aşık olacağın kişiyi seçememenin verdiği bir tür olasılıktır. Genellikle olgun erkekleri çekici bulmam dolayısıyla başıma gelmiş olan, ve iyi ki de gelmiş dediğim şeydir.