birinci dünya savaşında çanakkale cephesi için o kadar siyasiyi düşünceleriyle etkileyip, o kadar kaynak ve asker harcayıp üstüne ağır bir mağlubiyet aldıktan sonra nasıl başbakan olduğu bir türlü aklıma yatmayan devlet adamı.
çanakkale'deki yenilgiden sonra siyasi yönde tüm kariyeri alt üst olan ve itibarı düşen bir adam nasıl oluyor da itibarını tekrar kazanıp önce farklı bakanlıklarda bakan olarak görev yapıyor, sonra da başbakan oluyor anlamış değilim. ayrıntılarını bilen bir yazar varsa mesaj kutuma beklerim. cidden ayrıntılarını öğrenmek istediğim bir konu çünkü.
hitler, mussolini, franco gibi döneminin en faşist ve soykırımları ile gündemden düşmeyen siyasi liderlerle aynı dönemde yaşamış siyasi lider. ama hiç kimse bu adamın da suçlu olduğunu bilmemekle birlikte sempati duyanların sayısı da bir hayli fazla. en az hitlerin katlettiği yahudi kadar almanı katlettiğini kimse bilmemektedir. he bir de içkisi var çok kolay düşünülmüş hafif soda niyetine içebileceğiniz bir içkidir.
d-day'den önce epik bir konuşma yapan lider. konuşmasında tüm kelimeler kadim ingilizceye aittir. surrender kelimesi hariç. surrender, fransızca kökenli bi kelimedir ve fransızların teslimiyetine göndermedir.
''We shall go on to the end. We shall fight in France, we shall fight on the seas and oceans, we shall fight with growing confidence and growing strength in the air, we shall defend our island, whatever the cost may be. We shall fight on the beaches, we shall fight on the landing grounds, we shall fight in the fields and in the streets, we shall fight in the hills; we shall never surrender.''
Atatürk' ün iki kere iktidardan düşürdüğü ingiliz lideridir. Kendini çok iyi bir lider olarak gösterse de en büyük ırkçılardan biridir, büyük soykırımlar yapıp bunlarla gurur duymuştur.
2. dünya savaşında türkiye'yi yanına almak için ismet inönü'ye ''paşam bak top sesleri sınırınızdan duyuluyor artık bu işten kaçış yok'' demiş cevap olarak '' ben sağırım, kulaklarım iyi duymuyor, benim için sıkıntı yok'' ayarını almış ingiltere başbakanı.
Alfred Hitchcock' a ve birazda rahmetli Demirel' e benzettiğim, holding sahibi bir banker duruşlu, puroyu ve espri yapmayı sevdiğini işittiğim ingiliz politik şahsiyet.