taksim gezi parkında olan kuşaktır.
politik ya da geleneksel eğilimlerden çok yeni dünya algısıyla özgürlük isterler. bir düşmanları yoktur.
taksim gezi parkında yaptıkları ilginçtir.
Gezi Parkı eğlenceli duvar yazılarıyla dünyanın en güzel açık grafiti müzesi, zekâ ürünü renkli ve farklı temalarıyla en güzel parkı olmaya aday. Evet, sahiden bu kadar orijinal fikirler taşıyan, bu kadar birbirini tanımayan insanın bir arada uyum içinde çıkar savaşı yapmadan yaşadığı; varoş ile eliti, akademisyen ile okuldan kaçan liseliyi, kravatlı ile ameleyi bir yerde buluşturan ve aralarında hiçbir fark olmadan yaşayacakları tek yer olarak doğallığıyla turizme açılması gereken bir alana dönüştü.
Devrim Market, çadırlar, duvar yazıları, yakılmış otobüsler ve tuğla sütunlarından yapılmış kütüphaneler; gezi anneleri diye bir grubunun bedava pasta ve kek yaparak orada bulunan gençlere ikram etmeleri Her şeyin hemen hemen bedava olduğu bir alandan bahsediyoruz.
Üstelik polisin çekilmesiyle birlikte çok kalabalık olmasına rağmen hiçbir adli vakanın yaşanmadığı ve sürecin hassaslığından dolayı kimsenin ideolojik olarak birbiriyle sürtüşmediği bir özgürlük parkı haline geldi. Namaz kılanları solcuların koruduğu; solcu eylemlerinde Kapitalizme karşı omuz omuzu yürüyen tuhaf bir birlik anlayışı.
Yılbaşından daha kalabalık geceler yaşamasına ve alınmış hiçbir tedbir olmamasına rağmen ne taciz, ne hırsızlık, ne yağmalama, ne de başka bir olumsuz durumun yaşanmadığı ilginç bir alan.
ilk defa bilgisayar başından kalkıp sokağa çıktınız. Şu ana kadar yaşanan süreçle bu ülkede kibir sahibi olanların aklını başına da getirdiniz. Sizi fark ettiler. Evet, sizin ne istediğinizi ve aslında sizin meselenizin de bir ağaç meselesi değil, bir özgürlük kaygısı olduğunu fark ettiler. Bu gün Türkiyenin yeni gençliğini tanıması açısından bir dönüm noktası da oldu. Ama artık sokaklardan çekilme vakti.
Çoğunuz politika nedir bilmiyorsunuz bile; kendinizi ileri demokrasi diye tanımladığınız sınırsız özgürlük paranoyalarının ya da yönlendirmelerinin palavralarına kaptırıyorsunuz. Ama böyle bir dünya yok gençler! Oynadığınız oyun bir bilgisayar oyunu değil. Orada bile her zaman kazanan olmadınız.
Çünkü bu olay artık sizin bu samimi taleplerinizin çok ötesine taşındı. Artık bu oyun sizin kontrol edebileceğiniz bir klavye tuşu değil. Sizin dahi adını duymadığınız bir sürü planın parçaları olarak büyük resmi ıskalarsanız, bir ağaç adına yaptığınız bu işgali, ülkeniz için büyük bir kaybedişe sürüklersiniz.
Sonuç olarak;
Bazen özgür olmak için daha büyük meydan olan aklı işgal etmek ve düşünmek gerekir!
X nesli, 1965-1979 arası doğanlara denir. Bu durumda en yaşlısı 52, en genci 37 yaşındadır. X nesli kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor.iş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu olup iş motivasyonları yüksektir. Belirli çalışma süresinden sonra kademe atlayabileceklerine inanırlar ve sabırlıdırlar. Daha çok yaşamak için çalışırlar. Ayrıca, bu nesil, bir takım icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir. Dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kaset çalar ve pikapla açan X nesli sakinleri pek çok dönüşüm yaşamıştır. Özellikle, teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışmışlardır. Ülkemizin %22’sini oluştururlar.
Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır. Y neslinin en yaşlısı 36, en genci ise 17 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliği taşırlar. Çünkü onlar bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belirlenen mesai saatleri arasında çalışmayı sevmiyorlar. Bu yüzden, iş saatinden ziyade işe odaklanmaları gerekiyor. Bu durumda onları işin bir parçası haline getirmek önemlidir. X nesline göre Y neslinin örgütsel bağlılıkları azdır ve çok fazla iş değiştirdikleri de söyleniyor .Bir an önce yönetici olmak ya da kendi işlerini kurmak istiyorlar. Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek için değil, daha rahat para harcamak için istiyorlar. Y nesli, çok farklı kişisel özellikler taşımakta ve özellikle üniversitelerden yeni mezun olanları kapsamaktadır. Y neslinin uyumsuz olduğu, kendisinden farklı düşünenleri acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu da bir gerçek. Bu durum aşırı bireyci olmasından ve otorite tanımamasından kaynaklanıyor. Bu nesil kural tanımıyor. Ülkemizin %35’ini oluşturdukları söyleniyor. Yani 27 milyon genç
Z nesli, 2000 yılı ve sonrası doğanlara denir. En büyüğü 16 yaşındadır. internet ve mobil teknolojileri kullanmayı seviyorlar. Günümüzde yaygın olan akıllı telefonlar, ipad’ler ya da tablet bilgisayarlar ile her alanda aktifler. Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar. Diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdukları tabir edilir. Ülkemizin %17’sini oluşturuyorlar .Oyuncak yerine ipad’lerle oynarlar ve teknoloji ile birlikte büyürler. Bu yüzden de çabuk tüketen bir nesildir. Fakat internet ile fazla haşır neşir olduklarından aynı anda birden fazla konu ile ilgilenebilme yeteneklerinin gelişeceği tahmin ediliyor.Söz konusu bu yetenek aynı zamanda Y neslinde de yaygın olarak görülüyor ve bu tek bir konuya odaklanmaya göre daha pratik olabilir. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesine geçenlerde düzenlenen bir konferansta şahit oldum. Konuşmacı konuşmasını yaparken çoğunluğu Y nesli üniversite öğrencisi olan dinleyicilerden kimisi eş zamanlı olarak konferansın Twitter sayfasında yorumlarda bulunuyor, kimisi ipad’i ile sahnenin resmini çekip Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda paylaşıyordu. Tabi bunlarla meşgul olurken konuşmayı da dinliyorlardı. Aynı anda dinleme, yorum yapma, resim, video vs. yayınlama/paylaşma yeteneği harika bir şey olsa gerek… Fakat kendisi konuşurken yüzüne bakmadığını düşünen X sakinleri bunu “saygısızlık” olarak da nitelendirebiliyor. Zaten tehlike ya da uyuşmazlıklar da bu noktada söz konusu oluyor.
x kuşağı; 1965-1980
y kuşağı; 1981-2000
z kuşağı: 2001-2021
diye tarihlere bölünen üç kuşaktır. yaşadıkları dönemin siyasi, teknolojik, kültürel özelliklerinden etkilendikleri ve bu etkilerin farklı kuşaklar oluşturduğu iddia edilir. bu etkilerin özellikle ikinci paylaşım savaşı sonrası ortaya çıkan konjonktürel durumdan kaynaklandığı söylenir.