Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle:
Sıra gelmiştir artık bir taze yüz yapmana,
Güzelliğini hemen yenilemezsen şöyle,
Yeryüzü yoksun kalır, lânetlenir bir ana.
Hiçbir güzel var mı ki el sürülmemiş rahmi
Senin sürdüğün çiftin ekinini tepecek?
Sırf kendini sevmenin mezarını ister mi,
Geleceği ahmakça durdurur mu bir erkek?
Sen annenin aynası olmuşsun da o sende
Bulmuştur gençliğinin güzelim baharını;
Kendi dinç varlığınla görürsün pencerende
Kırışıklara rağmen, şu altın yıllarını.
___istersin ki varlığın unutulsun ve bitsin,
___Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin.
yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;
geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuş
ölüm yolunda, toz toprak olmazdan önce.
sön, cılız kandil, sön! hayat dediğin ne ki:
yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu sahnede:
bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek!
bir daha da duyulmayacak artık sesi.
bir aptalın anlattığı bir masal bu:
kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu. **
william shakespeare
su son zamanda macbeth i ingilizce orijinalinden, fransizca, almanca ve türkce cevirilerinden okudum ve bitirdim. inceledim, crossover karsilastirmalar yaptim...
ve diyebilirim ki, shakespeare´in yazdiklari hicbir zaman hicbir dile dogru dürüst cevrilemez. bu dünya da mutlaka orijinalinden okunmasi, tekrar tekrar okunmasi, hazmedilmesi gereken bir yazar varsa, bu, shakespeare dir.
yazdiklari ne siirdir,ne de degildir, filozofinin en karmasik, ama bugün icin bile en karmasik sorunlarini, cok da ciddi bir üslupta siirsellestirip oyuncularin agzindan, üstelik bir de o konunun icerisinde söyletmesi, oyuncunun o söylediklerinin o anki sahneye "cuk" diye tam olarak oturmasi....inanilmazdir. edebi acidan yazdiklari insanüstüdür.
o yazdigi eserlerin hepsini 70 yasinda yazmayacagina göre, yazdiklarinin icerisinde gencken yazdiklari da olmalidir. ama venedik tacirleri bile inanilmazdir. otuz yasinda bir adamin, 100 yasindaki bir adamdan cok derin bir dünya görüsü olmasidir shakespeare.
...gercekcilik akimi vardir batida, bu 19 yyil da yasanmistir, bundan cok daha önce bir shakespeare, sonraki hicbirinin yansitamadigi sekilde dünyayi en gercekci sekilde yansitmistir.
okuyunuz, ve kesinlikle orijinalini okuyacak kadar ingilizce ögrenip orijinalini okuyunuz.
adam "günes daglarin arkasindan doguyordu" demez, "bir kücük cocugun kocaman masanin üstündekileri görebilmek icin ayakuclarinda kendini yükseltmesi misali isik kaynagi, zar zor koca daglarin arkasindan yükselip isinlarini sehrin üzerine gönderebildi" der...bu benzetme hamlettedir , ne benzetmedir ama....yani kendini zorlamasa günes dogamayacakmis gibi...
william shakespeare ingiliz edebiyatına gelmiş geçmiş en önemli yazarlardan birisidir. yalnızca tiyatro oyunları değil yüzlerce de sone yazmıştır, üstelik kendisine has bir stil (shakespearen sonnet) geliştirerek. edebiyat alanında eğitim almamıştır. buna rağmen dili çok güzel kullanır ve yüzyıllar boyunca okunabilecek eserler üretmiştir.
evet, romeo ve juliet çalıntıdır. italyan bir yazarın konusu aynı olan başka bir eserinin ingilizce' ye çevrilmiş halidir. yalnızca bazı yan karakterler derinleştirilmiş, olayın geçtiği süre kısaltılmıştır. iki eser hemen hemen aynı olmasına rağmen neden shakespeare' ın yazdığı hala bilinmektedir de diğeri hiçkimse tarafından bilinmez? e burada da bir zahmet shakespeare'ın yeteneği görülsün.
shakespeare'in oyunlarının bu denli başarılı olmasının bir nedeni de tiyatro hayatına yazar olarak değil oyuncu olarak başlamasıdır. seyircinin sahnede nasıl bir karakter, nasıl bir oyuncu görmek istediğini çok iyi bildiğinden bunu oyunlarına yansıtmıştır.
shakespeare'in oyunları beş farklı kategoride incelenir. bunlar: tarihi oyun (richard iii, henry vi gibi), romantik komedi (bir yaz gecesi rüyası), trajedi (romeo ve juliet, othello, hamlet), dark comedy (twelfth night) ve romance (the tempst)dir.
ingilizce'yi gerçekten de sanata uygun kullanmış olan yazar. kelimeleri öyle güzel seçer ki, trajedilerinde acıyı, komedilerinde neşeyi iliklerinize dek hissedersiniz. geyiğe düşmüş hali için de: http://www.acepilots.com/bard/random-insult.html
61. sonesi hakkında, bunca zamandır hiçbir şey söylemediğimi farkettim ve irkildim. Ama biliyorum ki, onu sadece okumak gerek. Üstüne bir şey söyleyince büyüsünü yitirebilir.
Hayalinle açık kalsın ağırlaşan göz kapaklarım,
baksın dursun mu istiyorsun yorgun geceye?
durmadan bölünsün mü yani sence uykularım,
sana benzer gölgeler oynaaşırken gözlerimin önünde?
yoksa yanıma kendi yerine ruhunu mu gönderiyorsun,
yuvasından böyle uzakta ne yaptığımı gözlesin de,
ayıplarımı yakalasın, nasıl aylaklık ettiğimi görsün,
kıskançlığına yön versin, hedef göstersin diye.
Yok yok, aşkın büyükse de o kadar da değil şu an,
gözlerimi hep açık tutan, benim aşkım aslında;
benim kendi şaşmaz aşkım yine dirliğimi bozan,
durup dinlenmeden bekçilik ettiren senin uğruna.
Senin nöbetindeyim ben, başka yerde sen uyanıkken;
Benden çok uzaklarda, başkalarına çok yakınken.
Yanakları, eskiyi gösteren bir harita;
Güzellik doğar, yaşar ölürdü bir çiçek gibi.
Bugünün süsü püsü, piç izleri doğup da
Olmamıştı yaşayan alınların sahibi;
Ölülerin saçına konan altın örgüyle
Gömütün kutsal hakkı kırpılmazdı o zaman,
Yeni yaşam bulmazdı ikinci başta böyle;
Güzel, ölü duvakla kimseye vermezdi şan.
Onda yaşar bu kutsal saatleri geçmişin:
Sevgilim allı pullu değil, yalınkat, berrak;
Kimseden yeşil almaz kendi ilkyazı için
Göz boyamaya kalkmaz eskileri soyarak,
Doğa saklıyor onu- harita hazinedir;
Düzmece sanat görsün eski güzellik nedir.
kölen olmusum senin, elden baska ne gelir,
gece gündüz el pence divanım buyruguna;
gecirdigim saatler bastan basa bir hictir
sen buyurmus degilsen cabalarım bosuna.
senin icin, sultanım, saatleri gözlerken
ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere,
kara kara düsünmem, acı cekmem özlerken
ugurlar olsun dersen kölene bir kere;
ben kimim ki kıskanıp kuskulanıp sorayım
kimle icli dıslısın, nedir yaptıgın isler;
derdim günüm put gibi düsünmeden durayım,
mutlu kıldıklarını bilmek icime isler.
öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
not: askı herkes anlatır ama ancak shakespeare gibi ustalar ice islemesini saglar. ingilizlerin dünya edebiyatına kazandırdıgı cok önemli bir yazardır. iyi ki de kazandırmıslardır.
Çökünce artık kaşlarına bir kırk yılı kışın,
Derin derin çukurlar açar o güzel çehre:
Sonra gençken giydiklerine değişir bakışın,
Günahın, sendeler tutunur soysuz bir değere.
O zaman sorarlar: ‘Nerde o güzelliğin dupduru,
El üstünde tuttuğun günler nerede ışıldar?’
De ki:‘Kendi içine çöktü gözümün çukuru
Lüzumsuzca bir övgüdür, duyduğum bütün ar;
Güzel olabildiğincedir yapılan iltifat.’
Cevaplarsın:Çocuğumdur adillerin adili,
Bahanemi kabul görüp eder bana hep dikkat.
Güzelliğini benden almasıdır buna delili!
Yineler o her eskidiğinde dört yanını,
Soğuğu duyunca görürsün o ılık kanını...
"bazen yıldızları süpürürsün farkında olmadan
güneş kucağındadır, bilemezsin
bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
ciğerinde kuruludur orkestra duymazsın
koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın
uçar gider, koşsan da tutamazsın"
"william harvey kan deveranını 1619'da keşfetti. bu vaka piyeslerde geçmiştir. fakat shakespeare 1616'da öldüğüne göre bu satırları onun yazmasına imkan olabilir mi?" - walter ellis
okuma yazma bilmeyen, doğru dürüst imza atmasını beceremeyen bu kasap çırağının nasıl olup da elimizdeki şahaserleri yazabildiği, tarihin büyük sırlarından olmaya devam ediyor. yoksa yazan kişi shakespeare imzasıyla kendisini mi gizlemişti? faizle borç verdiği bir alacaklısına yazdığı mektuptan başka elimizde kendi el yazısından tek satır bulunmayan shakespeare'in mezar taşına yazar değil tüccar yazılmış olması sizede ilginç gelmiyor mu?
kaynaklar onun hakkında tam bir suskunluk içinde. sanki shakespeare diye biri yaşamamış. bir imzasını gösteriyorlar bula bula, o da evlere şenlik!
büyükannelerimiz gibi parmak bassaydı kağıda daha iyi ederdi diyesi geliyor insanın. bu imzanın othello'ların, fırtına'ların, romeo ve jüliet'lerin yazarına ait olması muhal ender muhal.
devrinde shakespeare adıyla tanınan zat-ı muhterem, mezarının üstüne yapılan anıtta bir çuvalın önünde oturmuş bir tüccar olarak resmedilmiştir. eserleri yaygın bir şöhrete ulaştığı zaman uyanık bir hayranı tarafından turist çekmek maksadıyla anıttaki heykelciğin önündeki çuval alınarak yerine bir defter konulmuş, shakespeare'in elinede kalem tutuşturulmuştur.
kafanız karıştı biliyorum, benimde karıştı. ama sonuçta bu eserleri yazmasına imkan ve ihtimal olmadığı belli. o zaman kim yazdı bu şahaserleri?
shakespeare'in tahtına oturacak isim konusunda henüz bir ittifak hasıl olmamışsada, shakespeare isminin takma olduğu ve bu kasap eskisi ve oyunculuk meraklısının isminin, eserleri sahneletebilmek için piyeslerin üzerine kamuflaj amacıyla yazıldığı iddialar arasında.
efsaneler dışımızda değil içimizde. bizim sayemizde yaşıyorlar. kral çıplak deyinceye kadar da hayatlarını idame ettirecekler besbelli. güçlerini bizim gafletimizden alıyorlar çünkü.
*bende neye inanacağımı şaşırdım.
*ortada sağlam eserler var mı? var.
*adamın adı murtaza olsa ne olur william olsa ne olur?
*öyleyse üzümü yiyelim bağcıyı dövmeyelim. haksız mıyım sözlük?
Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp,
Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi,
Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka,
Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana,
Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
O halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın,
Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın;
Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.
Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...
Vazgeçtim bu dünyadan
Tek ölüm paklar beni
Değmez bu yangın yeri
Avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz
Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru
Ödlekler gecmiş başa derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın
Değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan
Dünyamdan geçtim ama
Seni yalnız komak var
O koyuyor adama...