bu bölümdeki adaleti istiyorum. hak edene. kimse yasalar bık bık ötmesin. 4-5 yaşında bir çocuk öldürülünce tecavüze uğrayınca kanunlar ne yapıyor görüyoruz.
---spoiler---
The game filminin aynisi diyodum ki olay cok baska yerlere gitti. Adalet anlayisini sorguladi.cehennem tasviri yapti. Bi yandan toplum elestirisi beyazin da cok beyaz olmamasi aslinda.dusundukce daha pek cok analizin bulunacagi beyin minciklayan bölüm. Izlerken olusan klostrofobik rahatsiz edici his sonunda yerini hem hakli hem haksiz bi huzne donusturuyor Enteresan.
sorgulatan black mirror bölümü.aslında birden çok mesaj veriyor.insanların insanlığının körelmesi, herkesin kendi benliğini unutup büyülenmiş gibi bir amaca hizmet etmesi,bunların hepsinin bir tiyatro olduğu...ayrıca yapılan sistem olarak bunu hakeden insanların olması.yazanın yapanın beynine sağlık.böyle güzel farklı bakış açısı olan ürünler görmek çok güzel.kesinlikle izlenmeli.
black mirror'un hepsi birbirinden efsane olan bölümlerinden biri.
eskiden olsa anlatılan duruma üzülürdür, hümanist tarafım herkesin insanı şartlarda yargılanmasını isterdi ancak farkediyorum ki hümanist tarafım ölmüş.
vicdanımın kalmadığını anladım.
vücudumda da dövmesini taşıdığım güzel bir Nietzsche sözü ne de güzel anlatmış; He who fights with monsters should look to it that he himself does not become a monster. And if you gaze long into an abyss, the abyss also gazes into you.
Cogu ortamlarda en iyi bm bolumu olarak gecen bolum.
Fakat basroldeki ablamiz o kadar cok aglayip bagirdi ki ses tonundan asiri irrite oldum.
Evet zekice kurgulanmis, fikir muazzam ama 'white bear' denilince aklima gelen ilk sey o ablanin sizlanmalari oluyor maalesef.
Suç ve ceza kavramının teknolojik gelişimler etrafında ne kadar tehlikeli bi hal alabileceğini gösteren, ceza çeken insanın diğer insanlar tarafından nasıl da eğlence malzemesi haline gelebileceğini anlatan ultra öz yargılayıcı bi bölüm. Sanırım hayatımda bundan daha kaliteli, daha zekice, daha sağ gösterip sol vuran bir yapım izlemedim.
40 dakikaya bu kadar duyguyu, eleştiriyi ve bu muazzam senaryoyu sığdırmak olağanüstü bi başarı. Bu bölüm gerçekten takdir edilmeyi sonuna kadar hak ediyor.
Spoiler vermek istemiyorum çünkü bu bölüm izlenmeden o duygular kesinlikle hissedilemez.
Tek bir sahneden bahsetmek istiyorum.
Kovalanan ana karakter kendisine yardım eden karaktere:
-neden insanlar bize yardım etmiyor, neden sadece seyrediyorlar, sinyal yüzünden mi?
+sanmam, onlar zaten içten içe böyleydiler. Sadece bu şartların oluşmasını ve kimsenin onlara karışmamasını beklemişler. Fırsatını bulunca da böyle oldular.
-----Spoiler-----
Aslında cezaya maruz bırakılan ablamız suç bile işlemedi. Sadece sevdiği insanın işlediği suçu haber vermedi, bütün olanlara gözlerini kapattı.
Böyle düşününce de aslında hepimizin o kadının yerinde olmamız gerektiğini düşünemez miyiz? Hepimiz ağzımızı kapatıp, gözümüzü yummuyor muyuz olanlar karşısında?
Hatta aslında o kadın cezayı bile hak etmiyor çünkü sevgilisinin öldürdüğünü bile hatırlamadığı kızı, kendi kızı sanıp fotoğrafını yanına alıyor. Kendisini bile hatırlamazken...
Bu Bi sevgi belirtisi aslında.
Bi olayı hatırlamayan birisine ceza vermek ne kadar etik, ne kadar doğru..
Bandersnatch'in de aslında white bear bölümü oldugunu okumuştum bir yerde. Çocuğun babasını öldürdüğü için kendi oyununa hapsolduğu, bizim de onu yöneterek her seferinde tekrardan babasını öldürmesini sağlayarak canlandırdığımızı anlatiyodu. Bana çok mantıklı geldi.