Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun; kirli sokakları yıkayıp temizlediği kadar, kirli kalmış ruhu da yıkayıp arıtması.
Bir pencere kenarından uzatılan avuçlara düşen damlaların; eritilmiş poşetin cilde temasındaki o yakıcılık misali, ruhun derinliklerine kadar bir kızdırılmış çivi gibi saplanıp acıtması. Çünkü Acıtmalı ki arıtmalı. Kulaklara dolup taşmalı sonra o damlaların sesleri. Çünkü dolmalı ki yıkamalı.