y kuşağının yaşça büyük bir ferdi olarak kariyerimin ağzına eden yöneticilerdir. bunu kendim uzun uzun işlemeyi planlıyorum ama midas'ı traş eden berber misali derdimi haykırmazsam rahat edemeyeceğim, ondan belli başlı birşeyler karalamak istiyorum.
arkadaş bir kere y kuşağı ile ilgili sanki hayatlarında insan görmemiş gibi afallayan tiplerle karşı karşıyayız. seminerler, eğitimler alıyorlar da bizi anlayacaklarmış. sonda söyleyeceklerimden birini başta söyleyeyim, koltuklarından edilecekleri korkusu beyinlerinin kalan fonksiyonlarını çalıştırmadığı için kurslar seminerler falan daha alır dururlar.
bir kere isimleri kayıp nesil, boşuna değil. çünkü hakikaten kayıplar, adamlar bir mevkiiyi alıp oraya çöreklenmeyi, mevki ile ilgili kasım kasım kasılmayı ve o mevkiden elde ettiklerini köküne kadar kullanmayı biliyorlar. da peki ne için? en fazla, var olan sorunları paketleyip başka formatta önünüze koymak için. çünkü bu insanların kafaları bir yerlerde kalmış, bunları ne yaptılarsa artık fazla silkelemişler mi ne olmuşsa, adam ben yöneticiyim egosunu götürmekten o yöneticiliğin ne işe yaradığına akıl yürütmeyi bir türlü beceremiyor.
ya mesela, adam karar alacak değil mi? o karar çıkmaz kardeşim. rapor ister, tekrar ister, tekrar ister. sonuç? işte görüşülüyor, pazarlık ediliyor, aslında x başka yer ne yapacak onunla ilgili bilgi bekleniyor... liste böyle uzayıp gider, burada göremeyeceğiniz tek şey karardır. ha, ama alamadıkları karar aralıklarla gündeme gelir. nereden mi biliyorum, çünkü görüşmeler başlayınca ya bizim x işi vardı ne oldu demeler, hemen ardından raporları tekrar ve en baştan hazırlatmalar
yeniden yapılır da ondan! ha sonra, bir de yetmezmiş gibi işte unvan falan istediğinde sabretmeni söyler. lan senin yaptığın kadarını hatta fazlasını yapıyorum, kuş kadar maaş alıyorum, bir de seni çekiyorum??
bu nedenle insan kaynağını asla ve de asla iyi yönetemeyecekler. iş görüşmeleri yapıp her zaman için bizi objektif olmayan yargılarla yargılayacaklar. kendisi az iş değiştirmişse bizde de onu arayacak, kendisi tezgahtan gelmişse bizim de tezgahta çalışmamızı isteyecek. hiçbir fikri yoksa da, geçerken uğrayan birisinin ağzından çıkanı çölde vaha bulmuş gibi büyük fikir olarak önünüze koyup uygulayacak.
çünkü hiçbirinin net bir amacı yok, hedefi yok, varsa da dostlar alışverişte görsün amaçlı. çünkü geldiği yere tutarlı bir programla gelmemiş ki, pat diye buluvermiş kendini orada. eh, bunu sağlayan şeyin de kendine özgü özellikler olduğunu dolayısıyla düşünüp buna göre de altındakileri yönetmeye çalışıp elbette ki çuvallayan yöneticilerle karşı karşıyayız. çünkü y kuşağı da birşeylerin geçici süre ile de olsa belirli olmasını istiyor, kendisine bir yol çizilmesini istiyor. kervan yolda düzülür mantığı asla y kuşağının kabullenebileceği birşey değil. bunlar da bekliyor ki bir kapısına kul olalım, o keyfi gelince beni istediği göreve getirsin, ben de koşulsuz şartsız boyun eğeyim. yok ya!
ee? tabii büyük resmi görmedikten sonra seninle ilgili uzun vadeli planlar yapamadığı gibi yönettiği işle ilgili de bir vizyon veya plan ortaya koyamıyor elbette. yönetici misin diye sor ooo bak havasından geçilmez. e kardeş bu yıl ne kadar bütçe ayırdın departman giderleri için? yok. e benim payım? yok. Eben!
benim fikrim bu neslin daha öncekilerden daha kısa sürede koltuklarından tasfiye olacaklarıdır, istedikleri kadar bir taraflarını yırtsınlar. çünkü olmuyor arkadaşım, iletişim diye bir kavram var. karşındakiyle ilgili birşeyler yapmayı düşünmek için o kişi hakkında bilgi sahibi olman lazım. en doğru bilgiyi de en yalancı adam bile olsa insanın kendisinden alırsın. ama dikkat edin, bu yöneticilerin yönettiği departmanlar derebeyliklere dönüp bir iş varsa kendi içinde yapar; başka departmanların dahil olduğu projeleri ya oraya çakar, ya da o departmana savaş açar ve sindirmeye çalışır. asla bir araya gelelim, beraber bir eylem planı yapalım; bunları göremezsiniz. bir kuşak sonrası saniyede bilgiye nasıl ulaşacağının farkındayken, böyle bir hantallık, bu çağda bu derece ilkellik olmuyor. eh, teknolojiye de teğet geçmiş insanlar bunlar. dolayısıyla ya hiçbir haltı bilmez seni sekreter gibi kullanır, ya da kendisi bir programı çok iyi bilir ve şirketin sorununu çözmek o programda atraksiyon yaratmakmış gibi davranır.
sonuç olarak, o aşağı görmeye çalıştıkları, yetersiz oldukları için türlü yıldırma faaliyetlerini uyguladıkları, kariyerlerini söndürdükleri y kuşağı onları sallayıp atacak çünkü bu adamların çoğu maalesef işlerinin sahibi değiller. ve düşüncem bu tipler işlerin idaresini almaya başladığından beri memleketi de iyice bok götürmeye başladı. çekip gittiklerinde arkalarında bıraktıkları çer çöpü temizlemeye geçen zamanda da galiba biz eriyip gideceğiz. ama neyse, bu kayıp neslin kaybettirdiklerini tekrar bulma da yüce bir amaca hizmet; her ne kadar ömrümüzü çalıyor da olsalar..
y kuşağı mensuplarına oranla daha fazla aile terbiyesi almış ve çaplarını bilen insanlardır. üniversite sınavında ilk yüz bine girip ittir kaktır vasat bir üniversiteden mezun oldu diye kendini bir bok sanan, 5 yılda müdür olmayı bekleyen y kuşağına hayretle bakmaktadırlar. haliyle bu yavşaklara zaman zaman ailelerinin vermediği terbiyeyi vermek zorunda kalmaktadırlar.