geçenlerde röportajını okumuştum bu şahısın. beşiktaşa bilmem ne kadar para verdim gidersem o parayıda geri alırım diye. sormak isterim kendisine, kendisi parasını vermiş beşiktaşa peki çarşı nelerini verdi beşiktaşa hiç istedimi karşılığını sayın! başkan.
"param var ulan at çiftliği gibi işletirim beşiktaşı, istediğimi yaparim" zihniyetine sahip, yönetici vizyonuna sahip olmayan, misyonu da bulunmayan biridir..
amele sümügü gibi yapismistir güzelim besiktasim'a... kulüb'ü borc batagina sürüklemekle kalmamis, bir de üstüne "besiktas'in bana 20 milyon dolar borcu var!" diyor ve bu borclar sayesinde kimse baskanliga aday olmaya cesaret edemiyor. besiktas kimseden cekmedi bu heriften cektigi kadar. kac oyuncu, kac teknik direktör, kac yönetici yemistir, kac efsane bitirmistir, ama yine de kendisi koltugunda oturuyordur. ruhsuzdur... sözünün er'i olmadigi gibi, istikrarsizligin ve iktidarsizligin resmidir! besiktas'in en büyük düsmanidir! saha ici ve saha disi, en büyük maglubiyetleri bu adam tarafindan tatmistir besiktas ve taraftari. bir besiktasli olarak nefret ediyorum bu heriften, kimseden etmedigim kadar... "defol git yüzsüz!" demek istiyorum, "cek ellerini besiktasimdan!"
entry silinmesi ve caylaklik tehlikesi olmasa, daha yazacagim cok sey var! milyonlarca taraftar haykirmistir "defol git!" diye, ben burada yazmisim, ne fayda?!
ego anlamında aziz yıldırım'dan sonra türk futbol tarihinde görülmüş en kötü yönetici. iş bu kişi bu yöneticilik sıfatıyla beşiktaş gibi bir klubü çiftlik* gibi işletmekte olup, 21 yıl önce beşiktaşlı olmamı sağlayan bi takım insani değerler bütünü olan beşiktaşlılık olgusuna zerre sahip olmayan kişidir.
şunu kaldırabiliyor insan bünyesi*;
kişi profesyonel yöneticidir takımı sevmez ama klübü adam gibi yönetir.
kişi takıma sevdalıdır* lakin yöneticilik apayrı bir vasıftır, bu kişide yöneticilik vasfı bulunmadığı için beceremeyebilir bunu da anlarız, anlayışla karşılarız.
kendisinden umudum vardı aslında. yönetime ilk geldiği dönemde yaptığı hatalardan ders alıp klübün futbol şubesinin son teknik direktörü ertuğrul sağlam ile, ertuğrul sağlam'ın her şartta arkasında durarak, en azından uzun vadeli istikrar için herkesin karşısına çıkabileceğine dair. malum vicente del bosque ve jean tigana faciaları ders alınmayacak gibi değildi çünkü. 1 yılı devirmesi ertuğrul sağlam'la birlikte bu umudumu epey güçlendirmişti. lakin bilemezdik ki kendisinin yapmacık bi tavırla 6 hafta ancak dayanabildiği, aslında bi takım şeylere aç(!) olduğunu.
süleyman seba bilirim ben, olaylı bir kupa maçı kaybedilmiş, sonrasında taraftar fulya tesislerinde tepki göstermek istemiş, süleyman seba taraftarın karşısına çıkıp bu adamların kefili benim demişti. taraftar süleyman seba'ya olan saygısından ve sevgisinden sineye çekmişti. inanıyorlardı çünkü süleyman seba'ya. o beşiktaşlıydı. beşiktaşlılık duruşuyla her daim taraftarın takdirini kazanmıştı.
düşünüyorumda şimdi, bir o zamana bakıyorum, bir bu zamana, mazallah antipatik bir teknik adam takıma hezimet yaşatsa ve taraftar ümraniye tesislerini bassa yıldırım demirören ormanlık araziye kaçar büyük ihtimalle ve uzun bir süre kendisinden haber alınamaz.
yazık etmektedir başında bulunduğu takıma, geldiği dönemden beri yaptığı başarısız yöneticilik eserleri beşiktaş gibi türk futbol tarihinin asırlık çınarlarından birine yakışmamaktadır. dahası takındığı tavır beşiktaşlılık duruşunu bulunduğu dönem içerisinde haddinden fazla zedelemiştir.
tavlada yenildikçe "bana ne bana ne bir el daha oynayacağım" diyen şımarık çocuklar gibidir. yenene kadar kurtuluş yok, dua edelim beşiktaş şampiyon olsun da defolup gitsin. yoksa kurtuluş yok.
sinan engin ile çevirdikleri oyun hiç anlaşılmayacak diye düşündüler ise, insanları fazla aptal sanmışlar diyebiliriz. bu kadar basit bir kumpas tabiyatı ile hiç inandırıcı olmadı, hatta kafaları bile kurcalamadı.
bir kişinin istifasını kabul edip diğerinin etmemenin anlamı literatürlerde neye denk düşer? üzerine istifası kabul edilmeyen adam neden demirören var oldukça bu kulüpte bende onu yalnız bırakmayacağım der? bunlar ki ortada dönen katakullilerin en basit açıkları, insanlar neden dönen rezilliğe ses çıkarmaz, suskunluğunu neden ertuğrul için de sürdürür?
`
yıldırım demirörençok ayıp etmektedir. adınıbeşiktaş` ve türk spor tarihine kötü biçimde yazdırmaktadır. kendi ismi çizilmesin diye nicelerinin isimlerini çizdirmiştir. şimdi de beşiktaş 'ın her zaman övüneceği ertuğrul 'u öne sürmüştür. taraftarın ertuğrul 'u yiyip bitirmesi ne kadar da hoşuna giderdi kimbilir. ama olmadı, son yaptığı hamle ile kendi kendini yaktı. bundan sonra hiçbir şekilde kendisi hiçbir beşiktaşlıdan gereken saygıyı görmeyecektir, sevgiyi geçtim bile.
an itibariyle beşiktaş futbol takımının başkanıdır.
tanımı geçtik mi? oldu mu? tamam o zaman. ağır bir yazı olacak, sanırım bu kadarını yazmayı hakettim, beşiktaş taraftarı, beşiktaş yazarları ve beşiktaşlı sözlükçüler de haketti.
be kardeşim, ne yaptın sen? yani şu takımı bu hale getirmek için ne yaptın?
biz beşiktaşlıyız, bak tarihimize. alışkınız zaten fenerinden cimbomundan az şampiyonluğumuzun olmasına. alışkınız şerefli ikinciliklere, üçüncülüklere. bu takımın bilmem kaç sene şampiyon olmadığını da biliyoruz, gördük, yaşadık hepsini.
ama her zaman için bir farkımız vardı bizim. kötü oynayarak şampiyon olamasak da, futbol oynamaya çalışan, bu uğurda mücadele eden bir futbol takımı oldu hep beşiktaşın. belki şampiyon olamıyorduk ama, "denedik abi, mücadele ettik olmadı" demeyi gayet iyi biliyorduk. haketmiştik çünkü bu sözü söylemeyi. o siyah beyaz formayı giyen insan mücadele etmesi gerektiğinin farkındaydı, kazanamasa bile.
sen bir beşiktaşlı değil misin? beşiktaşlıysan farketmiyormusun takımın yaşadıklarını, istikrarın gerektiğini, şuyu buyu? istikrardan kastım ertuğrulu tutmak değil elbet, kimlere sabır tanımadı bu beşiktaş şu geçen süre içinde. kaldı ki beşiktaşın başına geçen bir teknik direktörün aslında geldiği sene şampiyon olmak gibi bir kaygısı da yok, dediğim gibi şampiyonluksuz geçen senelere çoktan alıştı bu taraftar, bu seyirci.
getirdin del bosque'yi, real madrid ile nice başarılara imza atmış teknik direktörü. muhalif çıktık, dedik "bu adam türk futbolunu bilemez, ispanya'dan dışarı çıkmamış hayatında" diye. ama yine de arkasında durduk, belki anlar dedik bekledik. naptın adamı? attın kapı dışarı. real madrid'i çalıştırmış adamı attın kapı dışarı ey demirören! o adam şu an ispanya milli takımının başına geçti, bilmiyorum farkındamsın?
getirdin tigana'yı, fulham'ı premier lige taşımış, monaco'da nice yıldızlar yetiştirmiş fransız futbolunun efsanesini. o adam da bilmez dedik türk ligini, zaman ister dedik, "zaten uzun süreli bir çalışma planlıyoruz" dedin, tamam dedik. bekledik. tigana gerçekten gençleri takıma katmayı planlıyordu, yaptı da bunu. kalsa daha bu takımda bir kaç sene, çoktan görmüştük belki de güzel futbolu, şampiyonluğu. tersini kim iddia edebilir ki? tutmadılar ki adamı, kalsa başarısız olurdu diyenler neye dayandıracaklar bu teorilerime olan karşıtlıklarını?
gittin rıza'yı getirdin. dedik yabancı olmadı tamam türkiye ligini bilen adam geldi. ama adam tecrübesiz, hayatında o büyük takımı çalıştırmanın getirdiği sorumluluğu taşımamış, o eleştirileri hissetmemiş adam. gidip fener tribünü saçmasapan pankart açınca ağlamaklı olmuş adam. beşiktaşlılık duruşuna göre ahlakını şekillendirmiş adam. tamam da beşiktaş deneme tahtası değil, rıza gibi genç teknik direktörlerin tecrübe kazanmalarını sağlayacak bir takım hiç değil. ha madem böyle bir düşünceyle alıyorsun bu adamı takıma, o zaman gerçekten sabredeceksin. gerekirse 4 yıl, 5 yıl tutacaksın o adamı takımda.
gittin ertuğrul'u getirdin. rıza'dan ne farkı var? daha mı tecrübeli? daha mı taktik bilgisine sahip? daha mı sabredilebilir bir adam? neydi rızanın eksiği gönderip de gül gibi bir başka beşiktaşlıyı ateşe attın? ne yaptı ki ertuğrul sana? ertuğrul gibi bir beşiktaşlının senin teklifine hayır diyemeyeceğini bilmiyormusun? sen bana gelsen gel beşiktaşın başına geç diye, donup kalır evet derim o camiada iki dakika top oynamamış olmama rağmen. e ne yapacaktı bu adam? sen değiştin mi ki? rıza'ya göstermediğin sabrı ertuğrul'a göstermeye karar versen yine eyvallah. e ama adamı attın ikinci yılın başında? bu kadar mıydı "istikrar istiyorum" söylemlerin?
istikrar diyorsan, 1 seneyle istikrar olmaz saymadığım demirören. bir futbol takımında istikrar senelerle ifade edilir, üç sene, beş sene. her sene alıyorsun bir teknik direktör, hepsi kendi sistemine göre adam transfer ediyor, yeni gelen adama karman çorman bir kadro kalıyor. sen kadroya göre sistem oluşturan bir adam bulmak zorundasın şu aşamada, liglerin başlamasının üzerinden altı hafta geçmişken. bulabilecek misin? hiç sanmıyorum.
beşiktaşlılık bu değildir saymadığım demirören. yaptıklarının arkasında olmaktır. yapamadığını, yanlışlıklarını farkettiğinde de ya bunları düzeltmektir, ya da çekip gitmektir.
benim sana göstermediğim saygıyı sen beşiktaşa göster demirören. ve çek git artık, ne olursun git!
"Zengin ailenin tembel ve meraksız, hoyrat ve şımarık çocuğu kendine şimdi ithal ya da yerli yeni bir oyuncak bulacak.."
`
ertuğrul sağlam istifa ettikten sonra Atilla Gökçe'nin yazısından.
erdem para ile satın alınabilen veya "x milyon dolar verdim ama geri alırım" diyerek kazanılan bir şey olmadığından, kulüp tarihinin en başarısız başkanımsı şahsı olma özelliğini yüz yıllar boyunca koruyacak olan -ki daha kötüsü olursa kulüp kapanır o derece- şahıs.
ey beşiktaş kongresi sana da yazıklar olsun, "hiçbir şey beşiktaş'tan büyük değildir" dersiniz ağzınızı açtığınızda, şampiyonluk balolarında en ön sıralardasınızdır, 50 milyon dolar parayı bulup, rulo haline getirip bu adamın eline sıkıştıramayacak kudretdesiniz ya, beşiktaşımdan değil, bizi bu adamın yönetmesine izin verdiğiniz için hepinizden utanıyorum!
tüpçü, allah aşkına birazcık gururun varsa, onurun varsa -bak yok demiyorum- birazcık adamsan -bak adam değilsin demiyorum, en azından ertuğrul hoca kadar adamsan- çek git! çek git ki nefes alalım, bir günümüz de stressiz geçsin! bir gün de küfür etmeyelim.
beşiktaş'ın özhan canaydın'ı. ama en azından canayadın kulube para verip, "beni seçmezseniz paramı isterim" dememişti. bu adamın beşiktaş sevgisi mi yoksa koltuk sevdasımı daha çok ben bilemedim valla.