On a bridge across the seven on a saturday night,
Susie meets the man of her dreams.
He says that he got in trouble and if she doesn't mind
He doesn't want the company
But there's something in the air
They share a look in silence and everything is understood
Susie grabs her man and puts a grip on his hand as the rain puts a tear in his eye.
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
Driving through the city to the temple station,
Cries into the leather sea
And Susie know the baby was a family man,
But the world has got him down on his knees
So she throws him at the wall and kisses burn like fire,
And suddenly he starts to believe
He takes her in his arms he doesn't know why,
But it seems that he begins to see
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
Don't let go
Never give up
Don't let go
Never give up, it's such a wonderful life
wonderful life, wonderful life, wonderful, wonderful, wonderful life
black'inki ayrı, hurts'ünki ayrı güzel. black'e ait olan biraz daha yavaş daha duygu yüklü gibi, hurts'e ait olan az daha hareketli, sözlerinde bir hikaye de anlatıyor resmen. o da etkili ama diğerinde şahsen daha çok hissediyorum o duyguyu. ama yine de ayrım yapamayacağım pek sanırım.
yüz yılın en mükemmel şarkılarındandır. bana sorarsan. en sevdiğim şarkı neredeyse. mp3e attığım günler boyunca dinlediğim tek şarkı bu. tek tekrar yaptım. ne zaman sıkılırım diyeceğim ama sıkılacak gibi durmuyorum hiç.
hakkında sayfalarca yazabilirim. varsın okunmasın hiç bişeyimde değil ben yazayım paylaşayım.
şarkının bir müddet dinleyince sözleri gerçekten kanına işliyor insanın. kafada hikayesi canlanıyor. kız hayatının adamını bekliyor adam gelip ilişki istemiyorum diyor, bir kopuşun hemen ardından bitmeyecek bir birleşme. gerçek aşk. aşk ya bildiğin. orda burda paspas olan gibi değil.
kadın ve erkek var içinde. kavramın tam karşılığı olarak. cinsiyetten sebep değil, kadın ve erkek oldukları için. hissediyorum ben. erkek sahipleniyor bir zaman sonra. aile erkeği zaten. * bunlar kısa süre içinde oluyor. anlıyorsun hissediyorsun.
-sözleri edebiyat harikası demiyorum ama en azından sanata yarışır bir şeylerden bahsediyorlar.
-80lerin sesleri kullanılmış ama sırıtmamış.
-hafif bir şarkı ama dinlendirciliğinin yanısıra akıcılığı var ki bu mükemmel bence.
-solistin sesi güzel ve en önemlisi aksanı çok temiz.
klipleri genelde sevmememe rağmen klibi ile dikkatimi çekmiş yegane şarkı bu galiba. hurts ün imajı gerçekten sağlam. 2010 klasiklerine bir klasik bir stille yenilik getirmişler. saçlar giyim. diyebilirsin ki theo hutchcraft gerçekten bir beyefendi, 80-90 yıl önce yaşamış. giyimleri, saçları... bana erkeğin resmini çiz deseler ona yakın bir şey çizerdim galiba. o denli başarılı. anlatamadım ama çok iyi yakalamışlar. klipte şarkının hikayesinden kaçınmaları şahane olmuş. ama klip de ağır. klipte sanat var. şarkıda zaten sanat.
1. Wonderful Life
2. Everything's Coming Up Roses
3. Sometimes For The Asking
4. Finder
5. Paradise
6. I'm Not Afraid
7. I Just Grew Tired
8. Blue
9. Just Making Memories
10. Sweetest Smile
(albümü indirmek isteyen bana mesajla ulaşabilir)..
havuz kenarında güneşLenirken bir yandan kitabınızı okuyup bir yandan da soğuk içeceğini yudumLarken bir anda çaLmaya başLayan ve teninize ıLık bir bahar esintisi gibi çarpan*, mutLuLuk doLu bLack şarkısı..