sözlükten gitmek için 36 mantıklı sebebi olsa da gitmesin yazarıdır. benim 37 mantıklı sebebim var. gitmeycem arkadaş gitmeycem. o da gitmesin. sevdiğim yazarlardandır.
yavaş yavaş kaçması gereken yazar.
öyle bir yer haline geldi ki sözlük gerizekalıların kusma mekanı, isim sahibinin yalanlar krallığı...
sanal ortamda yöneticilik yapmış biri olarak bilirim neyin nasıl olduğunu az-çok buradan da gördüğüm şu ki bu sözlüğün ömrü uzun olmaz. ha bu kadar aykırılıkla gidersin 2 sene daha ama sonunda nerede olduğuna bir bakıverirsin bok çukurunun içindesin. şikayetçiydim bu vurdumduymaz tavırlardan ama inat ettim gemiyi terkeden vefasızlardan olmamak bak boka sarınca yapamadı dedirtmemek için ama olmuyor be.
benim derdimi anlatacak birilerine ihtiyacım vardı bir zamanlar. farklı insanlara seslenmek istiyordum dostlarımla konuştuğum konular onların benim ağzımdan çıkacak kelimeleri daha önceden bilir hale gelmeleri itmişti beni buraya. okumaktan zevk almıştım başlarda yıllarca ününü duyduğum ekşisözlük benzeri bir oluşum benim üniversitemin adı altında yapılınca daha da bir benimsemiştim halbuki ama olmayınca olmuyor işte. leş kargalarına gösterilen müsahama, sırf ilgi çekebilmek için yönetimden taviz vermek ve en kötüsü de bazılarının binlerce kişinin oluşturduğu şu ortamı kendi eseri sayıp kimseye haber dahi vermeden kapatması...
sözlük benim de malım diyecek kadar sahiplenmedim hiçbir zaman burayı ama şunu söyleyelim saygı duyuyordum ama görüyorum ki burada benim duyduğum saygı bana gösterilmiyor. ha siktir oradan ha siktir derim ben de.
sözlüğün bana kattığı muhteşem insanlar ve ilgi-bilgi katkısı yadsınamaz. zaten amacım da buydu kısmen de ulaşmışımdır. kendi adıma 2 sene yeterli bir zamandır insanları tanıyabilmek için. bu insanların burada yazarcılık oynamadığını ve kendilerini yazdıklarını biliyorum.
işin özü artık uludagsözlük benim için dalga geçme aracı olacaktır. saygı görmediğim yere ben de saygı duymam. sırf iletişimi koparmamak için yazarlığım duracak ha silerlerse de taraktan aşağı tosun paşa!
dertler derya olmuuuuş, yok pardon o değildi. karlı bir şarkı varmış, her yerde kar var dermiş. evet evet o. bundan sonra adını karla anaciimm... eski şarkılar hep güzel, eskiler her şeyiyle güzel...
ankara pes atıyoruz zirvesinin folloşu* olarak tarihe geçen yazar. o makus talihini ilk kurada ben belirlemişimdir maalesef. ama anladıkki onsuz zirveler tatsız tutsuz. yensen, yenilsen kalbimiz hep senle insanı.
bugün duygu seline kapılmış yazardır. sabahı kardeşini askere uğurlayıp, tandoğan'a şehitler için yapılan mitinge koşturup bize selam çakıp, daha sonra da arkadaşını askere uğurlamaya giden tertip. eksik olma koçyiğit.
sempati ve seviyesi ile sizi kendisine çeken babacan insan. the green mile filmindeki tılsımlı iyilik meleğini ciddi anlamda çağrıştırıyor. tamam ten rengi farklı, tamam mistik güçleri de yok* ama niyet olarak o iyiliği sezdiriyor karşısındaki insana... faslı, fasıl yapanlardandı kendisi. tanışmaktan, tokalaşmaktan, sohbet etmekten ciddi anlamda memnun olduğumu da belirtirim bu vesile ile tekrardan.
bugünkü usfok zirvesinde zenit marka nostalji harikası makinesiyle karizma yapmış adamdır. şahsen çoğu teknolojik alet yanlarına bile yaklaşamaz bu manuel aletlerin. bunun yanında dönmedolap fobisi olan kişidir*. alet yükseldikçe kendisindeki hezeyanlar ve tedirginlikler de artmıştır.
(bkz: oğlum döndürmeyin lan)
(bkz: alçalsın öyle yapalım)
(bkz: biz çok ağar geldik)
(bkz: oturun kardeş yaa)*
not: roller coaster'da sorunu yoktur. herşey bir yana candır, gardaştır.