lisede hazırlık sınıfında okumaya mecbur olupta okumadığım ingilizce hikaye kitabı.lise bittiğinde ise okunası olduğunu anladığım güzel bir aşk ve dram romanı.
Emily Bronte tarafından kaleme alınmış olup, Heathcliff ve Catherine 'nin vahşi bir nefretle körüklenen ölümsüz aşkı anlatılmıştır. 500 küsür sayfadır. Romanda bir çok kahraman ölür ve en sonunda (Catherine)'nin kızı Catherine ve (Catherine)'nin abisinin oğlu Heraton evlenirler.
Efendim Emily Bronte'nin ilk ve tek romanı olan Uğultulu Tepeler (Wuthering Heights)'ı bir intikam ve aşk romanıdır. Roman aşk, nefret, kıskançlık, kin duyguları üzerine yazılmıştır. Profesörümüz sağ olsun bize sınav için verdiği 20 soru ile baya bir incelememizi sağlamıştı. Şimdi ben daha önceden hazırlamış olduğum bu soru cevaplarını düzenleyip ekleyeyim dedim ki herkes faydalansın.
--Lockwood romanın en başında Heatcliff'in esaslı bir adam olduğunu düşünüyor. ilk karşılaşır karşılaşmaz ona kanı kaynıyor hemen. Onun soğukkanlılığı ve insanlardan uzak sürdüğü bir hayata rağmen, hatta onu istediğini bile bile romanın başında ilk chapter sonrası tekrar ziyaret edeceğini söylüyor. Ve tekrar ziyaretlerine gidiyor. Fakat gittiği gün hava çok soğuk. Kapıyı çalıyor fakat kimse açmıyor, Misafirperversizliklerine rağmen eve girmekte ısrarlı olduğu için kapıyı ısrarla çalıyor. Joseph'in sirke suratlı olduğuna, Catherine'in daha sert tavırlı olduğu, çok güzel fakat bir o kadar da soğuk olduğunu söylüyor. Hereton'ın kaba bir delikanlı olduğu izlenimine varıyor. Zillah başta ona yardım ettiği için minnettarken, onu Cathy'nin odasına koyduğu ve o kabusları gördüğü içinse kızgın. Evden gitmek istediğinde şamdanı alınca köpeklerin ona saldırmasıyla Heatcliff ve Hareton'un gülmesine de çok sinirleniyor ve onların kötü kalpli olduğunu düşünüyor. Ve ayrıca daha sonra Bayan Dean'le konuşurken onun biraz kaba biri olduğunu söylüyor. Catherine'in çok iyi göründüğünü fakat mutlu olmadığını söylüyor.
--Hindley Heatcliff'i hiç sevmez. Babası ölmeden önce de ondan nefret ediyor ve çok kötü davranıyordu. Babası ölünce çok kötü muameleler yapıyor. Hayvandan farksız davranıyor, Catherine ile konuşmasını yasaklıyor.
--Heatcliff ilk geldiğinde kir içinde, kapkara ve bir çingeneye benziyordu. Catherine'den büyük, üstü başı yırtık pırtık, ayrıca ilgiyi görünce kullanıyor, şımarıyor. (Chapter 4)
--Catherine karakteri ise ev halkını canından bezdiren yaramaz, inatçı ve vahşi bir çocuktu, ta ki Heatcliff ile Linton'ların evine gidip ve orda bir köpek tarafından ısırılana kadar. Bundan sonra iki karaktere sahip olmuştu. Biri vahşi, yabani, kaba ve zıpır olan gerçek karakteri, diğeri ise yeni arkadaşlarıyla beraberken takındığı sakin, hanımefendi, kibar maskeydi. Heathcliff'le zaman geçirmeyi öncesinde severken, yeni arkadaşlarıyla tanıştıktan sonra onu boşlamıştı. Onu aşağılamaya başlamış, Linton'la arasında karşılaştırmalar yapıyordu. Heatcliff'in gidişinden sonra daha küstah ve çekilmez biri haline geldi. Edgar Linton'la evlendikten sonra da şaşırtıcı bir şekilde değişti. Davranışları değişip düzeldi. Linton'lardan ilk gelişinde, tam bir hanımefendi gibiydi. Normalde gayet vahşi, zıpır, telaşlı ve yabani gibiydi. iki karaktere sahip biri olup çıkmıştı. Normalde kaba biri olmasına rağmen Lintonların yanında gayet kibar davranıyordu. Hatta kabalık etmeye utanıyordu. Heatcliff ise onun bu değişiminden hiç hoşlanmamış, Catherine onu gördüğünde boynuna sarılıp öptüğü zaman ve Hindley ona tokalaşması için verdiğinde tokalaşmak istemedi. Alaya alındığını düşündü.
--Cathrine neden Heatcliff değil de Edgar'ı tercih etmesi gerektiğini Nelly Dean'le konuşan Catherine ikisini nasıl sevdiğini ve farklılıkları söylüyor. Heatcliff'e gerçekten aşık, fakat onunla evlenirse alçalacağını düşünüyor. Ve onu yakışıklığı için değil kendisinden çok ona bezediği için sevdiğini söylüyor, hatta ruhlarının hamurunun aynı olduğunu söylüyor. Edgar'ın ise sadece sosyal statüsüne, kibarlığına ve zenginliğine aşık. Duygularından çok sosyal statüye olan aşkı baskın çıkıyor.
--Kötü şartlarda uğultulu tepeleri terk eden Heatcliff tam bir centilmen ayrıca çok zengin biri olarak geri dönüyor. Daha uzun boylu, sağlam görünüşlü biri olarak dönmüştü. Eski günlerin çaresizliğinden, ezikliğinden ve kabalığından hiçbir belirti kalmamış. Davranışlarında bir ağırbaşlılık vardı. Catherine Dean'le konuşurken Heatcliff onları duymuş, Caty'nin onunla evlenirse alçalanacağını söylemediğini durup gidiyor. Hem ondan hem de Edgar'dan intikam almak için geri dönüyor. Tamamen intikam duygusuyla ve arzusuyla motive olmuş bir karakter olarak geri dönmüştü ve bunun içinde elinden gelen her şeyi yapıyor.
--Catherine Isabell'in Heatcliff'le evlenmek istemesine çok sert tepki gösteriyor, çünkü Heatcliff'in gerçek anlamda Isabell'i sevmediğini biliyor, onu kullanmak istediğinin farkında. Ona delilik yaptığını anlatmaya çalışıyor, hatta Nelly'e yardım etmesini söylüyor. Ondan Heactcliff'in nasıl biri olduğunu anlatmasını istiyor. Heatcliff'in kültürsüz bir yabani olduğunu, kupkuru bir kıra benzediğini anlatmasını istiyor. Ve sonra da ona birçok tavsiye de bulunuyor. Onun linton soyisimli kimseye sevemeyeceğini, yırtıcı, insafsız ve kurt gibi bir adam olduğunu söylüyor. Onunla parası için evlenmek istediğini söylüyor. Onun tuzağına düşmemesi için uyarıyor.
--Heatcliff'in Isabelle kaçma sebebi kesinlikle intikam almak istemesidir. Onu hiç sevmiyor. Edgar Catherine'le evlendiği için o da Isabell'i seviyor gibi davranıp onu kaçırıyor. Uğultulu tepelere geldiklerinde ise Isabella onun gerçek yüzünü 24 saat bile geçmeden anlıyor. Şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Çok kötü biri olduğunun, onunla onu sevdiği için evlenmediğini farkına varıyor. Evlendiklerinden hemen sonra ona karşı davranışları kötü ve aşağılayıcı oluyor. Isabella onun kurbanı olduğunu fark ediyor ve ondan bütün benliğiyle nefret ediyor.
--Edgar Linton karısına (Catherine) nerdeyse taptığı, kendisinden çok en çok sevdiği varlık olduğu için inanılmaz derecede üzülüyor. Ağlamıyor, dua etmiyor fakat küfrediyor, meydan okuyor, Allah'a ve herkese lanetler yağdırıyordu. inanılmaz bir öfkeye sahip olmuştu. Heathcliff onun üzülmesine seviniyor, ama Catherine tepki vermiyor
--Catherine'nin ölmesine inanılmaz derece de üzülüyor Heatcliff. Çok dayanıklı bir adam olmasına rağmen Cathy'nin ölümü onu yıktı. Bütün vücudu titredi. Buna rağmen yine de intikam duygusunu kaybetmedi. Hala intikam almak peşindeydi. inşallah işkence içinde uyanır diye lanet okudu. O yaşadıkça rahat yüzü görmemesini diliyor. Ve asla peşinin bırakmamasını her zaman yanında olmasını istiyor.
--Isabella'nın eline ise Heatcliff'i üzme fırsatı geçtiği için çok mutlu. Çünkü ondan nefret ediyor ve Catherine'in ölmesine üzülmesine rağmen bunu Heatcliff'e karşı kullanıyor. Onunla dargın ayrıldığı için üzgün fakat Heathcliff'in de acısını paylaşmayacağını söylüyor. Heatcliff'i bir gece eve geldiğinde kapıyı ona açmıyorlar ve o sırada Isabella onunla dalga geçiyor. Senin aşkın da kar fırtınasına dayanamayacak kadar zayıfmış, ben senin yerinde olsam onun mezarına gider boylu boyunca yatar orada sadık köpeği gibi ölürdüm ve catherine senin yaşamının tek neşesiydi onu kaybettikten sonra yaşamayı nasıl düşündüğüne şaşıyorum diyerek onunla alay ediyor. Daha sonrasında Hindley'e Heatcliff'le kavga ettikten sonra Isabella Heatcliff'in duyabileceği bir sesle bir tanenizi öldürmüş olması yeter diyor. Sürekli onu hatırlatarak Heatcliff'le dalga geçiyor.
--Heatcliff'in oğlu Linton fiziksel olarak Heatcliff'e hiç benzemiyor. Hasta ve neşesiz bir çocuk. Küçük Cathy ona bebekmiş gibi davrandığında hoşuna gidiyor. Babasına göre çok nazik, zayıf, çelimsiz, mızmız ve hasta bir çocuk. Heatcliff onun umduğundan daha beter çıktığını söylüyor. Ona sen tam annenin oğlusun, sen de benim payım hiç yok mu, yaygaracı piç diyor.
--Heatcliff hala intikam peşinde. Şimdiye kadar elde ettiklerinden yetinmeyerek, Liton'un Cathy'le evlenmesini planlıyor. Linton'la beraber Cathy'nin mirasa konmasını ve daha sonra o mirasında tamamen kendinse geçmesini planlıyordu.
Dünya klasiklerinde yer alan,eşsiz ve dramatik bir roman...Emıly Bronte nin ilk ve son kitabıdır..Romantizm akımının en güçlü eserlerinden biri olan Uğultulu Tepeler'i yazmıştır..Romanda,bir insanın diğerine nasıl tutkuyla bağlanacağı öte yandan ise nasıl nefret edeceği konu alınmaktadır...Ayrıca bir intikam alma da söz konusudur..
Heathcliff'in dilenci ve bir yabancı olarak o eve gelmesiyle aslında her şey başlar..Evin cocuklarıyla (Hindley ve Catherine) kısa sürede kaynaşır ancak Hindley kısa bir süre sonra ondan nefret etmeye başlar...Heathcliff ise evde kendine en yakın hissetiği kişi olan Catherine'yla arkadaslığına devam eder..büyüdükçe Catherine ya karşı sadece arkadaslık değil daha farklı duygular hissetmeye baslar..Catherine da aslında ona karşı boş değilidir ancak onu kendisine hiç bir zaman uygun bir eş olarak görmez...Bu yüzden yine cocukluk arkadası olan Edgar Linton ile evlenir....Heathcliff coktan gitmiştir...Yıllar sonra Catherine pişman olur,bu sırada Heathcliff dönmüştür...Edgar dan gizli buluşurlar,birlikte olmaya karar verirler ancak ne yazık ki çok gectir..Catherine kısa sürede hastalanır ve ölür...Heathcliff çok üzülür...Ve içinde bulunduğu bu aileden intikam almak için her yolu dener...
isabella swan'ın sürekli okuduğunun vurgulandığı (bkz: eclipse) ve ismiyle bende merak uyandırması üzerine alıp okuduğum,karakter tahlillerinin son derece kuvvetli olduğunu düşündüğüm ingiliz klasiği.romanda iyi ile kötüye,dine ve ahlaka güzel değinilmiştir gayet.ancak sorarım bu catherine ile heathcliff'teki de nasıl bir kötülüktür?***
her şeyden ve herkesten nefret eden iki insan... sevdikleri ve ihtiyaç duydukları tek şey birbirleri... aşkları yüzünden yıkılan hayatlar, kararan yürekler...
gelmiş geçmiş en güzel roman. ingiliz edebiyatı'nın birtanesi. aşk daha güzel, daha tutkulu, daha yıkıcı başka nasıl anlatılabilir ki?
şarkısı ise en az bu eşsiz roman kadar muhteşem. sözleri en az emily'nin kaleminden çıkan sözler kadar can yakıcı.
hem kitabı okurken, hem de şarkıyı dinlerken cathy olmak istiyorsunuz. tüm benliğinizle birini sevebilmek ve sizi daima sevecek birine sahip olmak istiyorsunuz. ne olursa olsun ondan vazgeçmemeyi istiyorsunuz. bencilliklerinizin sizi ele geçirmemiş olmasını diliyorsunuz. "heathcliff" diye bağırmak istiyorsunuz.
var mı gerçekten de böyle bir aşk emily? heathcliff kadar kötü, aynı zamanda umutsuz aşık biri var mı? ya da cathy kadar bencil ama bir o kadar da zavallısı var mı? söyle emily, söyle bana? gerçekten de bir aşk bu kadar can acıtabilir mi? bir aşk uğruna değer mi onca keder, üzüntü, gözyaşı...
dönem boyunca heathcliff niye böyle yaptı, cathy niye böyle dedi didik didik incelediğimiz roman...
filmi de hoştur.
eminim okulda tanışmamış olsak, ilk vizelerde karakterlerin kişiliklerini sayfalarca yorumlamak zorunda kalmasak daha çok severdim...
kasvetli, dramatik bir aşk hikayesini konu alıyor.Yazarın tek kitabı olan Uğultulu Tepeler dünya klasikleri içinde kendine bir yer edinmiş harika bir eserdir.
üstteki enty'min devamı:
--Cathy babasının istediği üzerine artık uğultulu tepelere gitmeme kararı alır fakat bir gün yolsa karşılaştıkları Heatcliff ona Linton'un çok hasta olduğunu söyler. Bir hafta boyunca evde olmayacağını ve onu ziyaret etmesini rica eder. Cathy Nelly'le beraber Linton'un ziyaretine gider. Linton ona onun görmenin onu iyileştirdiğini ve mutlu ettiğini söyler. Daha sonra kavga etmeye başlarlar. Bunun sonucunda Cathy Linton'un koluna (veya üzerine) koltuğu düşürür. Çok canı yanan Linton gitmelerini ister fakat onlar tam bahçe kapısından çıkarken içeriden Linton'un çığlığı duyulur. Ve Linton Cathy'e beni iyileştirmek için gelmelisin, gelmek zorundasın der. Bu şekilde Cathy'i onu tekrar tekrar ziyaret etmesi için ikna eder. Cathy gizli gizli Linton'un yanına gitmeye başlar ve her seferinde Linton ondan tekrar gelmesi için söz alır.
--ilk başta üzerlerine kapıyı kilitliyor ve Cathy'e çok kötü davranmaya başlıyor. Gitmek için yalvaran Cathy'e yumruk atıyor, çok kötü şekilde hırpalıyor. Ona karşı çok kötü konuşmaya başlıyor. Ona artık bol bol dayak yiyeceğini söylüyor. Annesi öldüğünde ona lanetler yağdırdığından, ondan hoşlanmadığından hatta nefret ettiğinden bahsediyor. Artık onlarla yaşamaya başladığı zaman, onlarla iletişim kurmaya çalışıyor, özellikle de Linton çok hasta olduğu için sürekli yardım istiyor, fakat hiç biri oralı olmuyor. Onlara hepsinden nefret ettiğini, tiksindiğini söylüyor, tek kelime bile konuşmak istemediğini söylüyor. ikiyüzlü yapmacık nezaketlerini istemiyor çünkü ok zor durumda olduğu günlerinde hepsi ondan uzak duruyor. Daha sonrasında hiç birinin selamını bile istemiyor.
--Başlarda acımasızca Heraton ile alay eden Catherine artık onunla dost olmak istiyor ve ona karşı acımazsız tutum ve alaylarından dolayı pişmanlık duyuyor. Onunla sohbet etmeye çalışıyor, Nelly'e kitap okurken kitabı açık bırakıp odasına çıkıyor, Heraton'ın kendi kendini yetiştirmesine engel olduğu için vicdan azabı çekiyordu. Onunla konuşması için elinden geleni yapıyor. Ona kötü bir niyetinin olmadığını, artık onunla konuşmasını istediğini söylüyor. Ama Hareton çok inatçı olduğu için bu çağrıların ve çabaların hiç birine kulak asmıyor. Hem çok kızgın hem de konuşursa Cathy'nin tekrar alay edeceğini düşünüyor. Cathy'nin çabalarıyla beraber Nelly'de onların barışmasını istiyor. Cathy Heraton'a, Herotan'ın onun dayısı oğlu olduğunu ve kendisinin de Heraton'ın akrabası oldığunu kabul etmesini istediğini söylediğinde, Nelly Catherine'in pişman olduğunu ve artık barışması gerektiğini söylüyor. Catherine sonunda Hareton için bir kitabı kâğıda sarıyor ve Nelly'e ona vermesini söylüyor. Eğer kabul ederse, yanına gidip okumasında yardım edeceğini, etmezse de odasına çıkıp bir daha asla onu rahatsız etmeyeceğini söylüyor. Nelly onların barışmasında elçi rolü oynuyor. Kitabı Hereton almıyor ama onun kucağına bırakıyor.
hemingway'in şu sözünü hatırlatan, ingiliz edebiyatının baş tacı, melankolik eser.
--spoiler--
if two people love each other, there can be no happy end to it.
--spoiler--
kitap içinde kaybolmak, kitabın içine girmek deyimi vardır ya. işte bu roman öyledir. seneler önce okumuş oldugum kitap ne zaman aklıma gelse o tutkulu aşkı her seferinde kendim yaşamış gibi içim acır.
dün filmine rastladım, dün yeniden aşık oldum. bugun sanki ask acısı cekiyor gibiyim.
okuyun , okutturun ; izleyin , izlettirin.
speaking dersinde hocanın sorumlu tuttuğu kitap. kitapla ilgili yanlış sorduğu bir sorudan sonra onu düzeltmemle kalmama sebep olan emily bronte'nin kitabı.