2010 yapımı, rahatsız edici derecede orijinal bir film.. kaçırılmamasını tavsiye ederim.
konusu; Rebecca ve Tommy 9 yaşında birbirlerine aşık olurlar. Yaşadıkları sahil kasabasında tüm vakitlerini birlikte geçirmeye başlarlar. Ta ki Rebecca'nın ailesi Japonya'ya taşınmaya karar verinceye kadar. 12 yıl sonra Rebecca Tommy'yi bulmak için kasabaya geri döner ve iki aşık hemen kenetlenirler. Sanki doğuştan aşıktırlar birbirlerine. Ancak, Tommy bir araba kazasında ölünce, Rebecca hayata nasıl devam edeceğini bilemez. Bu, insan klonlamanın yasal olduğu bir dönemdir. Rebecca, anne ve babasının tüm itirazlarına rağmen, Tommy'nin bir klonunu doğurmaya karar verir..
o yağmur, sahil, okyanus görüntüleri neydi be? dedim film bitince, bir de bunların yanına eva green eklenince film kafadan iyi oluyor benim için.
ama film bunlardan ibaret değil tabi ki
aşk ile anne_oğul ilişkisini harmanlayıp yüzümüze çarpıyor bir bir tokatları ve sen seyirci olarak (atmosfere de uygun olması hasebiyle) buz kesiyorsun.
aşk, annelik, klonlama, hatta ensest yanlarıyla kafayı o kadar karıştırıyor ki film doğru bir değerlendirme için tekrar tekrar üzerine düşünülmesi lazım.
bir de bir ayrıntı çarptı gözüme final sahnesinde çocuk evi terk etmiş giderken evin penceresinden bir ışığın parladığı görünüyor, tahminimce evi ateşe veriyor anne tabi bilmiyoruz ama böyle olduğunu düşününce film benim için daha anlamlı oldu diyebilirim.
insan kopyalamanın yasal yönden serbest olduğu bir dönemi anlatır film.
12 yıl sonra çocukluk aşkını yeniden bulan rebecca, korkunç bir kaza ile sevgilisinden ayrılır. rebecca'nın sevgilisi/filmin esasoğlanı tommy, hayatını kaybetmiştir. rebecca, tommy'nin ölümünden sonra tommy'nin ailesini evine davet eder. onlardan mezarı açmak ve tommy'nin genetik yapısını kopyalamak için izinlerini ister. anne istemese de baba buna izin verir ve rebecca sevgilisini yeniden doğurmaya karar verir... film, bunu takiben 20 yılı anlatan bir süreçtir.
2. nesil tommy'nin rebecca'ya tecavüz ettiği sahne tartışma konusu olacak kadar karmaşık ve düşündürücü olsa gerek.
Çok trajik bir filmdir, kesinlikle izlenmelidir, ayrıca Digiturk de dakka başı bu filmi vermektedir. *
izlerken gerçekten içiniz sıkılıyor, o durumu hissediyorsunuz, kasvetli fakat tam bir dram.
eva green'in başrolünde oynadığı sarsıcı film. Film bana göre cesare pavese'nin yaşama uğraşı isimli günlüklerinde, notlarında zikrettiği bir cümleden yola çıkarak yazılmıştır. Pavese orada şunu der:
"Senin kardeşin olabilecek, annen olup doğurabilecek kadar seviyorum"
işte womb filminde de sevgilisini doğurabilecek çok seven birinin hikâyesi anlatılır.
Basucu filmlerimden. Derin filmleri kendisiyle birlikte kanatlandiran kadinlarin kadini eva'li film. Tekrar tekrar izlenip dusunecek yeni seyler bulunur.
her dakikasıyla altüst eden Benedek Fliegauf filmi. imdb puanı 6,4 ama bence çok daha fazlasını hak ediyor.
--spoiler--
thomas' ın gerçek annnesiyle karşılaştığı sahne kafaları karıştırmıştır. rebecca' nın ağzından laf alabilmek için mi yaptı bilmiyorum ama ona şöyle dedi; o kadını tanıyorum anne.
--spoiler--
2010 Yapımı, uluslararası bir başyapıt olarak nitelendirebileceğim bir başyapıt. filmin yapımcıları zaten zdf ve arte, bu adamların bugüne kadar kalitesiz bir film yaptıklarına ben şahsen tanık olmadım.
film konusunu çok yüzeyselce yine 2010 yılında çekilen bir mark romanek filmi olan never let me go ile paralel gidiyor. insan klonlanmasının temel alan bir teması var. ama bizim günümüzde hayal ettiğimiz klonlanma ile pek bir alakası yok, spoiler vermekten nefret ederim o yüzden daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim, izleyin görün.
Filmi izlerken rahatsız olacaksınız, aklınızın, hayalgücünüzün ve tabularınızın sınırlarını şoyle bir yoklayacaksınız, en azından bu kadarını soyleyebilirim.
Oturup transformers' tır, transporter' dır falan izleneceğine, bu tarz düşündürücü ve zihinsel devinimi sağlayan filmler izlenmeli zaten.