kendine has bir romantizm anlayışına sahip, dünyanın en önemli sanatçılarından biri. kesinlikle orjinal dilinde okumak gerekir, çözebilmek biraz zaman alsada asıl tad simgeler çözülünce, diline alışılınca alınmaya başlar. şiirleri dışında illustrasyonları da nasıl bir deli(deha) olduğunun kanıtıdır. burjuva anarşisti olarak tanımlıyabileceğimiz blake hayatı boyunca her tür otoriteyle sorun yaşamıştı. aslında başka birine benzetmenin imkansız olduğu bir sanatçıdır (belki Swedenborg. çok zorlarsak sade'ı anımsattığını da söyleyebiliriz) onu tanımlamak imkansız olsada sanırım en uygun sıfat iyinin ve kötünün ötesinde olur.
senden butun istegim;
kucuk bir sevgidir
gelen ve agir agir buyuyen degil,
gelen ve giden
ve senden butun istegim;
umit dolu gunesli bir gun
sevgi dolu bir kucaklayis degil
kucaklayis sonrada gidis..
senden butun istegim;beni kirmamak
beni bekletmemek
yarin cok gec olabilir
unutma ki vermek almaktir
senden butun istegim kucuk bir sevgidir
gelen ve agir agir buyuyen degil ,
gelen ve giden
asla ugrasma askini anlatmaya
ask varolur yalnizca dile gelmeden ;
nasil hareket ederse soylu ruzgar
sessizce,gorunmeden
anlattim askimi,anlattim askimi,
anlattim ona tum yuregimdekileri;
titreyerek dehsetli korkularla,buz gibi
ah! yanimdan ayrildi
uzaklastiktan az sonra benden,
bir gezginonu elde etti,
sessizce,gorunmeden
ah! bu inkar edilmezdi.
william blake
birkac satirda olsa bu adam hakkinda birseyler soylemem gerekirse
oyle siradan bir adam degildi ..anarsist ,romantik,kilise dusmani ,
hayal gucu yasadigi 1700 lu yillarin otesinde bir sair,ressamdi .marquis de sade ,franz kafkaile ayni tartida gorulecek edebiyatin kotuler,kakalar bolumune centiklenmistir anlamayanlarca. cennetle cehennemi evlendirme imgesi bile saygi duymaya yeterli
o kadar cok muzisyeni, edebiyatciyi etkilemistir salinger gibi the doors(jim morrison)gibi
soylede aykiri ama oldukca dusundurucu bir laf etmistir anlayana:
hapishaneler yasalarin taslari ile,genelevler dinin biriketleri ile insa edilmistir .
"sadece bu soz icin sevebilirim seni".cemal sureya
"madem işim yaratmaktı ve madem insan bir şey yapmaya hep geç kalırdı, bu kez geç kalınmamalı diye düşünerek yola çiktim."
sözlerine sahip, şair olarak tanınsa da usta bir gravürcü ve heykeltıraş olan zat.
aynı zamanda şöyle bir sözün sahibidir;
"en güzel aşk söylenmemiş olandır."
" eğer algı kapılarını temizlersek her şey insana sonsuz görünecektir." ingiliz edebiyatının gözardı edilen isimlerinden. deli diye damgalanıp dışlanmıştır.
özgür düşünceyi savunduğu ve skolastik düşüncenin baskısını ve karanlığını reddettiği için kendi toplumundan dışlanmış ingiliz yazar ve gravür tasarımcısı. hayattaki en büyük amaçlarından biri dante' nin ilahi komedya adlı başyapıtını gravüre dökmekti ancak ömrü yetmedi.
blake, devletin ve kilisenin insanları ezdiğini, sömürdüğünü söylemiştir. ayrıca doğa-insan, kilise-hristiyanlık, sermaye-emek arasında bir tutarsızlık olduğunu düşünmüş ve vurgulamıştır. blake otoriteyi başlıca adaletsizlik olarak görürdü. hiçbir yasanın tüm durumları kapsayamayacağını söylüyordu. tüm insanlar için tek bir yasanın çıkmasını da saçma buluyordu. bu düşüncesi üzerine "aslan ve öküz için tek yasa çıkarılması zulümdür." demiştir.
aklının görsel yanı hep ağır basmıştı ve tasarladıklarını canlandırabilme yeteneğine sahipti. blake, imgeleri, sanki kafasının içinde değil, gözünün önündeymişçesine çok canlı bir biçimde aktarırdı. şiirleri, elle tutulabilecek kadar canlı imgelerle doludur. şiirlerini, yaptığı süslemelerle birlikte kendi bulduğu bir teknikle küçük bakır levhalar üzerine kazıyarak bastı ve elle boyadı. 20. Yüzyıl edebiyatı üzerine muhteşem bir etkisi olan songs of innocence ve songs of experience, dönemi için çok önemli yapıtlar olmasına rağmen hiçbir yankı uyandırmadı. ölümünden 50 yıl sonraya değin bu iki kitabı hiç bilinmiyordu. keskin gözlemleri olan, dürüst, dil ve çizim alanındaki büyük yeteneğini doğallıkla kabullenen olağanüstü bir kişiydi. safra taşları yüzünden sağlığı kötüleşti. 70 yaşında strand yakınlarında bir odada öldüğünde hala kitaplarını renklendiriyordu ve isimsiz bir mezara gömüldü.
tarihsel olarak romantizmin öncüleri arasında yeralmasına rağmen, bütün akımların dışında kalan bambaşka bir yol çizmiştir. yaşadığı dönemde 'deli ve dahi', 'maskesiz bir insan', 'ruhsal isyanın prensi'* olarak anılmıştır; kendine özgü bir yöntem ve bir mitoloji yaratmıştır; istek duyan ama eyleme geçmeyenin veba salgını ürettiğini söyler. blake'in sanrılarla örülü dünyası, edebiyat tarihindeki benzersiz yerini hala korumaktadır.
Genellikle endusti devriminin kotu etkilerini elestiren siirleri vardir.Avrupanin bugunku sanat anlayisinin temmellerini atan sanatci olarak degerlendirilebilir.
--spoiler--
every night and every morn
some to misery are born.
every morn and every night
some are born to sweet delight.
some are born to sweet delight,
some are born to the endless night.
--spoiler--
Şiirde imgelemin rolünü ön plana çıkarmasıyla ve Fransız Devrimi'ni, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nı destekleyen radikal görüşleriyle ingiliz Romantik Okulu'nun hazırlayıcılarından olmuş ingiliz şair, ressam, gravür sanatçısı. Avrupa'da ve Amerika'daki toplumsal hareketlerle yakından ilgilemiş, etkilemiş ve etkilenmiştir.
Yerleştirdim kendimi bir kıyının üzerinde,
Aşkın uykuya yattığı;
Sazların arasında duydum rutubeti
Gözleri yaşlı, gözleri yaşlı.
Sonra fundalığa gittim ve yabana,
Dikenlerine ve dikenli bitkilerine çorağın;
Ve onlar söylediler bana ne kadar aldatıldıklarını,
Korkutup kaçırıldıklarını ve yalnız yaşamak zorunda bırakıldıklarını.
Aşk Bahçesine gittim,
Ve gördüm hiç görmediğimi;
Ortasında küçük bir Kilise yapılmıştı,
Orda oynardım yeşilliğin üstünde.
Ve kapanmıştı bu küçük Kilisenin kapıları.
Ve kapının üstünde " Sen Yapmayacaksın, " yazılıydı;
Böylece yöneldim Aşk Bahçesine
Taşıyan pek çok tatlı çiçeği.
Ve gördüm mezarlarla doldurulduğunu,
Ve çiçekler olması gereken yerlerde mezar taşları vardı;
Ve papazlar yürüyorlardı devriyelerini kara cübbelerinde,
Ve benim sevinçlerim ve arzularım bağlanmış olan yabani güllerle.
olanca bilinirliğini romantik dönemine borçlu olsa da, o dönemi kendisinin de deyimiyle toyluğuna, hamlığına denk gelir. son dönemleri ise kelimelerin bir şairi, bir şairin kelimeleri taşıyabileceği en üst noktadadır.