bir yaz günü, sicim gibi yağan yağmurun ardından ıslanan tazecik topraktan çıkan mis koku. doğallığın ve sessizliğin olduğu bir ortamda yalnız ve ıslanmış halde bir ağaç kütüğünün üzerine oturup okunan kitapla birlikte burna gelen taze toprak kokusu hiçbir şeye değişilmez sanırım. yağmur diner dinmez gökyüzünde beliren ve adeta göz kamaştıran gökkuşağının renkleri. şehirden uzak ,insanlardan, teknolojinin ortaya çıkardığı pis kokulardan uzak sessizliğin içinde ben buradayım diyen o koku insanın içini huzur dolduruyor.
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusuna,
Hayranım, tıpkı hayran olduğum gibi sana.
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusunda,
Ne tuhaf, sen varsın sanki hemen yanımda.
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusuna,
aşığım, tıpkı âşık olduğum gibi sana.
Yağmurdan sonra gelen toprağın kokusunda,
Buluşuruz seninle, sanki başka diyarda.
Çiselerken yağmurlar,
Gülüşürken tüm yapraklar,
Çiçekler fısıldaşır,
Oynaşır tomurcuklar,
işte ben de böyleyim,
Canlanırım yeniden, seninle ben.
Söz: Şehrazat
Müzik: Şehrazat
Düzenleme: Demir Demirkan
Klasik Gitar: Nurkan Renda Elektrik Gitar: Demir Demirkan Geri Vokal: Sertab Erener, Elif Ersoy, Özge Fışkın
anne kokusundan sonraki en müthiş kokudur. hoş, o da doğa ana.
küçükken "oh mis gibi toprak koktu" dediğimde annem hemen "öyle deme!" diye tepki gösterirdi. sonradan öğrendim, meğer toprak çeker korkusu varmış.
edit: entarilere baktım, kokunun nedeni yoktu ekleyeyim:
toprakta yaşayan actinomycetes grubu içinde yer alan bazı bakterilerin kaynaklık ettiği kokudur. en çok nemli ortamlarda gelişirler. koşullar uygun olmadığı zamanlarda 'spor' üretirler. kokunun tam da kaynağı bu sporlardır. hava kuruyken duyulmayan bu sporların kokusu yağmur damlaları ile havaya fırlar ve oluşan nem ile burnumuza kadar ulaşır.